Kıbrıs’ta yerleşimci sömürgeciliğinin başı: Bülent Ecevit ve Ziya Müezzinoğlu

Aziz Şah – En zeki ve uyanıklarımız, dünya görüşü ve farkındalığı olanlarımız bile Türkiye’nin 1974 Harekâtı ve sonrasında yaptıklarını anlamak istemedi. Nasıl ki 1974’e kadar hayal ettikleri Türkiye’ye inanıp bekledilerse, 1974’ten sonra da Türkiye’nin yaptıklarını kör bir umutla değerlendirdiler.

Aydınlarımız, eski sömürgecimiz İngiliz’in “wishful thinking” dediği, olmasını istediğimiz şeyi düşünmekten doğan kör bir umutla baktılar Türkiye’nin Kıbrıs’ta yürüttüğü istirdat, ilhak ve imha politikasına.

1974’ten beridir süren imha politikasının sonucunda bugün bile ders alınmadı!

Hâlâ Ankara’nın yanlış yönlendirildiği, Kıbrıs’ı bilmediği, buradan ‘müdahalenin davet edildiği’ için Kıbrıslı Türklere yönelik asimilasyon ve ilhak politikasının yürütüldüğünü söyleyenler var. 1974’ten beridir yanlışlıkla yanlış politika yürütüyor Ankara!

Son zamanlarda Türkiye’den gelen her kötülüğü ise AKP’ye bağlayanlar, Kıbrıs’taki sömürge rejiminin temellerinin CHP devrinde atıldığının farkında bile değil…

İşgalcisine bu kadar aşık olan başka bir ahali daha yok yeryüzünde. Gardiyanına bu kadar bağlı olan bir mahkum daha bulamazsınız. Kasabın bıçağını bu kadar güzel yalayan başka bir koyun yoktur gök kubbenin altında!

Yıl 2022, TC’nin Kıbrıslı işbirlikçisi Faiz Sucuoğlu’na imzalattığı Mali Protokol için İMHA, YOK OLUŞ, İLHAK PROTOKOLÜ diyen bir kalabalık var…

Günaydın! Senelerdir, sömürge protokoller/kararnamelerle yönetilir, her protokol bir yok oluş dilekçesidir, her protokol bir esaret belgesidir, her protokol kansız soykırımın bir adımıdır diye yazıp durdum.

1988 Kara Yolları Protokolü ile yollardaki çukurların yamama yetkisi bile Ankara’ya devredildi. 2022’de mi uyanıyorsunuz?

Uyandığınıza emin değilim, çünkü siz hâlâ AKP’yi suçluyorsunuz. 2022 Mali Protokolü’nü eleştirirken ‘‘Burasını AKP Türkiye’si yapamayacaksınız’’ diyorsunuz şuursuzca…

Kıbrıs’ta protokol/kararname rejimini Bülent Ecevit kurdu. Protokoller Türkiye’nin Kıbrıs’ın kuzeyinde yürüttüğü sömürgeleştirme politikalarına ‘uluslararası anlaşma’ örtüsüdür. Meşrulaştırma aracıdır. Dünyada eşi benzeri yoktur bir toprağın işgalcisi ile o toprakta rehin tuttuğu insanlar arasında ‘uluslararası anlaşma’ imzalanmasının. İşgalci, işgal altındaki ile pazarlık yapmaz. Eşit olmayan taraflar anlaşma yapamaz, esaret belgesi imzalar! Burada bir işgalci ile onun işgal altında tuttuğu toprak parçasında kurduğu kukla rejimi var.

Bu protokoller nihayetinde meşrulaştırma ve kılıftır. Olmaz ya, olur da Kıbrıs sorunu çözülürse Türkiye’yi savaş suçlarından koruma kalkanı ve Türkiye’nin Kıbrıslı Türklerin önüne koyacağı borç tutanağıdır protokoller.

Savaş suçlarından nasıl mı koruyacak protokoller Türkiye’yi?

TC ile KTFD arasında imzalanan ilk protokol Türkiye’nin Kıbrıs’ın kuzeyine nüfus taşıyarak işlediği savaş suçlarının örtüsü olan 1975 Tarım İşgücü Protokolü’dür.

Kıbrıs’ta yerleşimci nüfus sömürgeciliğinin nasıl yürütüldüğü ve sorumluluğu konusunda önemli kaynaklardan biri 1970 ilâ 1976 arasında TC Büyükelçisi olan Asaf İnhan’dır: Yani nüfus taşınması ve gemiden inen taşıma nüfusun TC kimlikleriyle oy vererek irademizi ilk kez gasp ettiği seçim sırasında ‘TC Büyükelçisi’ olarak adada bulunan en rütbeli Türk’tü Asaf İnhan…

Büyükelçi İnhan –aşağıda bir röportajından aktaracağım kesitte- 1974’ten sonra Kıbrıs’ın kuzeyine ‘nüfus takviyesi’ konusunda Kıbrıs Türk Liderliği’nden istek olmadığını, yerleşimci nüfusla Kıbrıs’ı kolonileştirme projesinin TC Başbakanı Bülent Ecevit ile Maliye Bakanı Ziya Müezzinoğlu’na ait olduğunu söyler.

