Aziz Şah – İTEM Yasası…
1977’de yapılan İskân, Topraklandırma ve Eşdeğer Mal Yasası…
1994’te CTP-DP tarafından yapılan değişiklikle bugün Kıbrıs’ta kör düğüm olmuş bütün sorunların kaynağı olan İTEM Yasası…
2 Aralık 1998’de Kıbrıs FM’in Gündem Kıbrıs programına konuk olan Mehmet Ali Talat şöyle diyor İTEM için:
-“CTP’nin güçlenmeye en yakın parti ve hak sahibi olduğuna inanıyorum. Biz Türkiyelileri dışlamıyoruz. Ekmeğini burada kazanan, çocuğunu burada doğuran ve belki de toplumun en zor yaşam koşullarını yaşayan bu insanların yanındayız. Kaldı ki bu vatandaşlarımız için İTEM Yasası’nı biz yaptık”…
CTP İTEM Yasasını yerleşikler için yaptığını söylüyor…
İTEM Yasasında yapılan son değişikliğe kadar Rumlardan kalan hiçbir taşınmaz mala koçan verilemezdi, sadece tasarruf belgesi verilirdi. Aynen bugün Kıbrıs Cumhuriyeti’nde Türk malı tutan Rumlara koçan verilmediği gibi…
İTEM Yasası’nda değişiklik yapabilmek için önce Kıbrıs Türk Federe Devleti anayasasındaki, ‘‘Taşınmaz mallar üzerindeki mülkiyet hakkı saklıdır. Bu hak Anayasa’nın herhangi bir kuralına bakılmaksızın gerçek veya tüzel kişilere devredilemez’’ diyen 129’uncu madde ortadan kaldırıldı. Bu maddeyi kaldırmak içi KTFD’yi yıkıp KKTC’yi kurdular…
Sonra, 1977 tarihli İTEM Yasasında 1994’te CTP-DP tarafından bu madde değiştirilerek koçan verilmesinin ve malların satışının önü açıldı.
***
Birinci DP-CTP hükümeti döneminde Başbakan HAKKI ATUN, Başbakan Yardımcısı ÖZKER ÖZGÜR’ün himayesinde İTEM Yasası meclis komitesinden OY BİRLİĞİ ile geçerek genel kurula sevk edildi.
Bu komitenin üyeleri: Kenan Akın, Ruhsan Tuğyan, Hakan Ataker (CTP), Gülsen Bozkurt (TKP), Ahmet Derya (CTP), Mustafa Gökmen ve Ertuğrul Hasipoğlu.
Yasa tasarısı, 8 Mart 1994’te meclis genel kurulunda hiçbir vekil söz alıp itiraz etmeden, tüm vekillerin OY BİRLİĞİ ile kabul edildi.
Genel Kuruldaki CTP Milletvekilleri: Özker Özgür, Ahmet Derya, Mehmet Civa, Vasfi Candan, Feridun Önsav, Özkan Murat, Ferdi Sabit Soyer, Sonay Adem, Hüseyin Celal, Ergin Abdullah, Salih Usar, Ömer Kalyoncu, Hakan Atakaer.
TKP Milletvekilleri: Mustafa Akıncı, Hüseyin Angolemli, Mehmet Emin Karagil, İbrahim Koreli, Gülsen Bozkurt.
***
Türkiye ve İsrail’in işgal ettikleri Kıbrıs ve Filistin topraklarında yürüttükleri sömürgeleştirme metotlarının birbirinin aynısı olduğunu anlatan bugüne kadar onlarca yazı yazdım…
Kıbrıs’ın taksim edilmesi için TMT ve EOKA tarafından kontrgerilla terörü yürütüldü.
Filistin’de ise Haganah, Igun, Lehi, Stern gibi paramiliter yapılar Filistinlileri terörize ederek hem göçe zorladı hem de 1948 taksim ve işgalinin koşullarını hazırladı.
Kıbrıs’ta ve Filistin’de paramiliter örgütler klasik sömürgecilikten yeni-sömürgeciliğe geçişte toplumları terörize ettiler, sonra kendi toplumlarını bir bölgede toplayarak taksimin koşullarını hazırladılar.
İsrail diye bir ‘ülke’ yoktur, KKTC diye bir ‘ülke’ olmadığı gibi…
1947-48’de Siyonist çetelerin yürüttüğü işgal harekâtı ile İsrail kuruldu. 1974’te NATO operasyonu ile Kıbrıs bölünerek (1971 Lizbon NATO Dışişleri Bakanları Zirvesi’nde alınan karardaki gibi) etnik olarak homojenleştirilmiş iki bölgeye ayrıldı.
