İşgal idaresinde “hukuk” sömürgecinin keyfidir

Aziz Şah – 5 Ocak günü İstanbul’da havalimanında Kıbrıslılara verilen dersin manasını anlamadı çoğu…

Türkiye’ye girişiniz yasaksa, ne mutlu size!

Ama Türkiye’ye giriş yasağı dışında, sizin haberiniz olmadan Türkiye’de bir mahkemede yargılanmış ve ceza almışsanız ancak Türkiye’ye gittiğinizde öğrenirsiniz bunu…

Gazeteci Güren Tilki Kıbrıslı spor yazarları derneği ile gittiği İstanbul’da tutuklandı. Dört yıl önce Fenerbahçe-Başakşehir maçı oynanırken “Bu son gol Tayyip Erdoğan’a” diye tıvit atmış.

Dört yıl önce attığı tıvitten dolayı, kovuşturma açılmış, gıyabında yargılanmış, hesabı kesilmiş, kendisine haber dahi verilmemiş…

Kıbrıs’ın işgal bölgesinde kapısında “Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçiliği” yazan bir bina vardır. Bu bina bir işgal valiliğidir. Normal bir büyükelçilik değildir…

Eğer Kıbrıs’ta bir Türk işgali olmasaydı ve biz Kıbrıs Cumhuriyeti idaresinde yaşasaydık, Güren Tilki “Bu son gol Tayyip Erdoğan’a” yazdığı zaman aynen şunlar olacaktı:

İstanbul’da Asliye Ceza Mahkemesi’nde Güren Tilki aleyhinde “cumhurbaşkanına hakaret”ten dava açılacaktı. Tilki’nin ifadesi alınması için TC Dışişleri Bakanlığı Lefkoşa’daki TC Büyükelçiliği’ne gönderecekti dosyayı…

TC Lefkoşa Büyükelçiliği de Kıbrıs Cumhuriyeti Başsavcılığı’na başvurarak Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşının Erdoğan’a hakaret ettiği iddiasıyla ifadesinin alınmasını isteyecekti…

Türkiye, Kıbrıs Cumhuriyeti topraklarını işgal etmesiydi ve Kıbrıslı Türk toplumunu rehin almasaydı, Kıbrıs Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti arasında normal bir ilişki olacaktı. Bu normal ilişkide “Adli İşbirliği” de olacaktı…

TC Büyükelçiliği Kıbrıs Cumhuriyeti Başsavcılığı’na başvurarak “Ceza işlerinde karşılıklı Adli Yardım Sözleşmesi kapsamında ekteki belgelere istinaden gerekli yardımınızı rica ederiz” diyecekti…

Kıbrıs Cumhuriyeti’nin savcısı bakacaktı TC Devleti’nin şikayetine, elde olan yasalar çerçevesinde Güren Tilki’nin ifadesini alıp almamaya kendisi karar verecekti.

Tilki’ye hiç haber bile vermeyebilirdi Kıbrıs Cumhuriyeti’nin başsavcılığı…

“Sayın Türkiye Büyükelçisi, ekteki evrakın tamamını size herhangi bir işlem yapmadan iade ediyorum” diyebilirdi Kıbrıs Cumhuriyeti Başsavcılığı…

Kıbrıs Cumhuriyeti savcısı Türkiye Büyükelçisi’ne şöyle derdi:

“20 Nisan 1959 ‘Avrupa Sözleşmesi’ Madde 2-b bendine istinaden, ceza işlerinde karşılıklı adli yardım talebiniz reddedildi.” 

Türkiye’nin 56 yıl önce kabul ettiği sözleşmedeki madde 2-b’ye göre, “Talebin yerine getirilmesi için suçun memleketin egemenlik, güvenlik, kamu düzeni veya diğer özçıkarlarına halel getirecek nitelikte olması gereklidir”…

Yani, Kıbrıs Cumhuriyeti Başsavcısı diyecekti ki, spor yazarı Tilki’nin “Bu son gol Tayyip Erdoğan’a” diye sosyal medyada yaptığı paylaşım Türkiye’nin egemenlik, güvenlik, kamu düzeni veya diğer özçıkarlarına halel getirmediği için “cumhurbaşkanına hakaret” iddiasıyla Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşının ifadesini almayı reddediyoruz.

Türkiye ile Kıbrıs arasında doğal gelişen bir ilişki olsaydı olacak olan tam olarak buydu…

Bir Kıbrıslıyı kendisine haber vermeden, İstanbul’da yargılayıp infaz edemezsiniz!

Adli işbirliği yapılabilmesi için suçun “memleketin egemenlik, güvenlik, kamu düzeni veya diğer özçıkarlarına halel getirecek nitelikte olması” gereklidir. Mesela TC vatandaşlarının Kutlu Adalı’yı öldürmesi gibi…

Neden üniter Kıbrıs Cumhuriyeti’ne dönüş dışında, Kıbrıs Cumhuriyeti anayasası dışında bir çözüm yoktur, anladınız mı?

Ankara, Kıbrıslılarla konuşmak istediğinde TC Büyükelçisi’ne söyleyecek, büyükelçi de Kıbrıs’taki gerekli makamlardan rica edecek…

Girne kapısının karşısındaki mezarlığın üzerine inşa edilen ve tabelasında “Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçiliği” yazan yer diplomatik misyon değildir; işgal ve sömürge valiliğidir.

Kıbrıslı bir spor yazarını attığı bir tıvitten dolayı İstanbul’da yargılayıp mahkum ettiler ama kendisine haber bile vermediler. Tuzak kurdular, geldiğinde yakalansın diye. Bu sömürgecinin keyfi idaresidir, hukuk düzeni değildir…

5 Ocak’ta İstanbul havalimanında Güren Tilki’nin başına gelenlerden sonra 12 Ocak’ta da Yusuf Alkım İstanbul’a gitti. Hakkında açılmış bir dava varmış. Lefkoşa’daki “TC Büyükelçiliği” eğer diplomatik bir misyon olsaydı bunun Yusuf’a bildirilmesi gerekirdi.

Türkiye’de hakkınızda açılmış davalar ve kesinleşmiş cezalar olabilir. Bunlar TC işgal rejimi tarafından Kıbrıslılara beyan edilmez. Çünkü bu sömürgecinin keyfi idaresidir, hukuk düzeni değildir!

(13 Ocak 2024 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author