Türkiye ve İsrail’in savaş suçu ortaklığı: YERLEŞİMCİ SÖMÜRGECİLİĞİ

Aziz Şah – Bütün Türk ekranlarında ve sosyal medyada yerleşimci sömürgeciliği konuşuluyor. Yazılarımda ezberlediğiniz o cümleyi 1-2 kelimesini değiştirerek tekrar ediyorlar:

-Türk ordusunun silah zoruyla evlerinden attığı 200.000 Rumca konuşan Kıbrıslının yerine savaş suçu olarak yerleştirilen Türkiyeli yerleşimciler…

“Filistinlileri etnik temizlik yöntemleriyle evlerinden kovup onların yerine geçen İsrailli yerleşimciler…”

Ciddiye alınır birçok yorumcu “Aksa Tufanı Operasyonu”nu anlatmaya böyle başlıyor. Filistin direniş örgütlerinin işgalci İsrail’e karşı savaşı, Filistin topraklarının gerçek sahibi olan Filistinlilerin Siyonist yerleşimcilere karşı savaşıdır…

İlk kez Türk kamuoyu ile bu kadar hemfikirim! Ama bir farkla…

İşgalci İsrail’in işgal ettiği Filistin topraklarında yürüttüğü yerleşimci sömürgeciliğinin aynısını TC Devleti de Kıbrıs’ta yürütmektedir. Bunu bir Türk söyleyemez. Bugüne kadar söyleyebilenini görmedim…

Filistin’de İsrailli yerleşimciler, Kıbrıs’ta Türkiyeli yerleşimciler vardır. Yerleşimci yerleşimcidir ve varlığı bir savaş suçudur…

Yerleşimcilerin tek bir varlık nedeni vardır: İşgal edilen toprakların gerçek sahibi olan yerlilerin evlerine geri dönüşünü engellemek.

Bu yüzden Kıbrıs’ın işgal bölgesinde topraklarımıza tecavüz ediyor “inşaat şirketi, emlakçı ve müteahhit” kılığında yerleşimci sömürgecileri. Gerçek toprak sahiplerine bir avuç toprak bırakmamak için…

Bu yüzden işgal edilmiş Filistin’de gasp edilmiş topraklarda “yerleşim birimleri” kuruluyor. Dördüncü Cenevre Sözleşmesi’ne göre işgal altındaki topraklarda kalıcı yerleşim birimi kurarak toprakların statüsünü kalıcı bir biçimde değiştiremezsiniz.

Burada iki tane savaş suçu var: Birincisi, işgal edilmiş bir ülkeye etnik temizliğin parçası olarak nüfus taşıyamazsınız. İkincisi, işgal altındaki topraklara kalıcı yerleşim birimi kuramazsınız.

Türkiye ve İsrail bu iki savaş suçunu birlikte işliyor, işgal edilmiş toprakların gerçek sahipleri kendi topraklarına geri dönemesinler diye.

Yerleşimci, başkasına ait toprağı gasp ettiğini bilerek toprağın gerçek sahiplerinin geri dönüşünü engelleyen işgalci demektir.

İşte bu yüzden, “Kıbrıs’ta en önemli insan hakları meselesi Kıbrıslı göçmen ve mültecilerin evine dönememesidir”…

Bu cümleyi Filistinlilerin direnişinden öğrendim. “Mültecilerin geri dönüş hakkı” bugün insan hakları arasında sayılır. Bugün “uluslararası hukuk”ta mültecilerin silah zoruyla kovuldukları evlerine bir geri dönüş hakları varsa bu 1948’den beridir insanlık tarihinin en uzun soykırımına karşı mücadele eden Filistin halkının bir kazanımıdır.

Her Filistinli boynunda bir anahtarla yaşar. Ama anahtarla gömülmez, anahtarı kendinden sonrakine devreder. “Anahtar” İsrailli yerleşimcilerin gasp ettiği evin anahtarıdır.

1948’den beridir süren bir soykırıma karşı “Aksa Tufanı Operasyonu” ile karşılık verdi Filistinli direnişçiler. İstediğiniz komplo teorisine inanabilirsiniz, sizin aklınız sizin kararınız. Biraz tarih bilinciniz, biraz ideolojiniz olsun. Her olayda komplo ararsanız kendi varlığınız ortadan kalkar.

Birçok insan sordu: “Hamas neden saldırdı?”

Çünkü 1948’den beridir tarihin en uzun soykırımına maruz kalıyorlar. Kedi bile köşeye sıkışınca pençe atar, sizin kedi kadar bile onurunuz yok mu?

2017’de Halep’te ÖSO’ya bağlı İsrail’in desteklediği Nureddin Zenki militanlarının “Esad taraftarı” diye boğazını keserek öldürdüğü 14 yaşındaki Filistinli Muhammed İssa’yı size 2023’te Hamas’ın öldürdüğü Yahudi çocuk diye gösteriyorlar! Siz de Suriye savaşında yapılan onca video manipülasyonuna rağmen hemen inanıyorsunuz buna… 21’inci yüzyılda her gördüğünüz video, ses kaydı ve görüntüye inanmamanız gerektiğini öğrenemediniz mi? Aynı derede kaç defa yıkanacaksınız? Dere bataklık oldu, siz hâlâ yıkanmaya çalışıyorsunuz…

Hümanizm performansı sergilemek mi istiyorsunuz? Her ay onlarca Filistinlinin öldürüldüğünden haberiniz yok değil mi? Her ay “Bu ayın şehitleri” diye albüm yapar Filistinliler…

Filistinliler her gün öldürülüyor ve dünyanın bundan haberi yok, umurunda da değil. “Aksa Tufanı Operasyonu” olmasa da Filistinliler ölecekti, olsa da. Çünkü Filistinliler gaz odasının önünde yaşıyorlar…

“Hamas neden saldırdı?” diye soruyorsunuz.

-Gaz odasını patlatmak için…  

Dünya dengeleri mi? Gaz odasının kapısındaki dünyayı düşünmez!

(10 Ekim 2023 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author