Batı Trakya’dan sonra Kuzey Kıbrıs: ‘Kara Liste’ ile terbiye etmek!

Mustafa Çolakali*

Bir buçuk aydır Batı Trakya’dan ve onun toksik ortamından uzak kaldığım bir anda, başkentin kirli havasını soluyup memleket meselelerinden mümkün olduğunca uzak durmaya çalışırken, Kuzey Kıbrıslı dostlara Türkiye’ye giriş engeli getirilmesi haberiyle sarsıldım.

Beklemiyordum, desem yalan olur.

Tamamıyla ülkücü-faşist çetelerin denetimine geçmiş bir Türkiye’nin ‘tam kontrol’ altına almak istediği bölgelerde ‘yüzde yüz itaat’ etmeyenleri cezalandırması, yeni bir olay değil – tıpkı o bölgelere/toplumlara ‘lider’ dikmek istemesi gibi.

Batı Trakya Türkleri, bu konuda en kıdemli olanlarız.

1987 yılında, Türkiye’nin, PKK gerilla eğitim kampları kuran Yunanistan’a “Benim Kürt’ümü kaşırsan, senin Türk’ünü kaşırım” diyerek başlattığı operasyon, beraberinde ilk Kara Liste uygulamasını getirmişti Batı Trakya’da.

Türkiye’nin dayatmalarını, azınlığın iç meselelerine müdahalelerini, azınlığa ‘lider’ dikme girişimlerini, azınlığı Yunanistan’ın önüne ‘mezbahalık koyun’ gibi atma çabalarını kabul etmeyip bunlara karşı koyan, açıkça tavır alan tüm sosyalist, demokrat, ilerici aydınlar Türkiye’ye giriş yasağıyla cezalandırılmışlardı.

1997 yılında son bulan bu uygulama, geride harap olmuş bir toplum, itibarsızlaştırılmış ve ‘gâvurcu’ ilân edilmiş aydınlar, psikolojik bunalıma girmiş aileler bırakmıştı.

Memleketin 3 bin aboneli gazetelerinin satışı 300’e düşmüş, insanlar ‘kara liste’li doktor, avukat, esnafın bürolarının/işletmelerinin önünden geçmeye korkar olmuştu.

Kara Liste’ye alınanlar susuyor ve mümkün mertebede bunu gizlemeye çalışıyordu…

Bir ‘kara listeli’, kendisiyle aynı durumu paylaşan bir diğerine “Kendini nasıl hissediyorsun?” diye sorduğunda, “Irzıma geçilmiş gibi” yanıtını alacaktı.

Türkiye tarafından dikilen ‘toplum önderleri’, azınlık solcu ve aydınlarının Türkiye’de bacaklarını kırdıracaklarını söylüyor, kendilerine karşı gelenleri gümrükte MİT arabasının beklediğini haykırıyorlardı.

İnternetin olmadığı, korkunun kol gezdiği, Yunan yönetiminin baskılarının tavan yaptığı yıllar vesselam…

“Ya yarın buradan kovulursak” korkusuyla dişinden-tırnağından biriktirdiği birkaç kuruşla Türkiye’den ev/mülk almış olan Batı Trakya Türkleri’ni, şimdi de “Ya Türkiye’ye de girişimiz yasaklanırsa”, “Ya Türkiye’deki malımıza-mülkümüze el konulursa” korkusu sarmıştı.

***

Tarih 28 yıl sonra tekerrür etti…

İlk olarak 17-25 Aralık olayı sonrasında Fethullah Gülen hareketiyle teması olmuş, onların içinde akrabaları bulunan, onlarla yolu kesişmiş belli başlı kişiler 2015 yılında Kara Liste’ye alınmaya başlandı, Türkiye’ye girişleri engellendi.

15 Temmuz sonrasında bu liste öyle genişledi ki, Fethullahçılara selam verenler bile FETÖ’cü diye fişlenerek Kara Liste’ye alındı.

Elbette, bu ortamda diğer muhaliflerin de esgeçilmesi beklenmezdi: Fethullah’a hayatı boyunca küfretmiş olan ve FETÖ’cü olarak yaftalayamayacakları bizlerden kimimizi ‘DHKP-C destekçisi’, kimimizi ‘PKK destekçisi’, kimimizi ‘Erdoğan’a küfretti’ gibi gerekçelerle bu listeye eklediler.