Siyonist çeteler ise Filistinli Müslüman ve Hristiyanlara karşı etnik temizlik yürüterek Filistin’de korsan bir devlet kurdular.
Sonuç itibarı ile Filistin’deki 1947-48 savaşı ile Kıbrıs’taki 1974 işgali aynı yere vardı. Başkalarına ait topraklar üzerinde kurulmuş iki korsan yapı: İsrail ve KKTC.
İşgal edilen Filistin topraklarını dolduracak nüfus olmadığı için İsrail dünyanın dört bir tarafından Yahudileri işgal edilmiş Filistin’e yerleşimci (yerleşik) olarak taşıdı.
İşgal edilen Kıbrıs topraklarını dolduracak nüfus olmadığı için Türkiye de Anadolu’dan öncelikli olarak Türkçü-İslamcı kökenli nüfusu işgal edilmiş Kıbrıs’a yerleşimci (yerleşik) olarak taşıdı.
Settler colonialism (yerleşimci sömürgeciliği) dediğimiz budur…
Şimdi gelelim İsrail’deki İTEM yasasına…
Evet, Türk ve Siyonist sömürgeciliğin iskân yasaları da aynı!
Kıbrıs’ın işgal bölgesinde iskân yasasının adı: İskân, Topraklandırma ve Eşdeğer Mal Yasası…
Filistin’in işgal edilmiş bölgesinde iskân yasasının adı: Mevcut Olmayanların Mülkleri Yasası…
‘Mevcut Olmayanlar’ tabiri 1948 işgali ile evinden, toprağından, yurdundan zorla sürülerek mültecileştirilen Filistin halkını tanımlamak için kullanılıyor. Bu şekilde tanımlanan mültecilerin evlerine dönmeleri, mülklerinin iadesi ve tazminat talebi reddediliyor. 1950’de Mevcut Olmayanların Mülkleri Yasası yürürlüğe konarak mülklerin yağma edilmesinin yasal mevzuatı oluşturuldu.
Burada altını çizelim: Aynı ‘Mevcut Olmayanlar’ mantığıyla İTEM Yasasının öncülü ‘yabancılara ait taşınmaz malların tahsis ve değerlendirmesini düzenleyen’ 32/1975 ile 33/1975 no’lu yasalarla, ‘yabancı’ diye tanımladıkları Rum ve Ermenilere ait taşınmaz malların kontrol yönetim ve tahsisi Bakanlar Kurulu’nun yetkisine verildi. Daha sonra bu yetki İmar, İskân ve Rehabilitasyon Bakanlığı’na devredildi.
İşgal edilmiş Filistin’de Filistinliler yasa ile ‘Mevcut Olmayan’ ilan edildi…
İşgal edilmiş Kıbrıs’ta Rum ve Ermeniler ‘yabancı’ ilan edildi…
Tıpkısının aynısı…
Kıbrıs Türk Federe Devleti’nden KKTC’ye geçişte kaldırılan ‘‘taşınmaz mallar üzerindeki mülkiyet hakkı saklıdır. Bu hak Anayasa’nın herhangi bir kuralına bakılmaksızın gerçek veya tüzel kişilere devredilemez’’ maddesinin İTEM ile kaldırılması gibi, ‘Muhafız’ adlı yarı gizli resmi bir yapıya Filistinli mültecilerin mülklerini Kalkınma Dairesi’ne satma yetkisi Mevcut Olmayanların Mülkleri Yasası ile verildi. Kalkınma Dairesi de Filistinli mültecilerin topraklarını ‘satın almak’ için kurulmuş bir kurumdu. Satın aldığı toprakları da Yahudi Ulusal Fonu’na sattı. Böylece, İTEM Yasasında yapılan değişiklikle olduğu gibi, ganimet mülkler önce kamulaştırılıyor; ardından da devlet mülkiyetinden çıkarılarak özel mülkiyete devrediliyor. Tazminat hakkı bile tanımadıkları Filistinlilerin mallarını bu şekilde kamulaştırıp özelleştirdiler. (Kaynak: New Left Review Türkiye Seçkisi 2001/2 ‘Silinenler’ yazısı, Gabriel Piterberg)
Kıbrıs’taki işgalci Türk sömürgeciliğine ve Filistin’deki işgalci Siyonizm’e ikiz kardeş demiyoruz boşuna…
***
Ha Mehmet Ali Talat’ın İTEM Yasası, ha Ariel Sharon’un postalı…
Talat’ın yerleşikler için yaptık dediği İTEM Yasası ile Rum malları milyon Sterline satılmaya, toplum çürümeye, şehirler betonlaşmaya, doğa yok edilmeye, müzakere masasında da “mülkiyet sorunu” dosyaları birikmeye başladı…
Eşdeğer puanı olmayanlara tapu verilmesinin önünü açan değişikliktir bu. Yani, Talat yalan söylemiyor, yerleşikler için yapıldı bu yasa derken…
Ganimet Yasası’dır yani, işgalin Tunç Kanunu’dur İTEM.