Büyükelçi İnhan yerleşimci nüfus sömürgeciliğinin, Yardım Heyeti ve Müezzinoğlu tarafından Yardım Heyeti’ne eklenen ‘geniş bir uygulama timi’ tarafından yürütüldüğünü belirtir.

Burada, ‘‘Yardım Heyeti’ne eklenen geniş bir uygulama timi’’ tanımını açalım…

Taşıma nüfusun Rum evlerine yerleştirilmesinden sorumlu müsteşar Hakkı Atun anılarında bu ‘‘UYGULAMA TİMİ’’ni detaylıca anlatır:

‘‘Sezinlediğim kadarıyla Büyükelçi Asaf İnhan Bey, göçmenlerin iskân ve rehabilitasyonu için TC Yardım Heyeti’nde beraber çalıştığım uzmanları kanalıyla fiilen ilgileniyor(…)

İskân konusunda TC Toprak ve İskân İşleri Genel Müdürlüğü’nden Genel Müdür Yardımcısı İsmail Karayel ve Daire Başkanı Nihat Bilgin görevlendirilmişti (…)

Onlardan önce de TC Yardım Heyeti’ne ilk gelen Doç. Dr. Mustafa Yuluğ ve Nihat Ersoy Bey’le çalışmıştım. Bütün harcamalar müşterek imzamızla yapılıyordu(…)

Göçmen iskân işlerinde bir hata yapılmamasına azami gayret sarfediliyordu. Yine de uygulamalarda vatandaşı tedirgin, devleti mahcup edici hatalar eksik olmazdı. Bunlar Nihat Ersoy Bey’e kadar iletildiğinde söylediği bir sözü hiç unutmadım ve devlet yönetiminde şiar edindim. O söz de şuydu; ‘Devlet hata yapmaz, yaparsa da mutlaka tamir eder.’ (…)

TC Yardım Heyeti kanalıyla bu kez TC Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünden Toprak Komisyonu adı altında bir ekip gönderildi. Bu ekip Karşıyaka’da anayol üzerinde iki katlı büyük bir binada üslendi ve 41/77 İskân Topraklandırma ve Eşdeğer mal Yasası’na dayalı olarak göçmenlerin topraklandırılması ile ilgili uygulamaları yürüttü. (…)

Güney Kıbrıs’tan ve Anadolu’dan Kuzeye göç eden ve hayata yeniden sıfırdan başlayan doksan bin göçmenin yerleştirilip rehabilite edilmesi (…) kolay değildi. (…) TC Toprak ve İskân İşleri Genel Müdürlüğü’nün deneyimli ve bilgili uzmanlarının yardımımıza gelmeleri büyük bir avantaj idi. Yüzyıllarca eski Osmanlı İmparatorluğu topraklarında göçe kucağını açan Anadolu’da, Toprak ve İskân İşleri Genel Müdürlüğü’nün köklü bir deneyimi vardı. (…) Bu noktada, TC Yardım Heyeti’ne bağlı olarak bakanlığımızla gece gündüz demeden cansiperane çalışan İsmail Karayel ve Nihat Bilgin’i zikretmeden ve kendilerine şükranlarımızı belirtmeden geçemeyeceğim.(…) 

Türkiye’den deniz yolu ile ve bir program çerçevesinde getirilen işgücü niteliğindeki göçmenler, planlı biçimde ve önceden temizlenip tamir edilen boş köylere yerleştirildi. Yine göçmenlerin Türkiye’deki yaşantılarına uygun olabilecek köylere yerleştirilmesine dikkat edildi. Örneğin Karadeniz Trabzon-Çaykara, Samsun-Bafra yöresinden getirilenler sahil boyundaki köylere iskân edildi. Antalya-Mersin bölgesinden getirilenler, göçebe-yörük, sebze yetiştiricisi, yani tarımcı kırsal nüfus olmalarına rağmen Maraş’ın şimdiki açık bölgesine yerleştirilmişler, orada sebzecilik, seracılık yapmaya yönelmişlerdi’’…

***

Ecevit’in Maliye Bakanı Müezzinoğlu’nun ‘UYGULAMA TİMİ’ TC Yardım Heyeti, TC Toprak ve İskân İşleri Genel Müdürlüğü ve TC Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü-Toprak Komisyonu’ndan oluşuyor Hakkı Atun’un anılarından öğrendiğimiz kadarıyla.

