Kırık kanatlı haymatlos

İsmail Işılsoy – Üretim araçlarının başında toprak gelir.

Sınırlandırılmış toprak parçasına ise vatan derler.

Ormanlar, sular ve yeraltında yatan cümle cevher vatandır.

Yani vatan, yerin altı ve üstü; parsellenmiş arsa, arazi demektir.

Arapçada bir insanın ikametgâhı olan menzile denilir ki, yurt da tabir olunur.

Sığır ve koyun türü hayvanatın ağıl veya ahırına da vatan denir.(1)

Vatan dediğin refik, çamurlu çirkef bir mandıradır çoğu kez.

***

Vatanın asıl adı mülktür.

Yani mülkiyettir vatanı anlatan.

Hani şu, adaletin temel olma hâli!

Oysa sahip olunan mülktür adaletin temeli olan.

Mülkiyete göre dağıtılır adalet mülke sahip olan sınıfça.

***

“Hakkım, hukukum vardır benim!”

Diye haykırıyordu adamcağız.

Yaklaşıp sordu işçi arkadaş hafifçe:

“Mülkünüz ne kadar beyim?”(2)

***

Mülksüzlerin mülk sahipleriyle tutuştukları uzlaşmaz savaştır tarihi yapan.

***

Dededen kalma iki dönüm bahçenin koçanını tutsan ne olacak?

Denize bakan tepedeki iki zeytin ile üç kök asma mıdır vatan?

Yüreğinde öyle tutsan bile, karın doyurmaz ki hamaset.

Bak, son oğul da terk etti seni, büyük kızından sonra.

Vatan ne doğduğun yerdir artık ne de doyduğun.

Milyonlarca can toprağından sürülüyor!

Mülksüzler boğuluyor denizlerde.

Savaşlar mülkü paylaşmak için.

Barış adı altında pazarlıklar.

Yine de doymuyor kapital.

Mülkiyet mahvediyor.

Mütegallibe baskın.

Vatan yok artık.

***

Denize bakan tepedeki iki zeytin ile havlıdaki üç kök asmanda dahi gözleri var.

Denize bakarak söylediğin şarkını duymak bile istemiyorlar, anlasana.

Akşam güneşinde gölgenin düştüğü yere vatan derdin.

Kamyonlarca kum taşındı gölgenin düştüğü sahilden.

Motorlu testereler çoktan biçti zeytinin birini.

Bütün nergis soğanlarını söküp sattılar.

Seni de sürecekler bu denizin kıyılarından.

Oğullarının ve kızlarının çıktığı denizlere açılacaksın.

Ardında yazıları silinmiş, testisi kırılmış mezar taşları bırakarak.

Okyanusta yalnız başına yaşamaya çalışan bir albatros olacaksın.(3)

Yorgun kanatlarınla sığınacağın gemilerin güvertelerinde de çıkacak karşına mülkiyet.

Tahta bacaklı tayfalar ucu kancalı uzun demirlerle deşecekler taşıdığın yaraları.

Denizlere tecavüz eden limanların mendireklerine hiç yaklaştırılmayacaksın.

Vatanın yok artık senin.

Araf’ta bile değilsin.

***

Çünkü hiç kimse kalmadı ekmeği, şarabı bölüşecek

Hiç kimse ölümün ağzında ot yetiştirecek

Hiç kimse dinlenmenin dokusunu liflerine ayıracak

Hiç kimse fillerin yaralarına gözyaşı dökecek

Sadece bir milyon demirci vardı, sadece

Geleceğin çocukları için zincirler döven

Bir milyon da marangoz

Haçsız tabutlar çakan(4)

***

Vatanın yok senin, yatacak yerin yok.

İnsanlı, insansız her tür saldırıda kafanı kuma gömdüğün için.

İşgalin bayrağıyla dağları oyarlarken sesin soluğun çıkmadığı için.

Toprağı, ormanları ve yeraltında yatan cümle cevheri korumadığın için.

Suyuna, hattâ şu incecik yağan yağmura bile el koymalarına izin verdiğin için.

İşgalcinin de, ona kucak açanın da aynı sınıftan olduğunu göremediğin için.

Mülksüzlerin mülk sahipleriyle tutuştukları savaşta saf tutmadığın için.

Başka bir dünyanın mümkün olduğunu göremeyişinin cezasıdır bu!

Golgotha yolunu göze alamayışının cezasıdır, çekeceksin.

(1)Firûzâbâdî/Kâmûs.(2)Peter Maiwald/Yılmaz Onay.
(3) Charles Baudelaire.(4) Federico Garcia Lorca.

(21 Aralık 2019 tarihinde Afrika gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author