“Suriye’de ne işimiz var?” diyenlere sorarım: Kıbrıs’ta ne işiniz var hâlâ?

Aziz Şah – Suriye savaşı birçok anlamda 1955’ten bugüne Kıbrıs’ta yaşananların bir tekerrürü gibi…

Nasıl ki “Kıbrıs’ta cami bile yaktık” diyen Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu, bir Özel Harp işiydi. Ve muhteşem bir örgütlenmeydi. Amaca da ulaştı. Sorarım size, bu muhteşem bir örgütlenme değil miydi?”“6-7 Eylül de bir Özel Harp işiydi. Ve muhteşem bir örgütlenmeydi. Amaca da ulaştı. Sorarım size, bu muhteşem bir örgütlenme değil miydi?” demişti…

MİT Müsteşarı Hakan Fidan da şöyle demişti:

-“Şimdi bakın bakın komutanım, şimdi biz gerekçeyse gerekçeyi, ben öbür tarafa 4 tane adam gönderirim, 8 tane boş alana füze de attırırım. Problem değil o. Gerekçe üretilir. Olay böyle bir iradenin ortaya konması. Biz savaş iradesi ortaya koyuyoruz, her zaman yaptığımız şeyi, akıl yürütme hatasına düşürüyoruz”…

1974’ün koşulları oluşturulmaya Selanik’te MİT tarafından Atatürk’ün evine atılan ses bombaları ve bunun üzerine örgütlenen 6-7 Eylül 1955 linç, tecavüz, yağması ile başlandı…

Suriye savaşının koşulları da adım adım başta Reyhanlı olmak üzere Türkiye’ye düşen füzeler, Suruç-Ankara gibi IŞİD katliamları ile hazırlandı…  

Uluslararası hukuk anlamında da TC devletinin Kıbrıs ve Suriye’deki durumları birbirinden beter…

TC’nin Kıbrıs’taki varlığı Garanti ve Güvenlik Anlaşması’na dayanıyor. Ama Türkiye bu anlaşmanın gereklerini yerine getirmedi, tam aksine tam tersini yaptı…

Toprak bütünlüğünü ve anayasal birliğini garanti ettiği Kıbrıs Cumhuriyeti’nin topraklarını işgal edip böldü, anayasasını işlemez kıldı…

Suriye’de ise Soçi mutabakatına dayandırıyor TC devleti varlığını…

Soçi mutabakatı diyor ki Türkiye, Suriye toprağı olan İdlib’in cihatçılardan arındırılmasını garanti eder; bunun için de Türk ordusu 12 gözlem noktası kuracak…

Türkiye Garanti ve Güvenlik Anlaşması’nda altına imza attığının tam tersini yaptı; Kıbrıs’ı böldü, kendi anayasa hukukçularına yazdırdığı bir anayasa ile KKTC’yi kurdu…

Soçi’den sonra ise temizlemesi gereken cihatçılara cansuyu oldu, silahsızlandırması gereken teröristleri daha çok silahlandırdı; şimdi de bu mutabakata dayanarak Suriye devletine gözlem noktalarının dışına çekil, Suriye Arap Ordusu Suriye’den çık diyor!

Ortada uluslararası hukuk, mutabakat, anlaşma bırakmadıkları için Erdoğan “Bizi Suriye halkı davet etti” diyor…

1960’ta AKP yoktu…

2018’de AKP vardı…

TC devleti 1960’ta imzaladığı anlaşmaya da 2018’de imzaladığı anlaşmaya da uymuyor. Bu “tek adam” rejiminin değil, devletin edebi adabıdır…

2014 yılında 30 Mart yerel seçimlerinden önce Türkiye’nin Suriye’ye sınır ötesi harekât yapacağı haberi farklı ağızlardan dillendirilirken 27 Mart’ta bir ses kaydı düştü internete…

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu, Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler ve MİT Başkanı Hakan Fidan’ın aralarındaki meşhur konuşma…

MİT Müsteşarı Hakan Fidan 2.000’e yakın TIR malzeme gönderdik diyor Suriye’ye…

MİT Müsteşarı, Suriye’ye savaş gerekçesi yaratmak için Süleyman Şah türbesine 8 füze atmaktan bahsediyordu…

8 füze Davutoğlu’nun stratejik derinliği ile birleşince al sana savaş, hem de sürekli savaş!  

Kıbrıs’ta savaş Selanik’te Atatürk’ün evine atılan ses bombası ile başladı…

Suriye ile savaş “Suriye’den Türkiye’ye 8 füze attırırım” sözü ile…

“Suriye’de ne işimiz var?” diyenler söyleyin: Kıbrıs’ta ne işiniz var hâlâ?

(3 Mart 2020 tarihinde Afrika gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author