Aziz Şah – Bugün peşrevi geçip direk konuya girelim…
Uzun zamandır sorduğum bir soruya ilginç bir cevap aldım…
“Bu uyuşturucu Kıbrıs’a nasıl giriyor?”
“Uyuşturucu meselesi”ni kendine dert eden insanları ne zaman bulsam sorarım…
“Bu uyuşturucu Kıbrıs’a nasıl giriyor?”
Bütün kapılar tutulmuş…
Dört tarafımız askerle çevrili…
Kuzeyde askeri rejim, güneyde RMMO-Yunan ve İngiliz, Fransız, Amerikan orduları…
Denizde yedi düvelin gemileri…
Dünyada kişi başına en çok üniformalının düştüğü noktadayız!
Bu kadar savaş gemisi, ordu ve istihbarattan sıyrılıp nasıl giriyor uyuşturucu bu adaya?
“Onlar sokuyor” demek kolay bir cevaptır…
İngiliz, Amerikan ve Fransız’ın yüksek teknolojili dinleme/radyo tesisleri bunun içinde. Echelon diye bir dinleme tesisi var Kıbrıs’ta. Orta Asya’ya kadar dinliyor. Aya Napa’da Fransız radyosu var. Arap alemine yayın yapar. İşin içinde radyo ve anten oldu mu, iş teknik olarak dinleme tesisine çıkar…
Kapılarda tutulan 3-5 gram uyuşturucuyu saymazsak bu kadar istihbaratın ve ordunun olduğu bir yere uyuşturucunun nasıl girdiği güneyli-kuzeyli ciddi bir meseledir…
Burası Afganistan değil ki Amerikan helikopterleriyle taşınsın uyuşturucu…
Narko-ekonominin kuralı devlet-mafya-asker-sermaye ortaklığıdır.
Lâkin asıl soru başka:
Tamam da nasıl giriyor bu beytambal bunun içine?
Sorduğum soruya ilk kez farklı bir cevap aldım…
“Karpaz-Mersin arası süper süratli botlar uyuşturucu ve insan taşıyor” dedi çok emin bir şekilde karşımdaki kişi…
Mesele bu kadar basit!
Karpaz açıkları…
Sabaha karşı…
Süper süratli botlar Mersin-Karpaz arası gidip geliyor…
“Kimlikle girişleri yasaklayalım” sorunlar çözülsün diyen dostlar için yazdım bu satırları. Kimlikle girişleri yasaklasak da botla giriş serbest!
Çünkü mesele burada bir devletin olmamasıdır…
Haberlerde hiç gözünüze ilişmedi mi?
“Kıyıya vuran uyuşturucuyu bulan gençlerin başı belaya girdi…”
“Dalgıçlar denizin dibinde uyuşturucu buldu…”
“15 kilo uyuşturucu Mağusa’da karaya vurdu…”
“30 kilo uyuşturucu Baf’ta kıyıya vurdu…”
“Balık avlamaya gitti bidon içinde uyuşturucu buldu…”
İşte o haberlerde “bulundu” diye okuduğumuz uyuşturucular sürat teknelerinden düşen mallardır…
Bugüne kadar TC-KKTC arasında imzalanan protokollerin en ironik olanı bu sene imzalandı:
TC-KKTC sahil güvenlik protokolü…
Aynı ordunun mensubu iki komutan kendi aralarında protokolü imzaladı, Ayşegül Baybars ve Tufan Erhürman da önlerini ilikleyerek hazırda bekledi…
Şimdi 3-5 gram uyuşturucu bulunduran gençleri tutuklayarak gönül rahatlığı ile onları zombilere dönüşmeleri için cezaevine atabilirsiniz…
Bırakın Karpaz-Mersin arası ticaret sürsün…
Özker Özgür zamanında “Kıbrıs, doğu-batı arasındaki narkotik trafikte çok önemli bir halka oluşturmaktadır” demişti…
Bir süre önce bir genç anlattı…
Buradaki bir “üniversite”de Kıbrıs’ta uyuşturucu kullanımı üzerine bir öğrenci tez yazmaya karar vermiş.
Hocası gidip uyuşturucu alması için para da vermiş…
Kimlerden ve nerelerden uyuşturucu alacağını da tarif etmiş!
Uzun yıllar önceydi…
Uyuşturucuda transit olan ülkeler eninde sonunda kullanıcı olur demişti bu konunun bir uzmanı…
“Transit”likten “trans”a geçtik artık.
Yıl 1998…
Türkiye’nin devrimci aydınlarından Suat Parlar Çevre Radyo’da söyleşide konuşuyor…
Suat hoca çok kitap yazmış kıymetli bir aydındır. Türkiye’de Kıbrıs konusunda Kıbrıs’ı anlayabilen 10 tane aydın varsa, bir tanesi de Suat Parlar’dır…
Çok kitabını okudum. Derin devlet, kontrgerilla, ordu tarihi, emperyalizm-sömürgecilik-siyonizm, petrol gibi derin mevzularda derinlemesine kitaplar yazar.
