Soykırım yapmak için her zaman gaz odaları gerekmez

Aziz Şah – 9 Mayıs insanlığın faşizme karşı zafer günüdür. İnsanlığı Kızıl Ordu ve komünistler temsil eder bu savaşta…

Hitler faşizmine karşı Sovyetler Birliği’nin kazandığı bu savaşı anlamsızlaştırmak ve değersizleştirmek için elinden gelen herşeyi yaptı ‘Hür Batı’!

Gaz odalarının, toplama kamplarının, Auschwitz’in bile adını sildiler İkinci Dünya Savaşı tarihinden. 9 Mayıs’ı Rusları lanetleme gününe çevirdiler…  

9 Mayıs’ı Kıbrıs’ta düşünürken Hitler’in sözünü hatırlamadan geçemem:

“İstenmeyen ırkların soyunu kurutmanın, sistematik ve nispeten acısız, hatta oldukça kansız, pek çok yolu var” demişti Hitler…

1974’ten beridir bizim yaşadığımız imha süreci bu sistematik ve acısız yoldur.

“Soykırım” kavramının mucidi Rafael Lemkin, “entegrasyon ve asimilasyon” kansız soykırım şeklidir; kanlı imhanın devamıdır, der.

Kansız soykırım için Nazilerin Lüksemburg’u Almanlaştırma, zorla entegrasyon ve asimilasyon sürecini örnek gösterir:

“Lüksemburg Fransızca ve Almanca olmak üzere yüzyıllardır iki dillidir. Bununla birlikte Alman Mülkî İdare Şefi 6 Ağustos 1940’da “Lüksemburg’un dili şimdiye dek olduğu gibi hep Almancadır… Alman dili ticari yaşamda olduğu gibi tek resmi dil olacaktır” diye bir emir çıkarttı. Tüm sokak ve yer adları Almancaya dönüştürüldü. Almanca dışında adları olan Lüksemburglular’dan adlarının Almanca muadillerini kullanmaları, bu mümkün değilse, bir Alman adı seçmeleri isteniyordu”…

1974’ten beridir Türkleştirmenin her biçimini gören Kıbrıslıların TC işgali altında yaşadığı “Kültürel Soykırım” süreci BM’nin Yerli Uluslar Hakları Uluslararası Sözleşmesi’nde tanımlanır:

“Yerli halkları ayrı toplumlar olarak bütünleşmekten veya kültürel veya etnik karakteristik veya kimliklerinden yoksun bırakma amacı veya etkisi taşıyan herhangi bir eylem.

İletişim medyası, dini veya eğitsel kurumlar, resmi mevzuat, idare veya başka önlem veya araçlarla başka kültür veya yaşam tarzlarını dayatarak zorla ASİMİLASYON veya ENTEGRASYON.” 

1974’ten beridir TC işgalini ve sömürgeciliğini tanımlamak için en çok başvurulan iki kelimedir Asimilasyon ve Entegrasyon (ilhak).

Lemkin, “soykırım”ı tanımlarken “etnik karakteristik” üzerinde durur. Bir topluluğun karakteristik özellikleri ister imha yoluyla, isterse entegrasyon ve asimilasyon yoluyla yok edilsin, o bir soykırımdır.

Yarım asırdır işgal bölgesinde esir tutulan ve göçe zorlanan Kıbrıslıların “etnik karakteristik” özellikleri yok edildi.

1974’ten beridir işgalcinin kuklası olmayı kabullenerek hükümetçilik ve muhalefetçilik oynayanlar ‘olmayan gaz odası’nın kapısındaki gardiyan olarak geçtiler tarihe.

İşgal altıdan rehin olarak tutulurken iradeden, demokrasiden, meşruiyetten bahsedenler Kıbrıs’taki savaş suçlarının ve insanlığa karşı suçların suç ortaklarıdır!

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Cenevre Konvansiyonu, BM’nin Savaş Suçları ve İnsanlığa Karşı Suçlar Bakımından Kanuni Sınırlamaların Uygulanmayacağına Dair Sözleşmesi, Roma Statüsü, BM’nin Yerli Uluslar Hakları Uluslararası Sözleşmesi gibi insanlık mirası belgeler yerine faşist 12 Eylül Darbesi’nin KKTC Anayasası’na sarılarak siyaset yapanlar Kıbrıs’ta İNSANLIĞA KARŞI İŞLENEN SUÇLARA ortaktırlar.

Lemkin şöyle yazar:

“Soykırım iki aşamadan oluşur: Ezilen gruba has özelliklerin ve niteliklerin ortadan kaldırılarak yok edilmesi; ardından ezen güçlünün ulusal niteliklerinin ezilen gruba zorla kabul ettirilmesi. Bu durum yaşamasına müsaade edilen ezilen gruba uygulanır; ya da bu grubun yaşadığı bölge tamamen boşaltılarak, ezen gruba ait kişiler buralara yerleştirilerek kolonileştirme başlatılır”…

1974’ten beridir TC’nin Kıbrıs’ta yürüttüğü politikanın özeti tam olarak budur. Rumca konuşan Kıbrıslıların sürülmesi, Türkçe konuşan Kıbrıslıların asimile edilmesi, boşaltılan yerleşim birimlerinin kolonileştirilmesi.

Lemkin’in kolonileştirme dediği şey, bizim Yerleşimci Sömürgeciliği olarak tanımladığımız süreçtir.

1974’ten beridir yaşadığımız budur:

Gaz odasız Kansız Soykırım yaşıyoruz, bari ne yaşadığımızı bilin!

Sizi kültürel olarak yok eden ve göç ettiren rejimin insanlığa karşı suç işlediğini bilin!

Kıbrıs’tan göç ettirilmemizin nedeninin ‘beceriksiz ve basiretsiz kötü yönetimler’ olmadığını idrak edin en azından!

Yerleşimci sömürgeciliğinin ‘GELEN DE TÜRK, GİDEN DE TÜRK’ parolasının KANSIZ BİR KIRIM, SOY KURUTMA YOLU olduğunu bilin!

“İstenmeyen ırkların soyunu kurutmanın, sistematik ve nispeten acısız, hatta oldukça kansız, pek çok yolu var” dediği gibi Hitler’in…

(11 Mayıs 2022 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author