Aziz Şah – Bay Kemal, “Biz temiz para gelsin diye uğraşıyoruz” dedi. Ne var bunda?
Türkiye’nin hiç olmadığı kadar KKTC’ye, Kıbrıs’ın işgal bölgesinde bir “Türk Devletçiği”ne ihtiyacı var.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun “temiz para”sı ile “Kıbrıs’ın işgal bölgesinin ne alakası var?” derseniz, TC’nin ülkemizin yarısını neden işgal altında tuttuğunu hiç anlamadınız demektir!
AKP’nin TC Devlet işleyişinde “bozduğu” mekanizmalardan biri de “pis işlerin işleyişi”dir. 1990’lı yıllarda Türkiye bokunu Kıbrıs’a akıttı…
Susurluk kanalizasyonu patladığında “First Merchant Bank” diye bir kasası olduğunu öğrendik TC kontrgerillasının Kıbrıs’ta. Bu bankanın sırrı çözülmedi. Çünkü bu banka INTERPOL’ün dokunamadığı Kıbrıs’ın işgal bölgesindeydi…
First Merchant Bank’ın adı Belçika, İngiltere, Almanya ve İtalya’da Interpol operasyonlarında “yatırım dolandırıcılığı”nda geçti. Ancak uluslararası hukukun kör noktası olan TC’nin işgali altındaki “tanınmayan devlet”te operasyon yapılamadı. Yumağın ucu ellerinde kaldı…
Burada aksi yönde bir örnek vereyim: Cengiz Erdinç “Overdose Türkiye” kitabında, para akladığı için Aralık 1996’da Vakıflar Bankası Ausburg temsilciliğinin kapatıldığını, banka temsilcisi Haydar Sönmez ile Avrupa’daki İslamcı örgütlere yakın yardımcısı Halil İbrahim Uzun’un tutuklandığını yazar.
TC’nin Kıbrıs’ın yarısını işgal altında tutmasının, Kıbrıs’ta “çözümsüzlük çözümdür” siyaseti gütmesinin, KKTC’yi “milli dava” olarak tanımlamasının nedeni budur. INTERPOL’ün karışamadığı Türkiye’ye ait bir bok çukurudur KKTC.
İşte AKP “pis işlerin işleyişi” mekanizmasını bozarak pis işlerin bir kısmını sömürgeci anakara Anadolu’ya taşıdı. ABD’de devam eden “Halk Bank Davası”, Türkiye’de sokağa taşan mafya hesaplaşmaları ve Sedat Peker’in itirafları TC sermayesinin ortak olduğu pis işlerin büyük bir kısmının Kıbrıs’ın işgal bölgesinden Türkiye’ye kaydırıldığını gösteriyor.
Pis işler Kıbrıs’ın işgal bölgesinde “hukuksuz hava sahası”nda rahat rahat yapılırken, uluslararası hukuka tabi olan Misak-ı Milli sınırları içerisinde en basitinden size “Halk Bank Davası” olarak döner!
İşte bu yüzden Kemal Kılçdaroğlu diyor ki:
-“Biz temiz para gelsin diye çalışıyoruz… Bizi de kendileri gibi sanıyorlar. Para gelsin de nereden gelirse gelsin anlayışındalar. Türkiye Mann Adası değil. Uyuşturucu baronlarına, kaçakçılara af çıkardılar, kapıları açtılar. Türkiye’yi kara para cenneti haline getirdiler. Güney Amerika’da uyuşturucu taşıyan gemiler yakalanıyor, dünyanın her yerinden mafyalar Türkiye’nin sokaklarında çatışıyor. Bunlara son vereceğiz”…
Evet, Türkiye Mann Adası değil, o yüzden Kıbrıs’ın kuzeyini işgali altında tutar, “Mann Adası” olsun diye!
Türkiye’nin Kıbrıs’ı işgal altında tutmasının bütün “esprisi”ni bitirdi AKP! Pis işleri yürütmek için Kıbrıs halkını yarım asır esir tut. Ondan sonra da pis işleri al İstanbul’a taşı!
Oldu mu ya? “Arka bahçe”de çevirmen gereken pis işleri gel “vatan toprağı”nda çevir!
Sonuç?
2021 Ekim’inde Türkiye FATF (Mali Eylem Görev Gücü) tarafından kara paranın aklanması ve terörizmin finansmanını engellemede başarılı olamadığı gerekçesiyle ‘gri liste’ye alındı.
Bay Kemal’in “temiz para” vurgusunun kaynağı budur…
FATF’ın adı ilk kez Türkiye’de kumarhane mafyasının yükseliş döneminde duyuldu. Türkiye 1989 yılında OECD bünyesinde kurulan Mali Eylem Görev Gücü’ne 1991’de üye oldu. Elinden geldiğince katılımı öteledi… Bankalarda belirli bir limitin üzerindeki işlemler için taahhüt ettiği kimlik tespiti uygulamasını zorunlu kılan yasayı ise, ta 1996’da –Susurluk döneminde mafya/kontrgerilla bağırsak temizliği sırasında- yürürlüğe soktu…
TC’nin FATF’a üyelik süreci pis işlerin Kıbrıs’ın işgal bölgesine taşınması sürecidir. Pis işler tam ters yönde Kıbrıs’ın işgal bölgesinden Türkiye’ye akınca kanalizasyon patladı.
Çünkü Türkiye Cumhuriyeti Devleti, KKTC gibi çadır devleti değildir. Uluslararası hukuka tabidir ve hesap vermek zorundadır.
İşte Bay Kemal’in “Türkiye’ye temiz para getireceğiz” demesi budur. Peki, “pis para” nereye gidecek? Burada yarım asırdır TC’nin işgali altında tuttuğu ve “milli dava” dediği bok çukuru KKTC giriyor devreye…
(28 Nisan 2023 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)