Burada ayrıca belirtmek gerekiyor ki, Kıbrıs Koordinasyon Kurulu başkanıdır Ziya Müezzinoğlu. Yani, bugün Ankara’da Fuat Oktay’ın başkanlığını yaptığı Kıbrıs İşleri Koordinatörlüğü’ne denk düşen bir makam. 1974’ten beridir hiç değişmedi bu sömürge rejimi, kurumların adı değişti sadece…

Planlı ve programlı bir şekilde sorumlularının isimleri belli olan, kimsenin valizini alıp ‘‘Ben Kıbrıs’a geldim’’ diye çıkıp gelmediği, sistematik bir süreçtir yerleşimci sömürgeciliği.

Yerleşimci sömürgeciliğinin sorumlusu Bülent Ecevit olmasaydı eğer, Dr. Fazıl Küçük 25 Mayıs 1978 tarihinde kendi imzasıyla Halkın Sesi Gazetesi’nde yayınlanan ‘GERİ GÖNDERİLMELİ’ başlıklı yazısını Bülent Ecevit’e hitaben yazar mıydı?

Dr. Küçük, ‘‘SAYIN ECEVİT HÜKÜMETİNDEN RİCAMIZ, KURTARDIKLARI BU ADAYI YİNE KENDİ ELLERİYLE MEZAR YAPMASIN’’ diyordu büyük harflerle…

Protokoller Türkiye’nin Kıbrıs’ın kuzeyinde yürüttüğü sömürgeleştirme politikalarının ‘uluslararası anlaşma’ örtüsü altında meşrulaştırılmasıdır. Bunların ilki de Şubat 1975’te imzalanan ve sözde ‘işgücü açığını’ kapamak için nüfus taşınmasının aracı olan Tarım İşgücü Protokolü’dür. Yerleşiklerin Rum evlerine yerleştirilmesinden sorumlu İskân Bakanlığı Müsteşarı Hakkı Atun, M. İnanç Özekmekçi’ye verdiği mülakatta, bu protokolün ‘‘Siyasi boyutu da vardı. Hem Türkiye’yle bir protokol imzalamış olmak ve hem de buraya Türk nüfusunu aktarmak’’ diyor.

Hem Ecevit için hem de Denktaş liderliği için çift yönlü bir meşrulaştırma aracıydı Tarım İşgücü Protokolü.

Yıl 1975, nüfus taşımanın bahanesi: ‘İşgücü açığı var’…

Yıl 1989, nüfus taşımanın bahanesi: ‘İşgücü açığı var’…

20 Ocak 1989 Cuma günü Bülent Ecevit Sarayönü Meydanı’nda toplanan ahaliye konuşma yapar:

-‘‘Türkiye’de işsizlik vardır, KKTC’de işgücü açığı vardır’’…

Arif Hasan Tahsin ‘GEÇMİŞİ BİLMEDEN GELECEĞE BAKMAK’ kitabında bu konuda şöyle der:

-‘‘Kıbrıs Türkü ilk kez işitmiyordu bunları. Denktaş’tan da, Eroğlu’ndan da çok işitti bu ‘işgücü açığı’ maskaralığını.

Kendi insanını işsiz bırakıp göçe zorlayan, sonra da dönüp ‘İşgücü açığım var’ deyip yerini ‘bir başka Türklerle’ doldurma oyununu 1974’ten beri yaşayan Kıbrıslı Türklerin gönüllerindeki kendi yerini, Ecevit bu sözleri ile ciddi surete sarstığını fark etti mi acaba?

Yoksa, Kıbrıslı Türkleri bu adadan söküp çıkarma oyununa yeni bir katkıda daha mı bulunmak istedi Ecevit?’’

En zeki ve uyanıklarımızdan, dünya görüşü ve farkındalığı olanlardan Arif hoca da belli ki Ecevit’in başka şeyler söylemesini bekliyordu. Ecevit’in ‘‘Türkiye’de işsizlik vardır, KKTC’de işgücü açığı vardır’’ diyerek TC’nin 1974’ten beridir yürüttüğü yerleşimci sömürgeciliğine kılıf uydurması ağrına gitti.

Arif hoca, Kıbrıslıların TC tarafından Kıbrıs’tan sürgün/göç ettirilmesi bağlamında Ecevit’e şöyle dedi:

‘‘Bu uygulamalar sürdükçe Ecevit’in hiç kuşkusu olmasın, Kuzey Kıbrıs’ın ‘İŞGÜCÜ’ açığı giderek artacaktır.

Ve eseriyle, giderek daha da iftihar edebilecektir Ecevit.

