Aziz Şah – Alman işgali sırasında Atina’da Akropolis’e çekilen Nazi bayrağını indiren Manolis Glezos’u bilir misiniz?
İkinci Dünya Savaşı’nda faşizme karşı, 1967-74 arası Albaylar cuntasına karşı direndi…
3 kere ölüme mahkum oldu, 12 yıl hapis yattı, 4 yıl sürgünde kaldı…
2008 krizinde Alman emperyalizmi faturayı Yunan halkına kesince 88 yaşındaki genç Manolis Glezos direnişin en önüne geçti. İsyan sırasında çekilmiş bir fotoğrafı vardır Manolis yoldaşın; Yunan polisini yakasından tutmuş silkeliyor…
2008 isyanından sonra Syriza’dan vekil oldu. Aleksis Çipras liderliğindeki Syriza’nın Alman emperyalizmine boyun eğmesi sonucunda kendine yakışanı yaptı Manolis Glezos ve özür diledi halkından…
-“Bu yanılsamanın bir parçası olduğum için Yunan halkından özür dilerim” dedi.
98 sene yaşadı, bir yüzyıla tanıklık etti. 30 Mart 2020’de kaybettik Manolis yoldaşı…
1950’de ölüm cezasına çarptırıldığında Nâzım idamını durdurmak için “Büyük sevdaların adamı” başlıklı bir şiir yazdı ona:
“O Nisan gibi aydınlık Yunan Denizi’ni sevdi,
sevdi bütün sıcak ve soğuk
denizlerini dünyamızın.
Tanrı gibi ulu zeytin ağaçlarını sevdi,
sevdi genç yaşlı
yeryüzünün bütün zeytinlerini.
O hep bir ağızdan
Türkü söyler gibi konuşulan Yunan dilini sevdi,
ve bütün dillerini yeryüzünün,
ve ellerini Yunan balıkçılarının,
ve bütün dürüst akıllı elleri.
Yaşamayı sevdi
bulutları savuran rüzgârcasına…
*
O büyük sevdaların adamıydı
işte bu yüzden öldürmek istiyorlar onu,
bir duvarın önünde
seher karanlığında,
projektörlerin ışığında,
kardeşini öldürdükleri gibi tıpkı
o beyaz karanfilli adamı.
İnsanlar,
Yaptık mı ki her şeyi,
bir düşünün her şeyi mi?
İnsanlar,
henüz vakit var kurtarmak için onu kurşundan.
*
İnsanlar,
Tükenmiş değil henüz gücümüz.
Şehit düşmemeli
projektörlerin ışığında,
kanlar içinde,
Manolis toprağa…”
***
Kıbrıslılar Birliği Başkanı gardaşım Oz Karahan’la Kıbrıs’ın özgür bölgesinde bir dostumuzun kahvesini içmeye gittik…
“Suriye’den ders almalıyız” diyerek şöyle dedim:
-Makarios yanlış yaptı, Esad gibi yapmalıydı… 1974’ten sonra müzakere masasına oturmak için işgal ordusunun geri çekilmesi şartını koymalıydı Türkiye’nin önüne… İşgal ordusu çekilmeden müzakereler başlamamalıydı. Esad Erdoğan’a “Suriye’deki işgal ordunu çekmeden görüşeceğimiz bir konu yok” diyor.
Bunun üzerine, Rumca konuşan dostumuz şöyle dedi:
-Şu anki Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis’in de içinde bulunduğu Kıbrıs Cumhuriyeti heyetine Manolis Glezos aynısını söyledi: “Müzakere masasına oturmak için işgal ordusunun çekilmesi şartını koşun”…
Çünkü müzakereler eşitler arasında yapılır. Kıbrıs Cumhuriyeti ile Kıbrıs Cumhuriyeti topraklarını işgal eden TC Devleti eşit değildir. Biri işgalcidir, diğeri işgal edilen ülkedir…
Varsın müzakere sirki hiç kurulmasın, cambazlar ip üstünde yürümesin, animatörler ağzından ateş çıkarmasın, filler ve maymunlar dans etmesin…
Sahte müzakere olacağına, hiç olmasın! Çünkü Türkiye müzakereleri Kıbrıs’taki yerleşimci kolonizasyonunu meşrulaştırmak için bir araç olarak kullandı sadece…
1974’ten 2017’ye kadar “müzakere masası” kuruldu, yenildi içildi, üstüne da meyve tabağı geldi…
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin topraklarının %37’sini işgal eden Türkiye, işgal ettiği toprakların %3’ünü mü, %3.5’ini mi geri vereceğinin ve Kıbrıs’ın işgal bölgesine taşıdığı 100.000’lerce illegal yerleşimcinin kaçta kaçının “federal devletin vatandaşı” olacağını pazarlık etti.
Yaser Arafat şöyle demişti Clinton’a: “İsrail’in görüşmelerde ilerlediğini söylüyorsunuz. Ama onlar işgalcidir. Cömert oldukları söylenemez, çünkü kendi ceplerinden değil, bizim topraklarımızdan veriyorlar!”
Türkiye de aynı İsrail gibi, Kıbrıs’ta işlediği savaş suçlarının % kaçının yanına kâr kalacağı üzerine BM gözetiminde yarım asrını çaldı Kıbrıslıların…
49 sene yanlış yaptı Kıbrıs Cumhuriyeti liderliği ve yanlış yapmaya devam ediyor.
Akropolis’ten Nazi bayrağını indiren Manolis Glezos’u dinleyin biraz, ağzımıza sokulan müzakere emziğini tükürün, belki işgale karşı gerçekten mücadele etmeye başlarız o zaman!
(9 Temmuz 2023 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)