Bu açıkça bir hedef gösterme ve “Vur abalıya” demekti ve Erdoğan ‘müritleri’ tarafından aleyhimize akıl almaz saldırılar, iftiralar, karalama kampanyaları başlatıldı.

Bizi ‘siyasî rakip/düşman’ olarak görenler bir yandan “Kalemleri kırıldı” diyerek sevinç çığlıkları atarken, diğer yandan hedef gösterilen aydınlar, daha önce eşi benzeri görülmemiş şekilde, Türkiye’ye yakınlığıyla bilinen kişilerce, uyduruk iddianamelerle Yunan mahkemelerinde ‘terbiye’ ettirmeye çalışıldı.

Bu süreçte ‘istenmeyen adam’ ilan edilen 5 muhalif azınlık gazetecisi-yazarına onlarca ‘hakaret davası’ açıldı, bazılarımız mahkûm oldu, bazılarımız berat etti, bazılarımızın davaları hâlâ sürüyor.

Batı Trakya Türkleri’nin gelmiş-geçmiş en önemli aydını İbram Onsunoğlu, 73 yaşında, ömrünün son yıllarını mahkemeler için savunma hazırlayarak geçirerek yaşamını yitirdi.

Bu saldırı furyasında biraraya gelemeyen azınlık aydınları, bölük-pörçük hareket ederek daha da güçsüz kaldık ve psikolojik olarak ‘eridik’.

Kendini solcu olarak, demokrat olarak tanımlayan azınlık aydınlarından bazıları bizleri gördüğünde Şeytan’dan kaçarmış gibi kaçarken, bazıları “Benim de başıma bir şey gelmesin, zemin kaygan, neme lâzım” diyerek pısırıkça sustu, sindi.

***

Bugün Batı Trakya’da 2. Kara Liste uygulaması genişleyerek sürüyor.

Gücünü Türkiye Derin Devleti’nden alan bir çete, azınlığın seçilmiş temsilcilerini dahi hedef göstererek ‘ötekileştirmekten’ çekinmeyerek ‘parmak sallama’ ve “Buranın tek hakimi biziz” deme cüretini gösteriyor.

Kısacası: Sıra biz linç edilirken susanlara, hatta bizi linç etmeye çalışanlara geldi.

Böyledir bu işler; faşizm önce ‘ötekiler’ için gelir, sonra herkes için!

Ve biz, toplum olarak kendi özerk hareketlerimizi, örgütlerimizi kurmaktan aciz olduğumuz için, ‘hainler’ listesi daha da genişleyecek!

***

Kuzey Kıbrıs’ta ise durum farklı: Bizim gibi Kara Liste’ye alındığını saklayıp sinenlere karşı, aydınlar, “İşte TC’nin Kara Liste’si. Bizim ise Onur Listemiz” diyebiliyor, bu faşist uygulamaya karşı sinmek yerine tepkilerini gösterebiliyorlar.

Bu, ilk başta, sevindirici bir durum.

Ama yetmez.

Bu tepkinin daha da büyümesi, daha da geniş tabana yayılması lâzım…

Şu anda o listenin dışında olan ve “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” diyerek ‘ıslık çalan’ Kuzey Kıbrıslı arkadaşların, Batı Trakya örneğinden ders çıkarmaları lâzım.

Eğer susmaya, sinmeye ve ‘ıslık çalmaya’ devam ederlerse, koyunlarında büyüyen o faşizm yılanı kendilerini de sokacak!

Kara Liste’ye alınan kardeşlerime gelince…

Tanıdığım-tanımadığım hepsine bin selâm olsun! Benim nezdimde hepsi, memleketlerini seven, memleketlerini savunmak için kendilerini siper eden onurlu insanlardır, kardeşlerimdir.

Morallerini bozmasınlar.

Hiçbir faşizm sonsuza kadar hâkim kalmamıştır. Ve ülkücü çetelerce dayatılan faşizm yıkıldığında, onlar, Kuzey Kıbrıs Türkleri’nin onur abideleri olarak anılacaklardır.

Hepsini gözlerinden öperim.

* Batı Trakya Türk Azınlığı mensubu gazeteci, şair, çevirmen, Antikapitalist Sol Cephe – ANTARSYA Üyesi.

(20 Ekim 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author