Bize bir amaç lazım!

Aziz Şah – Seyrüsefer zammına karşı halkın öfkesi sosyal medyadan sokağa doğru akıyor. Cem Karaca şarkısında değiliz ama Kamran Aziz’in şarkısında hiç değiliz…

Kıbrıs bir ada olsa da cennetten parça değil!

Çarşamba günü Halkın Partisi Cumhurbaşkanı adayını sıcak salonda ilan ederken, halk da üç kişi de olsa, üç yüz kişi de olsa, üç bin kişi de olsa seyrüsefer zammına karşı yağmur altında ve soğukta yürüyecek…

Dün Halkın Partisi’nin, ondan önceki gün Toparlanıyoruz Hareketi’nin pazarladığını bugün seyrüsefer zammına karşı sokağa inmeye hazırlanan insanlara pazarlayan eski-HP’ciler ve eski Toparlanıyoruz’cular var. Nedir sattıkları?

Siyaset-üstü olmak, ideolojilerden arınmak, sivil toplum olmak! Yani saf liberalizm propagandası yapıyorlar. Dün Kudret Özersay ile “siyaset-üstü” yürüyüş yapanlar, bugün seyrüsefer zammına karşı yürümeye hazırlananlara “siyasetsiz” olsun diyor.

Sanki de soğansız kebap sipariş verir…

Siyaset-üstü ve ideolojilerden arınmış dedikleri Halkın Partisi’nin ve Toparlanıyoruz’un siyaset tenceresinin dibindeki kara leke olduğu ortaya çıktı.

Siyaset ve ideoloji öyle sandığınız gibi bir şey değildir.

Dünyadaki en ideolojik şey ekmektir.

Daha ideolojik bir şey yaratılamadı…

Dün Kudret Özersay’ın takımının söylediklerini tekrar ederek bugün varacağımız bir yer yoktur.

Siyasetsiz, ideolojisiz, soğansız, maydanozsuz hak arayışı olmaz…

O olsa olsa içi alınmış küflü ekmek olur. Ki o da ideolojiktir!

Bu kadar bahane üretilmesinin tek bir sebebi var: Kendine güvenmeme!

Bu halka 1974’ten beridir Türkiye’siz bir “hiç” olduğunu, “hap” olduğunu, “sinek” olduğunu söyleyen liderler aşağılık kompleksi olan bir toplum yarattı. Bu yüzden “Kaç kişi gelecek?” kompleksinde boğuluyor çoğunluk…

-Kaç kişi gelirse gelsin!

Biz geçmişte üç kişi ile de yürüdük o yüzden sayılara takılmıyoruz. İki kişinin pankart taşıdığı, bir kişinin bildiri okuduğu, dördüncü kişinin de fotoğrafı çektiği eylemler gördüm…

3 kişi yürümezse 30 kişi yürümez, 30 kişi yürümezse 300 kişi yürümez, 3000 kişi hiç yürümez, 30.000 kişi ise yürüyebilecekken yürümemeyi tercih eder…

Her şey üç kişi ile başlar!

Hedef olduktan sonra…

Ha siz, miting meydanında toplanan 80.000 kişiye ihanet ederseniz 8 tane sendika bürokratı olarak dımdızlak ortada kalırsınız…

Sendika yöneticilerini hep uyardık. 2004’te 80.000 kişi olan kitle 2018 hayat pahalılığı mitinginde 800 kişiydi. İhanet ede ede 80.000’den 800 kişi bıraktılar!

Bugün de herkeste bir sendika alerjisi var. Hatta düşmanlığı!

Sorun sendikanın kendisi değildir, sendikalar savunulması gereken mevzilerdir. Sorun çürümüş, yozlaşmış, sarı yağmurluklu sendika bürokrasisidir. Bu sendika düşmanlığının sebebi “örgütsüz bir toplum” olmamızdır. Memleket örgüt mezarlığıdır ama toplum örgütsüzdür. Bu yüzden hunharca sendika düşmanlığı yapılıyor.

Siyasetsiz, ideolojisiz ve örgütsüz yani soğansız, maydanozsuz ve ekmeksiz gidecek bir yer yoktur.

Mesela yarın seyrüsefer zammı geri çekildi. Evlere mi dönülecek?

Tek talebi seyrüsefer zammı geri çekilsin olan bir harekete önce bir amaç lazım. Çünkü bütün zamzumlar geri çekilse de hiçbir sorun çözülmeyecek…

(Görsel: Senih Çavuşoğlu)
(7 Ocak 2020 tarihinde Afrika gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author