50 ile 800 bin kişinin tahterevallisi

Aziz Şah – 08/04/2024

Kıbrıs’ın işgal bölgesinde iki tane konu var kimsenin konuşmadığı: Toprak ve nüfus.

Bütün sorunlarımız bu iki mesele ile ilgilidir. Kıbrıs sorunundan enerji planlamasına, kentleşmeden altyapı yatırımlarına, sağlık ve eğitim hakkından sosyal sigorta sistemine ve gıda güvenliğine kadar…

Her mesele nüfus ve toprakla ilgilidir.

Kıbrıs sorununu konuşurken bile toprak ve nüfustan bahsetmeye cesaretiniz yok.

Ersin Tatar “Kıbrıs’ta federal çözümün zemini yoktur” diyor. Yalan değil söylediği…

Size masalı anlatılan “iki bölgeli iki toplumlu federasyon” için nüfus ve toprak dengesine ihtiyaç vardır.

“Federal çözüm”ün zemini toprak ve nüfustur.

40-50 bin kadar Kıbrıslı Türk kaldı adada, 800 bin de Kıbrıslı Rum yaşar…

1960’ta nüfusun %18’i bizdik ada çapında, 2024’te nüfusumuz %5’in de altına düştü.

Nüfusa oranla mı, sahip olduğunuz toprağa oranla mı denge kuracaksınız? Toprağı da satmadınız mı?

%5’lik bir nüfus adanın yüzde kaçına hükmedebilir?

Kıbrıs’ın işgal bölgesindeki yabancıları ve yerleşimcileri saymayın “çözüm”ü düşünürken.

Çözüm olacağına inandığım için yazmıyorum bunları. Nasıl bir etnik bencilliğe ve şovenizme saplandığınızı göstermek için yazıyorum. Rumlara karşı kasten kışkırtılmış etnik bencilliğiniz ve şovenizminizle kendi kendinizi nasıl yok ettiğinizi göstermek için yazıyorum…

Nüfus bazında yaklaşık %5 olan Türkçe konuşan Kıbrıslılar, geriye kalan %95 Kıbrıslının iradesini ve geleceğini ipotek altına alarak kendi kendini yok etti!

Kuzeyde sadece 996 bin 401 kayıtlı cep telefonu abonesi var. İki mobil telefon şirketi dışında kalan, kullan at kartlar ve diğer sanal iletişim araçlarını düşünecek olursak en az 1 buçuk milyondur işgal bölgesinin nüfusu.

Türk işgali, nüfusu Kıbrıs’ın güneyine karşı bir silah olarak kullandığı için kontrollü nüfus akışı Türkiye üzerinden kesintisiz devam ediyor: TC vatandaşları kimlik kartıyla, diğer ülkelerin vatandaşları ise “transit Türkiye vizesi” ile ellerini kollarını sallayarak geliyorlar. 

Denktaş, İsmet Kotak ve Hakkı Atun kuzeyin nüfusunu güneyle eşitlemek için yola çıktılar. Kuzeyin nüfusu güneyi ikiye katladı. Kıbrıslı Türklerin yarıdan fazlası da göç etti.

Denktaş “toplum lideri”ydi, Kotak “İskân ve Rehabilitasyondan Sorumlu ilk Bakan”dı, Atun ise Türkiyeli yerleşimcilerin iskânından sorumlu “bakan müsteşarı”ydı.

İsmet Kotak anlatıyor:

-“Mağusa’ya gemilerle gece getirirdik göçmenleri, onu da söyleyeyim. Gece gelirdi gemiler. Çünkü Barış Gücü surlar üzerinde nöbet tutuyordu. Dolayısıyla, onlar resim çekmesin diye biz bunları gündüz değil, geceleyin getirirdik”…

-“…feribottan inerken muhtara sorarım, ‘Kaç, sayı kaç?’ derim. ‘Biz Kıbrıs’a nüfus istiyoruz kardeşim’ derim”…

-“Kaç, sayı kaç?”…

-“Biz Kıbrıs’a nüfus istiyoruz kardeşim”…

31 Mart 1977’de Denktaş Ankara’ya gidecek olan heyetin başındaki KTFD Meclis Başkanı Osman Örek’e Türkiye’de söylenmesi gerenleri bir mektupla bildirir.

Denktaş orada şöyle der:

-“ Nüfus dengesini müspet yönde geliştirecek girişimlere devam edilmesi gerekir”…

Siyonist Şimon Perez’in dediği gibi, “Politika coğrafya değil, nüfus meselesidir”…

Denktaş da işgal edilen toprağı geri vermemek için “gelen Türk giden Türk” diye Kıbrıslılara karşı nüfus savaşı yürüttü.

Kuzeyin nüfusunu güneyle eşitlemek için başladı yerleşimci nüfus kolonizasyonu. Kuzeyin nüfusu güneyi ikiye katladı…  

***

Kıbrıs Cumhuriyeti liderliği ise Türk işgal rejiminin yaptığının tam tersini yapıyor: Türkiye Kıbrıs’ın kuzeyine nüfus yığarken, Kıbrıs Cumhuriyeti nüfus akışını tersine çevirdi.

AB’de kişi başına en çok mültecinin ve yabancının düştüğü ülke Kıbrıs Cumhuriyeti’ydi. AB ortalaması ile 13 kat fark vardı. Nüfus akışı tersine döndü…

Kıbrıs Cumhuriyeti kendi toplumunun refahı için demografisini planlıyor. Türkiye ise nüfus ve toprak politikası üzerinden Kıbrıslılara karşı savaş yürütüyor.

Türkiye’nin yürüttüğü nüfus kolonizasyonu ve toprak hırsızlığı, Tatar’ın dediği gibi “federal çözümün zemini”ni de ortadan kaldırdı.

40-50 bin Kıbrıslı Türk ile 800 bin Kıbrıslı Rum nasıl “federasyon” kursun?  

(8 Mart 2024 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author