Küçük bir Anadolu kasabası olan Nalbantoğlu

Aziz Şah – 14/02/2024

Küçük bir Anadolu kasabası olan Nalbantoğlu Hastanesi’ndeydim. İki milyona yol bağlayan nüfusun tek merkezi hastanesi…

50 senedir Kıbrıs’ın kuzeyini işgal altında tutan ordunun kendi hastanesi olmayınca askeri kışla havası da veriyor Nalbantoğlu zaman zaman…

Friedrich Engels’in İrlanda’daki İngiliz sömürgeciliği hakkında Marx’a yazdığı mektup geliyor aklıma:

-“Askerlerin kelimenin tam anlamıyla her yerde bulunduğu bir savaş durumu”…

Sömürgeciliği araştıran bir Alman akademisyen geldi bir süre önce:

-Askerleri görünce ne hissediyorsun, diye sordu…

-İnsanlıktan çıkarıldığımız için hiçbir şey hissedemiyorum, dedim.

-Dikkat tank çıkabilir!

Nalbantoğlu’nda iki Kıbrıslı karşılaşınca, yabancı bir memlekette karşılaşmış gibi sarılıp kucaklaşır artık…

Bir ihtiyar da bana sarıldı, “Nerelisin ay oğlum sen?” dedi.

Nalbantoğlu kasabasında yürürken Gazze’yi düşünüyorum. 2,3 milyon nüfusu vardı son soykırımdan önce, 35 de hastanesi…

İki milyona yol bağlamış nüfusla Kıbrıs’ın kuzeyinde bir tek merkezi hastane olarak Nalbantoğlu var.

Nalbantoğlu Hastanesi 1971’de ABD’ye verilen casusluk tesisleri karşılığında US-AID’in hibesiyle yapılmaya başlandı. Adı Cengiz Topel diye değiştirilen CMC hastanesini 1929’da madencilerin meslek hastalıkları için İngiliz kurdu. Omorfo hastanesi ise Sovyetler Birliği’nde tıp eğitimi alıp yurduna dönen komünist doktorların özel kliniğiydi. Ameliyathanesi bile sonradan yapıldı; ameliyathanelerde pencere olmaz. Ameliyathanesinde pencere var… Mağusa Hastanesi’ni de 1950’lerde İngiliz sömürgecileri kurdu… Girne Akçiçek’i bilmiyorum, Rum’dan mı ganimettir, yoksa İngiliz’den mi kaldı…

Omorfolu komünist doktorların kliniğine pencereli ameliyathane yapılırken TC Elçiliği’nden Ersoy beye klinikte görevli Ali Osman Tabak, “Ameliyathanede normal pencere olmaz” demiş…

Görevli ise cevap olarak:

-“Biz savaş durumunda kullanmak için ameliyathane yapıyoruz”.

Burası normal bir yer değildir.

Kalkmış Alman araştırmacı, “Asker görünce ne hissediyorsun?” diye soruyor.

-“Hiçbir şey hissetmiyorum”…

Küçük bir Anadolu kasabası olan Nalbantoğlu’nda dolaşırken aklıma Vedat Çelik geliyor… Türkiye savaş suçu işleyerek Kıbrıs’a yerleşimci kolonisi kurmaya başladığında 1975’te “KTFD Dışişleri Bakanı” Vedat Çelik savunmuştu TC’nin savaş suçlarını BM’de…

-“Türkiye’den gelenler vasıflı teknisyenler ve misafir işçidir” diye BM Genel Sekreteri Kurt Waldheim’a söylediği yalan geliyor aklıma.

-“Adanın demografik karakterini önceden planlanmış bir taksim projesi uyarınca değiştirmek amacıyla Türkiye’den Kıbrıs’a Türkiye vatandaşlarının kitlesel olarak göç ettirildiği iddiası gerçek olguları tahrif etmektedir” diyordu Vedat Çelik 1975’te BM Genel Sekreteri Kurt Waldheim’a…

Türkçe konuşan Kıbrıslılar kendi kendini yok etmeye karar verdiyse Waldheim ne yapsın?

Küçük bir Anadolu kasabası olan Nalbantoğlu’nda dolaşırken 1990’da Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesi’nde Kıbrıs’ta değiştirilen demografiyi gündeme taşıyan sosyalist İspanyol milletvekili Cuco geldi aklıma.

Bay Cuco’nun karşısına Hakkı Atun dikilmişti…

Bir süre önce yerel bir ekranda Hakkı Atun’un başından geçen bir olayı anlattılar. Atun “devlet dairesi”ne gitmiş…

-“Nesden dayı?” demişler Atun’a.

Kendisini tanımamalarına bozulmuş Atun!

Demografi değişti be “Dayı”, nerden tanıyacak yerleşimciler Hakkı Atun’u?

Romanya’nın Kıbrıs Cumhuriyeti Büyükelçisi Dan Mihalache Fileleftheros gazetesine konuştu.

-47 bin Romanyalı yaşıyor burada, bu da yaklaşık %5’tir, dedi.

Ağustos 2023’te TASS’a konuşan Rusya Büyükelçisi ne demişti?

-Kıbrıs’ın kuzeyinde 50 binden fazla Rus yaşıyor.

Romanyalılara kuzey dahil değil, Ruslara ise güney dahil değil…

Kıbrıs’ta kalan Kıbrıslı Türkler ne kadardır?

-39 bin mi, 40 bin mi?

1960’ta yüzde 18’lik nüfusla %30 pay aldığımız devletin %37 toprağını çalıp %3,5’e mi düştük?

Diyeceksiniz ki, “Onlar göçmendir, biz yerliyiz, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurucu ortağıyız”. Ne önemi var?

Büyükelçi dedi ki, “Romanyalılar Kıbrıs’a oldukça iyi entegre oldular”…

Kıbrıslı Türkler gibi “nüfusumuz oranında devlette kota isteriz” diyemezler mi? İstemiyorlar, bölücü değiller çünkü. “Entegre” oldular…

(14 Şubat 2024 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author