Madem ki mevzu kaçakçılığa geldi, Suat hocanın o röportajından aktararak gidelim…
Suat hoca yüksek bir tonla,
“Kıbrıs tam anlamıyla yavru vatandır” diyor.
Türkiye’deki “Kirli işler imparatorluğunun yavru vatanıdır.”
Sonrasında Özker Özgür’ün tanıklığıyla aktarıyor…
Diyor ki,
“CTP lideri Özker Özgür bir röportaj sırasında şunları söyledi:
‘Dikkat çekici özellik şudur. Londra havaalanında Kıbrıslı Türkler sürekli olarak uyuşturucu sokarken yakalanmaktadır. İlk yakalananlardan biri de Denktaş’ın koruma görevlisi.’”
Özker Özgür’den aktarmaya devam:
“Adam eroin ticareti yaparken yakalanıyor. Yedi kavanoz eroin. Mahkemede duruşma günü sanığın dosyası kayboluyor. Yargıçlar dosyayı bulamıyor.”
Suat Parlar ise bu durum karşısında,
“Yavru vatan işte” diyor.
Suat Parlar bu röportajında ve başka bir kitabında bir hususun altını çiziyor:
Vahe Ohannes Köylüyan diye bir Ermeni’den bahsediyor. Köylüyan’ın ASALA finansörü, uyuşturucu taciri ve silah kaçakçısı olduğunu söylüyor.
Köylüyan’ın Kuzey Kıbrıs’ta yüksek düzey bağlantıları olduğunu yazıyor Suat Parlar.
Özker Özgür’den aktarıyor…
“Kısa bir süre önce Mersin’de çok büyük miktarda asit anhidrit yakalandı. Kapalı bir tır açıldığında bidonlar içinde eroin imalatında kullanılan asit anhidrit ele geçirildi. İddiaya göre bu mal Beyrut’a gidecek. İnandırıcı değil, adres Kıbrıs. Bu iddianın yakalandıktan sonra dikkatleri başka tarafa çekmek amacıyla ortaya atıldığına inanmaktayız. Bizlerin izlenimi Kıbrıs’ta imalathane olmasıdır.”
Özker Özgür diyor bunu…
Türkiye’ye Kıbrıs’tan sokulduğu söylenen uyuşturucu bağlamında Suat Parlar şöyle diyor:
“Mağusa Gümrük Müdürü kendisinin de Türkiye’ye çağrılarak ifadesinin alınacağını duyunca Rum tarafına kaçtı, oradan Londra’ya geçti. Birkaç yıl Londra’da kaldıktan sonra gene Kuzey Kıbrıs’a döndü. Affedildi. İtibarı iade edildi. Emekli maaşı bağlandı. Hiçbir yargılamaya da tabi tutulmadı.”
Bir parantez açarak Suat Parlar’ın Kirli İşler İmparatorluğu kitabından bir cümle cımbızlayalım:
“KKTC Başsavcılığı ASALA finansörü, uyuşturucu taciri ve silah kaçakçısı Vaha Ohannes Köylüyan’ın adının geçtiği 16 Dosya’nın 16’sını da kapattı.”
Özker Özgür’ün Kıbrıs’ta imalathane olduğuna dair izlenimine karşı Suat Parlar şunu söylüyor:
“Burada her ne varsa, orada da o var”
Tanıdık geldi mi bu cümle?
Türkiye’de ne varsa Kıbrıs’ta da olacak…
Anada ne varsa yavrusunda da olmalı…
Yazının girişinde belirttiğimiz, her transit sonunda kullanıcı olur sözüne dönelim.
Suat hoca şöyle diyor:
“Türkiye artık salt transit ülke değil. 50 milyar dolar tutarında bir rakamın Türkiye’de uyuşturucunun transit ticaretinden kaldığı Susurluk raporlarına da geçmiş bir husus. Sadece bununla da sınırlı değil. Türkiye’de artık imalathaneler var. Örneğin Çatalca, örneğin Düzce, örneğin Yalova. Salt, işte transit ticaret ekseniyle de sınırlı değil. Artık buralarda da imalat var. Ve ben şunu iddia ediyorum. Birkaç sene sonra bu mikrofonlardan biz Türkiye’nin uyuşturucu sorununu konuşuyor olacağız. Başka da hiçbir şey belki de konuşamayacağız. Toplumsal bir kontrol aracı olarak uyuşturucu Türkiye’nin gündemindedir. Artık iç talep canlandırılmaya çalışılmaktadır.”
Suat hoca 1998’de söylüyordu bunları.
Bugün hem Türkiye hem Kıbrıs uyuşturucu sorunu ile boğuşuyor…
Türkiye felç olmuş durumda, Kıbrıs’ta ara sıra duyduğumuz ölüm haberleri var. En son cezaevinde uyuşturucudan ölüm gerçekleşti. Cezaevi de KKTC’nin aynasıdır…
Özker Özgür’ün sözü ile bitirelim:
“Kıbrıs, doğu-batı arasındaki narkotik trafikte çok önemli bir halka oluşturmaktadır…”
Bugün ise halka düğüm oldu!
Varolsun suç sömürgesi…
(9 Haziran 2019 tarihinde Afrika gazetesinde yayınlanmıştır)