Evlerinden kovduklarınız için ‘Mevcut Olmayanların’ malına çökme yasası…
İlhaka giden uzun yolda atılan temeldir İTEM. Kıbrıs’ın kuzeyinin silah zoruyla etnik olarak homojenleştirilmesinden sonra malları silah zoru ile gasp edilen Rumların bir daha geri dönememesini sağlamak için toprağın talana açılmasının yasasıdır.
İTEM yasası yerleşimci sömürgeciliğin yasal mevzuatıdır.
İTEM ‘İki Devletli Çözüm’ün yasasıdır.
Savaş suçu olarak taşınan nüfusa savaş suçu olarak ganimet dağıtılmasıdır İTEM.
İTEM ‘tek çare federal’ çözüm diyen sahtekârların ‘federalizm’ halısının altına Kıbrıs’ın toprağı ve insanı ile bölünmez bütünlüğünü süpürmesidir.
Temel insan hakkı olan Mültecilerin Geri Dönüş Hakkı’nı ortadan kaldırıp gasp eden tasarlanmış bir imhâ planıdır İTEM. Geri dönecek bir ‘ülke’ kalmayınca putlaştırdıkları ‘federal çözüm’ de un ufak olur!
İTEM savaş suçu olarak taşınan ‘emekçi’ kılıfı ile örtülen yerleşimcilerin lümpenleşmesidir.
Hiçbir emek harcamadan kucağında bulduğu ‘ganimet’i astronomik rakamlara satan ya da ‘sahip olan’ yerleşimci nüfus ile puan/eşdeğer karşılığı veya karşılıksız aldığı ganimet malları satan ya da ‘sahip olan’ Kıbrıslıların lümpenleşmesidir İTEM.
Burada lümpenleşme meselesini açalım. İTEM Yasası ile ganimetin Kıbrıs’ın işgal bölgesinde sınıfsal yapıda oluşturduğu tabakalaşmanın adını koyalım.
İsmail Işılsoy’un Afrika’da çıkan ‘Yerleşik’ başlıklı yazısından bir bölümü aktarmak durumundayız:
‘‘…Kristal Geceleri küllendirenler, kollarına dövülmüş holokost numaralarına rağmen, vaat edilmiş kutsal topraklar palavrasıyla -gönüllü olarak- yerleştirildiler Armageddon yoluna.
Uçsuz bucaksız, bal ve süt kokan toprakları işgal ettiler.
Zeytin denizine dalan körkütük baltalar gibiydiler.
Sahra kum engereğine bile doğrultuldu uziler.
Kendi dışında nefes alanı sokar Siyonist.
Daha dün gibidir Sabra ve Şatilla.
***
Kıbrıs adasının işgal edilen Kuzeyi, Türkiye’nin alt yönetimi olarak tanımlanır.
İsrail işgali altındaki Filistin Bölgesi olarak tanımlanır Batı Şeria.
Türkçe konuşan Kıbrıslılar ve kadim Filistin halkı abluka altındadır.
Bir maskaralıktan ibarettir iki işgalciye de derhal çekilin diyen Birleşmiş Milletler.
Gerçekte ise kılını kıpırdatan olmaz yayılmacılar yasadışı nüfusu yığarken.
Kendi kontrollerindeki kapılardan geçirdikleri yerleşiklerle genişlerler.
***
Bir başkasının işlemekte olduğu toprağa el koyup işlemeye başlayana yerleşik denir.
Bir başkasının balık tuttuğu denizde pervasızca avlanmaya başlayana da.
Kalkıp bir başkasının yaşadığı havlıya masa kuranın adı yerleşiktir.
Havlısına masa kurulanın damına da el koyarlar.
