Aziz Şah – Bugün dünyada milyarlarca insan yaşar gecekondu bölgelerinde…
Bugün üç milyar insanın evinde elini yıkayabileceği lavabosu yoktur…
“Bize ne bundan!” derseniz Girne’ye bakın o zaman derim size…
Mağusa-İskele-Aysergi’ye müteahhitlerin 40 bini aşkın kişi için altyapısız bir şekilde yapmayı planladıkları konutlara bakın o zaman derim size…
Girne gecekondu mahallelerinden oluşur…
Mağusa çevresine yapılması planlanan altyapısız inşaatlar gecekondudur!
Kullanılabilir tarım arazilerini, ormanı, sulak alanları talan ederek altyapısız olarak inşa edilen konut türüne gecekondu denir…
Bokun denize akıtıldığı kanalizasyonsuz yerleşim yerlerine gecekondu bölgesi denir…
Dünyada gecekondular genelde yoksulların “kamulaştırdığı” kıymetsiz alanlara alelacele yapılır…
Kıbrıs’ta ise gecekondular Rum sahiplerine geri vermemek için alelacele kıymetli ganimet arazilere inşa edilir…
Genelde dünyada gecekondular kıymetsiz topraklara yapılır. Fabrika atıklarından oluşan bölgelerden tutun da, çöplüklerin üzerine, tehlikeli dağ yamaçlarına, kimyasal atıkların olduğu topraklara, terk edilmiş madenlerin üzerine…
Kıbrıs’ta ise gecekondular kıymetli arazilere yapılır…
Her iki tür de gecekondudur. İkisinin de kanalizasyonu yoktur; boku denize, dereye, su kanallarına akıtır iki tür de…
Oteller ve belediyeler boku denize akıtır Girne’de, Mağusa bölgesi için planlanan da odur…
Dereyataklarına ev yapmakla bok akıtmak arasında da halk sağlığı açısından bir fark yoktur!
Tam da bu sebepten geçmişte şehir planlamacılık tartışmaları, imar planı ve emirname üstüne yazdığım yazılarda özellikle Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanları’ndan bahsettim; biyologlar, ekologlardan, ziraat mühendislerinden, coğrafya bilimcilerden de bahsettim…
Planlama yaparken sordunuz mu onlara, diye yazdım…
İmar planı yaparken masada şehir planlamacı bile görmeye tahammül edemeyenler Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanları’na mı danışacak?
Ne iş yapar Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanları?
Şu anda Korona salgını ile mücadele eden onlardır…
Toprak anayı, su yataklarını, ormanları betona boğan müteahhitler çetesi ekolojiyi altüst ederken salgın hastalıkları mı düşünecek?
“Lancet” dünyaca ünlü bir bilim dergisidir. Lancet’in editörü Richard Horton şöyle yazar:
“Kentleşmeyle birlikte, bugüne kadar genellikle kırsal bölgelerle sınırlı kalan tenya, bağırsak solucanı, şistozomiyasis, tripanozomiasis ve dang gibi salgın hastalıklar kentlerde de görülmeye başladı”…
Anlayacağınız Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanları sadece salgın olduktan sonra değil, salgından önce de kentler planlanırken akıl danışılması gereken insanlardır…
Bugün Dr. Burhan Nalbantoğlu devlet hastanesinde salgınla savaşan enfeksiyon ve mikrobiyoloji uzmanları yarın sizin denize akıttığınız kanalizasyonun yaratacağı hastalıklarla da savaşmak zorunda kalacak…
Bugün Korona, yarın başka bir hastalık çıkacak…
Yarın başka bir hastalık çıktığında gene “Dünya nüfusunu azaltmaya çalışan gizli güçler”den bahsedecek birileri…
Salgın hastalık uzmanı sosyal bilimci Mike Davis’in dediği gibi: “Gecekondu bölgeleri artık dünyayı bir yolcu jeti hızında katedebilen yeni ve nükseden hastalıkların ürediği bir kuluçka gibidir adeta”…
Girne’de denize bok akarken virüslere bok atmayın, bilime kulak verin; müteahhit rantını değil yaşamı savunun!
(19 Mart 2020 tarihinde Afrika gazetesinde yayınlandı)