Herkes kendi yarasından konuşur

Aziz Şah – 02/11/2023

Beni en çok Girneli İrene’nin konuşması etkiledi. Harita ananın kızı İrene…

20 Temmuz 2023’te, Kıbrıs’ta Türk işgalinin 49’uncu yılında yayınladığımız “Kıbrıs’ın özgürlüğü için pan-Kıbrıslı seferberliği deklarasyonu”nun Gazeteciler Birliği’ndeki basın toplantısında Girneli bir kadın çıktı kürsüye…

-Girne’nin biricik Elia’sında doğduğum evime dönmek istiyorum, dedi.

Bu kadın kim diye sorduğumda “Harita ananın kızı” cevabını aldım.

-Harita ana kim?

Ailesinden iki düzineden fazla insan 1974’te kaybolmuş Kıbrıslı bir “cumartesi annesi”…

Ledra Palace’ta kayıplarının fotoğraflarını taşıyarak onların akıbetini soran kara çarşaflı “cumartesi anneleri”nden biri… 

Senelerce kayıplarının akıbetini soran Harita ananın kızı Girneli İrene duvarlarında o kayıpların resimlerinin olduğu bir mülteci evinde büyüdü muhakkak…

Herkes kendi yarasından konuşur.

Harita ananın hikâyesini öğrendikten sonra tekrar tekrar okudum İrene’nin konuşmasını. Bir nefret tohumu aradım, bulamadım.

Konuşmasını dinlerken çok etkilenmiştim ama bazı şeyleri anlamamıştım. Herkes kendi yarasından konuşur çünkü…

İşgalin 49’uncu yılında yayınladığımız “Kıbrıs’ın özgürlüğü için pan-Kıbrıslı seferberliği deklarasyonu”nun ilk imzacılarından olan İrene ırkçı-apartheid, nüfus ve toprak ayrımına dayalı, insan haklarını ayaklar altına alan bir “çözüm”e neden karşı çıktığını ve neden üniter Kıbrıs Cumhuriyeti’ni savunduğunu açıkladıktan sonra şöyle dedi:

-“Bunları apaçık ifade etmek, bu zorlu topraklardaki ölülerin hepsine, ama özellikle kendi ölülerime borçlu olduğum en küçük saygı göstergesidir. Pandora’nın kutusu bu adada yıllardır açık kaldı. Hala kötülükler yayıyor! Nefret, nifak, yolsuzluk, karmaşa, acı, çirkinlik, acı gözyaşları…

Bugün burada, üniter, özgür, demokratik bir Kıbrıs tasavvur eden arkadaşlarla birlikte olmak beni onurlandırıyor. Ve aynı zamanda bana umut veriyor. Efsane bir kez daha işe yaradı: Pandora’nın kutusunun dibinde umut var!   

İnanıyorum ve sık sık söylüyorum ki, eğer ölüler haksız yere kaybedilirse, yeryüzünde kalırlar, gölge olurlar, bizi dürterler, rahatsız ederler, adaletsizliği hatırlatırlar! Buna 1974’teki ölüler için inanıyorum. Ve ne zaman unutmadığımızı gösteren bir şey yapsak, ruhları gülümsüyor! Bu gece, aramızdan göçmüş olanlar için mutlaka mutlu bir gecedir!”…

İrene’nin konuşmasını dinlerken “Bu kadın bunları neresinden söylüyor?” diye geçti içimden…

Yarasından söylüyormuş.

Neden bu kadar çok “ölü”lerden bahsettiğini sonra anladım.

Ailesinde iki düzineden fazla insan 1974’te Türk ordusunun “Barış ve Özgürlük Harekâtı”nda kaybedilmiş…

Annesi senelerce her Cumartesi ölülerinin resmini taşımış göğsünde geçip giden BM askerlerinin yabancı bakışları ortasında…

Yıllar önce “Cumartesi Rüyası” diye bir kısa film izlemiştim. İrene’nin konuşması o filme benziyordu…

Bir Cumartesi sabahı, duvarda bıyıklı bir gencin fotoğrafının asılı olduğu bir evde demlikteki çayı ince belli bardağa döküyor kadın. Bir lokma ekmek ve bir zeytin atıyor ağzına…

Duvardaki bıyıklı gencin fotoğrafını alıyor, göğsüne bastırıyor… Atıyor kendini sokağa. İstanbul’un  “Metro” logosunu görene kadar olayın İstanbul’da geçtiğini fark etmiyorum.

Bir Cumartesi Annesi’nin bir cumartesi günü, yürüyor Galatasaray Lisesi’nin önüne doğru… Polis yol kesiyor, barikat kuruyor… Diğer kayıp anneleri ile buluşuyor kadın.

Beyaz başörtülü Cumartesi Annelerinin göğüslerinde oğullarının kızlarının resimleri… Megafonda genç bir kadın bildiri okuyor kayıplara ve gözaltında kaybedilenlere dair…

Sonra bir şenlik başlıyor, ellerinde balonlarla mutlu bir müzik eşliğinde fotoğraflardaki kayıplar çıkıp geliyor. Anneler şaşkın, gidip çocuklarına sarılıyorlar… Öpüp kokluyorlar…

Derken çocukların yüzlerindeki yaralar, bereler, morluklar, ölüm lekeleri çıkıyor ortaya. Anneler çocuklarının yaralarını okşuyor…

Film boyunca bütün duyguları yaşıyorum. Derim geriliyor, tüylerim diken diken oluyor, sonra gözlerim doluyor, birden bir gülümseme bastırıyor anneler ve çocukların buluşması sırasında ve tekrar hüzün…

İrene’nin konuşmasında ne anlattığını da hikâyesini öğrenince anladım. Çünkü herkes kendi yarasından konuşur.

(2 Kasım 2023 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author