Damda güneşin pişirdiği samerellasına da.
Ah o keçi eti, tuz, tülümbe ile kekik.
Hatıralar işgal altındadır.
Şarkılar da.
***
Batı Şeria’da zeytin hasadı yapan Filistinliyi taş yağmuruna tutan Yahudi yerleşikler ülkelerinin burjuvaları değil, yoksul bırakılmış emekçi kesimlerden gelenlerdir.
22 Ocak günü, faşistlerin Afrika Gazetesi’ni taşlattığı yerleşiklerin çoğu yoksul emekçilerdir.
18. Yüzyılın sonlarında Avustralya’da Aborjinleri sürek avıyla katlederek topraklarına yerleşen
-Britanya hapishanelerinden taşınan- mahkûmlar emekçi sınıflardan değiller miydi?
Yerleşik sefillerin sırtına binerek palazlanır sömürgecilik.
Ganimettir eşeğin önünde sallandırılan havuç.
Yerleşik, göçmen işçi demek değildir refik.
Sömürgecinin akıncısıdır yerleşik.
Lümpen proletaryasıdır.
Yerleşik önden gider.
Arkadan gelir.
Kapital’’…
İsmail Işılsoy, ‘lümpen proletarya’yı Engels’e başvurarak açıkladığı dipnotunda şöyle yazıyor:
‘‘Engels’in, Köylüler Savaşı’nın önsözünde lümpen proletaryayı tanımlamasından:
“…bütün sınıflardan gelen en bozulmuş bireyler tortusu… Bu ayaktakımı, tamamen satılık ve küstahtır. Bu serserileri savunucu olarak kullanan, ya da bunlara dayanan her işçi önderi, sadece harekete ihanet ettiğini kanıtlar.”
Devamında ise Işılsoy şöyle diyor:
Türkiye’den getirilip Rumca konuşan Kıbrıslının yaşayageldiği toprağa çökene yerleşik derken, Rumca konuşan Kıbrıslının yaşayageldiği toprağa çöken Türkçe konuşan Kıbrıslıya göçmen dersin. Sömürgecinin sallandırdığı aynı havucun peşine düşmüş olmayasın refik!’’
***
‘‘Sömürgecinin akıncısıdır yerleşik’’ derken İsmail Işılsoy tarihin imbiğinden süzülüyor söyledikleri. Çünkü yerleşimci nüfus politikası Osmanlı’dan mirastır. “Serhat Vatan” sınır boyu demektir. Osmanlı, zamanında “sınır boyu”na yerleştirdiği nüfus üzerinden yürüttü yayılmacılığını. Bu yerleşimci nüfus politikası “şenlendirme” politikası olarak adlandırıldı. Düşmana ganimet akınlarına çıkması için sınır boyuna yerleştirilir(di) nüfus…
Temmuz 2019’da Fuat Oktay Kıbrıs’a geldiğinde de Tatar’a söylettiler: “KKTC artık ‘yavru’ değil ‘Serhat Vatan’dır” diye…
Bu sebepten 1974’ten sonra Kıbrıs’a gönderilen ilk nüfus MHP kökenli ülkücü faşistlerden seçilmişti. Faşistler ‘serhat vatan’ boyunca Rumların kovulduğu köylere yerleştirildi…
Ne lümpenler ‘emekçi’dir, ne de Kıbrıs’ı vatan bilir!
‘Kan döküp aldık’ dediği toprakta sömürgecinin akıncısıdır.
***
İsrailli yerleşimciler Filistin’in kendilerine Allah tarafından vadedildiğine inanır…
TC’li yerleşimciler ise Kıbrıs’ı Allah yolunda şehit düşerek “kanla aldık”larına inanır…
Filistin direnişinin efsane komutanı Leyla Halid şöyle demişti:
-“Bu topraklar bize vadedildi diyorlar. Sanki Allah emlakçı ve kendilerine tapu dağıtıyor!”…
Tapu, puan, koçan, ganimet, “TUTULMUŞTUR” ve İTEM…
Adına ne derseniz deyin…
Kanla aldık ya da emlakçı Allah vadetti…
(KK)TC ya da İsrail…
İşgal edilmiş Kıbrıs’ta İTEM, Filistin’de Mevcut Olmayanların Mülkleri Yasası…
Mültecilerin mülkleri üzerinde kurulan bu sömürgeci rejimin akıncısıdır yerleşik…
(16 Ocak 2022 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)