Şener Levent – Özgür Gazete ekranındaki “İcazetsiz” isimli canlı yayınımda dünkü konuğum Serdar Denktaş’tı.
Serdar 63 yaşında…
32 yıllık milletvekilliği ve çeşitli bakanlıkları var.
Deneyimli bir siyasetçi…
Ve hemen söyleyim…
2025 yılındaki cumhurbaşkanlığına hazırlanıyor…
Son seçimlerde de bağımsız adaydı…
Yüzde beşe yakın oy aldı…
Ancak sanırım bu kez çok daha iddialı…
Parti başkanlığından ayrıldı, ancak partisinden ayrılmadı…
Şimdilik bir köşesine çekilmiş gibi görünse de siyasetten kopmadı…
Sordum ona:
-Raif Denktaş’ı MİT (Milli İstihbarat Teşkilatı) mı öldürdü?
Öldürüldüğünü inkar etmedi…
Şöyle dedi:
“Kim öldürdü sorusuna cevabımız yok ama Raif’in kazaya değil, bir cinayete kurban gittiği her zaman babamın da benim de içimizde kaldı. Öldürüldüğü şüphesiz… Ancak şu noktaya ulaştık. Oğlum dedi baba Denktaş, evladımı geri getiremediğim için söyleyecek bir sözümüz olmamalı dedi, kapattık. O dönemde Raif’e yapılan saldırılar vardı…”
“Hiç hesabını sormadı mı baban bunun? Madem ki cinayetti sormalıydı değil mi?”
Israr ettim…
Denktaş ortaya çıkmalı, oğlum öldürüldü demeli ve hesap sormalıydı…
Serdar şöyle dedi:
“Denktaş öyle bir insandı ki Kıbrıs sorunu kendisi için herşeyden önemliydi ve o günlerde Kıbrıs sorunuyla ilgili yine bir görüşme dönemi başlamıştı. O olmasaydı kendi ölürdü zaten… Oraya verdi kendisini, oraya odaklandı ve o acıyı gömmeyi başardı.
***
Raif’in öldürülme planının başlangıcı güneydeki bir balodan sonra oldu…
Bunu Serdar’a hatırlattığım zaman:
-Evet, o bir başlangıçtı, dedi…
Neydi o balo?
Daha önceki bazı yazılarımda da anlattım.
1985 yılında güneydeki Gazeteciler Cemiyeti Hilton Otel’de bir yeni yıl balosu düzenlemiş ve bir grup gazeteci-siyasetçi Kıbrıslıtürkü de bu baloya davet etmişti.
Eşlerimizle birlikte otuz kişi kadardık…
1974’ten sonra ilk toplu geçişti bu güneye…
Aramızda Raif Denktaş ile Dr. Küçük’ün oğlu Mehmet Küçük de vardı…
Rumlar bu ziyarete inanamıyorlardı…
Tam bir barış gecesi oldu o gece Hilton’da…
Raif de mikrofonu aldı…
Konuştu…
“Ben sizlere bir daha kurşun sıkmayacağım” dedi…
Söyleşimizde Serdar Raif’in o akşamki ifadesini şöyle düzeltti:
“Ben size kurşun sıktım, evlatlarımın da sıkmasını istemem, evlatlarımın da sizden gelecek kurşunla yaralanmasını istemem”…
O geceden sonra hamasetçi basınımızda çok saldırılar oldu Raif Denktaş’a…
Tam bir yaylım ateşi altında kaldı…
Daha sonra da o malum kaza…
Yani cinayet…
Serdar bu balonun Raif’in öldürülmesi için “tetikleyici” olduğunu söyledi…
Öldürüldüğünde 35 yaşındaydı…
Raif muhalefet çevrelerinde de çok sevilen ve sayılan bir insandı…
Buraya nüfus yığılmasına ve o nüfusa seçmen hakkı verilmesine karşıydı…
Yönetimi açıkça dünyaya teşhir edecek diye tehdit ediyordu…
Baba Denktaş ise ne diyordu:
-Gelen Türk, giden Türk…
Yani yurtdışına göçen Kıbrıslıtürklerle adaya taşınan Türkiyeli Türkler arasında hiçbir fark görmüyordu…
Serdar’a,
-Babanın yokluğu toplumda şimdi hissediliyor mu, diye sordum…
O da bana sordu:
-Hissediliyor mu?
-Raif’in yokluğu hissediliyor, dedim…
***
Kendisinin Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportu olmadığı gibi Türkiye pasaportu olmadığını da söyleyen Serdar kapıların açılması için gösterdiği çabayı da anlattı…
Üç yıl uğraşmış bununla…
Herşeyden önce baba Denktaş’ı ikna etmesi gerekirmiş…
Denktaş’ın ekonomik olarak kaygıları varmış…
Toplumumuzu bu yönde esir alabilirlermiş…
Serdar onu ikna etmiş sonunda…
Tabii Türkiyeli yetkilileri de…
Tek taraflı açmışlar 2003’te kapıları…
Rum tarafı buna uymaya mecbur kalmış…
Babasının Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportlarını toplama girişimini de engelleyen kendisi olmuş…
***
Serdar Denktaş sorulacak hiçbir sorudan korkmadan geldi canlı yayına…
Ve açık kalplilikle yanıt verdi herşeye…
Soramadığım çok şey kaldı elbette…
Onlar da başka defaya…
(16 Mart 2023 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)