Oz Karahan – Toplumsal hareketlerin oluşum süreçlerini incelerken iki konuya dikkat etmemiz gerekmektedir.
Bu iki konu, hareketlerin gelişimini etkileyen iç ve dış etkenlerdir.
Bu inceleme bize hareketlerin ömrünü ve toplum değerleri içerisindeki gücünü göstermeye yeterli olacaktır.
Coğrafyaya ait, özellikle 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarına kadar doğal olarak oluşmuş toplumsal değerler bugün dünya halklarının neredeyse tümünün kendileri için “yerli ve milli” olarak gördüğü değerlerdir.
Bunun sebebi şüphesiz ki modern anlamda tanımladığımız küreselleşmenin, toplumun en küçük birimlerini bu dönemden sonra etkilemeye başlamamış olmasındandır.
Fransız devriminin etkileri, sömürgeciliğin artması, dünya savaşları ve ideolojik akımların farklı coğrafyalara yayılmasının hızlanması ile ithal düşüncelerin tüm toplumlara yayılabilmesi de küreselleşme ile birlikte artmıştır.
Ve bugün içinde bulunduğumuz bilgi çağında, küresel siyasal eğilimler, sosyal yaşantımızı domine etmektedir.
Sosyal yaşantımızda daha geri planda bırakmak zorunda olduğumuz sosyo-kültürel ve sosyo-politik değerlerimiz ise bireysel yaşantımızda belirleyici olandır.
Küresel siyasal eğilimler konjonktürel olarak zamanla değişip hatta yok olabilirken, “yerli ve milli” değerler toplumsal kodlarındaki yerini her zaman korumaktadırlar.
Rumca konuşan ve Türkçe konuşan Kıbrıslılar, küresel siyasi eğilimler ya da emperyalist etkenler sebebiyle bugün hangi siyasi akımı takip ederse etsinler, Kıbrıs milliyetçiliğini yani Kıbrısçılığı sosyo-politik ve sosyo-kültürel anlamda “yerli ve milli” değer yargısı olarak taşımaya devam etmektedirler.
Yazılı tarihinin çoğunu, gelmiş geçmiş en büyük imparatolukların sömürüsü altında bir tebaa toplumu olarak geçirmiş olan Kıbrıslıların vermiş olduğu bağımsızlık kavgası ise toplumsal reflekslerinin kökenini oluşturmaktadır.
Osmanlı İmparatorluğu’nun zulmüne karşı Rumca konuşan ve Türkçe konuşan Kıbrıslıları arkasına alan Gavur İmam’ın da verdiği bu mücadelenin adını, Kıbrıs’a “böl ve yönet” politikasının bir parçası olarak bugünkü anlamdaki Yunan ve yapay Türk milliyetçiliğini tanıtan İngiliz sömürgecileri de anacaktı.
23 Ekim 1936 tarihinde İngiliz sömürge valisi Richmond Palmer, Londra’ya gönderdiği raporda şunları söylemişti:
“Adada gelecekte de bir siyasal rahatlığımızın olabilmesi için, yönetimi istisnalara da yer verecek bölgeler temeli üzerinde sürdürmeliyiz. Böylece, Kıbrıs milliyetçiliği kavramı -ki, enosis aşınmış bir değer durumuna geldiğinde, bu yeni kavramın yükselişi kaçınılmaz olacaktır- mümkün olduğunca uzak bir geleceğe itilip, karanlıkta bırakılabilecektir.”
Kıbrıs milliyetçiliğinin anti-emperyalist karaktere sahip olmasının yanısıra sömürünü coğrafyasının ortasında yer alan küçük bir adadaki insanların “kader ortaklığını” temel alması sebebiyle doğal olarak ilerici bir karaktere de sahiptir.
Bu durum aynı zamanda Kıbrıs milliyetçiliğini dünya üzerindeki birçok milli hareketten ayıran en önemli özelliğidir.
Kıbrıs milliyetçiliği ya da Kıbrısçılığın (Kıbrıslılığın) prensipleri, kültürde Kıbrıs milliyetçiliği, politikada Kıbrıs milliyetçiliği ve ekonomide Kıbrıs milliyetçiliği olarak üç ana başlık altında inceleyebiliriz.
Bu üç başlığın yanında ve Kıbrısçılığın ayakta kalmasını sağlayacak dördüncü ayak ise “üniter bir Kıbrıs devleti”dir.
Bu ayakların herhangi birinin eksikliği neticesinde ortaya çıkacak olan ucube düşünce, Kıbrıs’ın ve Kıbrıslıların tam bağımsızlığına değil, bu topraklarda yabancı düşünce ve güçlere hizmet eden işbirlikçi akımlara hizmet etmeye mahkumdur.
İnkar edemeyeceğimiz gibi, bugün Doğu Akdeniz’de emperyalizmin hedefinde olan bölgenin tam orasında yer alan Kıbrıs, mevcut statüko sebebiyle NATO için batmayan bir uçak gemisi görevi görmektedir.
Mevcut statükonun koruyucusu olan NATO destekli federalizm, konfederalizm ya da iki devletlilik gibi bölücü ve ayrılıkçı tezler sebebiyle ise sadece Kıbrıs değil, emperyalizmin her zaman hedefinde olmuş Batı Asya ve Kuzey Afrika halkları da zulüm altındadır.
Jeo-politik sebeplerden ötürü, dünyanın en kadim medeniyetlerine ev sahipliği yapan Doğru Akdeniz’in sömürü pençesinden kurtulmasının ana anahtarı Kıbrıs’ın kurtuluşudur.
Kıbrıs’ın kurtuluşunun ve tüm bölgeye terör yayan yabancı askeri üslerden arınmasının anahtarı ise ilerici ve anti-emperyalist değerleri ile Kıbrıs milliyetçiliğini savunarak üniter bir Kıbrıs’a ulaşmak için verilecek bir mücadele ile mümkündür.
(23 Şubat 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)