Denktaş’ın hoşgörüsü

Aziz Şah – KKTC’ci solcular Denktaş’ı güvercinle olan fotoğrafıyla anıyor…

Sağcı ise Denktaş’ın mezarını yapmaktan aciz KKTC’nin ilelebet yaşayacağını söyleyerek anıyor…

Denktaş’la birlikte taşıma nüfus politikasının mimarı olan Hakkı Atun ise,

-‘‘Denktaş cumhuriyeti Atatürk gibi gençlere emanet etmiştir’’ dedi ölümünün 10’uncu yılında…

Atatürk ‘‘Cumhuriyet kimsesizlerin kimsesidir’’ dedi…

Denktaş ise gençlere “Gelen de Türk giden de, beğenmeyen çeksin gitsin” dedi…

Burada görev yapan TC’li Korgeneralin, ‘‘İş ola bir parlamentonuz var, iş ola bir başbakanınız var, iş ola bir cumhurbaşkanınız var’’ dediği KKTC’de 70-80 bin kişilik bir toplumda verdik binlerce gencimizi göçe!

Nüfusumuza göre çok göç verdik. Verdik binleri, yerlerine geldi on binler…

Nüfusumuza göre çok faili meçhul cinayet gerçekleşti. Verdik onlarcasını, doğmadı yerlerine, dolmadı yerleri hiçbir zaman…

Yalnız komünistler, cumhuriyetçiler, Kıbrıs’ın üniter birliğini savunan Ahmet’ler Ayhan’lar, Fazıl’lar, Derviş’ler, Yahya’lar değil…

İlk ve son kadın belediye başkanının faili meçhule gittiği bir yerdir burası…

Yalnız Kutlu Adalı değil, TMT fedaisi Alpay’ın faili meçhule gittiği bir yer…

80 milyonluk Türkiye’de bile çözülmüş siyasi cinayetler var, herkesin herkesi tanıdığı 80 bin kişilik toplumda bir cinayet bile çözülmedi. Üstü örtüldü hepsinin…

Bunlar olurken toplumun en tepesinde kısa bir süre Doktor, uzun bir süre Denktaş oturmaktaydı.

Ancak solcusu Denktaş’ı anarken, farklı görüşte olsalar bile Kıbrıslıların hoşgörülü olduğu yalanıyla avutur kendini. Bunu söyleyenler sadece ilkesizliklerine kılıf ararlar…

Fakat sağcısı Denktaş’ı anarken kontrgerillanın anti-komünist avıyla toplumu nasıl aydınlardan temizlediğini anlatır; aynı hain edebiyatına devam ederler!

Kendini avutan sözde solcu ‘hoşgörü’ der, sağcı ‘hain’ der; ikisi beraber Denktaş’ı anar…

Eleştiriye ne kadar açık ve muhalif basına ne kadar hoşgörülü olduğunu anlatırlar Denktaş’ın…

Yaşar Ersoy, Osman Alkaş, Işın Cem ve Erol Refikoğlu’nun ‘Devlet Tiyatrosu’ndan kovulması da hep hoşgörüdendi… 

Özker Özgür’ün bir yazısını bahane ederek Yenidüzen’i kapattırmak için açtığı astronomik rakamdaki tazminat davası hoşgörüdendi…

Avrupa gazetesine açılan hapislik ve tazminat davaları, gazetenin haczedilmesi, tüm gelirlerine el konulması, matbaasının tam da o günlerde iki kez bombalanması hep hoşgörüdendi; gazetenin adının nasıl Afrika’ya nasıl dönüştüğünü de unuttular…

İşte bunlar hep hoşgörü…

Unutmayın, küçücük bir toplumda olur bunlar. Bu nüfusa göre az buz değil yaşananlar. Bunlar hep kontrgerilla hoşgörüsü…

Toplumlararası çatışmayı kışkırtmak için Bayraktar ve Ömerge camileri ile Türk Haberler Bürosu’nun bombalanması da hep hoşgörüdendi…

İngiliz emperyalizmi, Türk sömürgeciliği ve Kıbrıs Türk Liderliği’nin taksimin koşullarını oluşturmak için yaptığı 27-28 Ocak 1958 provokasyonunda ölen 7 insan için Denktaş’ın “Bu ölüler bize lazımdır. Dünyaya sesimizi bu ölülerle duyuracağız” sözleri de hoşgörüdendi…

Kutlu Adalı cinayeti için AİHM’de dava açıldığında Denktaş’ın “Böyle basit bir olay için dava mı açılır?” sözü de hoşgörüdendi…

Hoşgörüden değil, boşgörüden geldi Kıbrıslının başına ne geldiyse. İlkesizliğe ‘hoşgörü’ demekten geldi…

Gerçeği haykırmaya korkanların sol kartvizit, yalan söylemeye korkmayanların sağ kartvizit kullandığı bir yerdir burası.

‘Sol’ sağdır, sağ da sağdır. Denktaş ise hepsinin ruhudur bu diyarda…

(14 Ocak 2022 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author