Hem İngiliz’den hem Rum’dan daha çok Kıbrıslı Türkü yurtlarından söküp çıkarmak az bir iş mi?

Kim bilir Ecevit’in Denktaş’a güveniyorum demesine, belki de Denktaş’ın bu konudaki başarılarının da etkisi olmuştur’’…

***

Dönelim biz Kıbrıs’a yerleşimci nüfus kolonisi kurulmasının sorumluluğunu Ecevit ile Maliye Bakanı Müezzinoğlu’na yükleyen Büyükelçi Asaf İnhan’a…

Hatırlatmak gibi olmasın, Arif Hasan Tahsin’in kitaplarında belirttiği ‘Vali’dir Bay İnhan. Şöyle ki, Temmuz 1974’ten önce kendisini ziyarete giden iki Kıbrıslı aydına TC Dışişleri Bakanı Turan Güneş ‘‘Benim orada valim var’’ demişti… Henüz harekât gerçekleşmeden; işgalden ve nüfus taşınmasından önce Kıbrıs’taki Büyükelçisi’ni ‘VALİ’ olarak görüyordu TC Dışişleri Bakanı Güneş.

O ‘VALİ’ye, uluslararası ilişkiler araştırmacısı Gül İnanç, 1974 işgalinden sonra yerleşimci nüfusun Kıbrıs’a taşınmasını sordu. Verdiği cevap gayet ilginçtir: Kıbrıs Türk Liderliğinden nüfus takviyesi konusunda hiçbir talep olmadığını ısrarla belirtir; Kıbrıs’a yerleşimci nüfus kolonisi kurulmasının Başbakan Bülent Ecevit ile Maliye Bakanı Ziya Müezzinoğlu’nun fikri olduğunu söyler.

Gül İnanç soruyor:

-‘‘1974 sonrasında uygulanan bilinçli bir göçmen politikasından bahsedebilir miyiz? Siz 1974 gibi kritik bir dönemde oradaydınız. Nasıl bir politika izlendi? Ankara mı karar Verdi kimlerin gideceğine? Kıbrıs’tan bu yönde istek ve yönlendirmeler oldu mu?’’

Asaf İnhan cevap veriyor:

-‘‘Kıbrıs’tan istek olmadı ama, Ankara’nın yaklaşımı da biraz heyecanlı, biraz siyasi acelecilik içerisinde oldu. Başbakan Ecevit’in ve o zaman Maliye Bakanı olan Ziya Müezzinoğlu’nun hemen giriştiği, biraz da acele ile sağdan soldan toplanan insanlarla, toplum yapısının takviyesi düşüncesi üzerinde durdukları anlaşılıyor.

Kıbrıs yetkililerinin böyle bir istemi olmadığı gibi Büyükelçilik’ten de bu yönde bir yaklaşım söz konusu edilmemişti. Türk toplumunun takviyesi gereğinin olumlu yönde işlenmesi hiç şüphesiz, yapıcı bir yaklaşım olurdu. (…)

Dediğim gibi Karadeniz bölgelerinden, İç ve Doğu Anadolu’dan, Kayseri’den,  Erzurum-Kars tarafından teşvik edilerek aceleyle toplanan fakir aileler, yerleşmekte ve uyum sağlamakta güçlüklerle karşılaştılar. Biz Büyükelçilik olarak tabiatıyla, uygulamanın kısmen içindeydik. (…) Mesela Büyükelçiliğe bağlı Yardım Heyeti düzenlemeleri ile yapıldı ve bunun zaman zaman yarattığı olumsuzluklar tabii, iz bıraktı’’…

Gül İnanç soruyor:

-‘‘Büyükelçiliğe nasıl yansıyordu bu sorunlar?’’

Asaf İnhan cevap veriyor:

-‘‘Yardım Heyeti gerçi Büyükelçilik çatısı altındaydı. Fakat, evvelce Büyükelçiliğe bağlı olarak sadece Kıbrıs toplumuna mali destek konuları üzerinde çalışan bu heyete, Sayın Müezzinoğlu’nun bu girişimleri ile geniş bir uygulama timi eklenmişti; bu görevliler kendilerini uygulamalarda daha serbest hissediyor ve öyle hareket ediyorlardı. (…) Bu durum hem Büyükelçiliğin, sessizce gelişmeleri takip eden Kıbrıs Türk yetkilileri ve halkıyla ilişkilerinde hem de askeri kanatta zaman zaman huzursuzluk hissedilmesine neden oluyordu’’…  

***

Asaf İnhan bir şey daha söyler:

-‘‘Kıbrıs Türkünün ‘Biz Kıbrıslıyız, biz farklıyız’ yaklaşımı manasız ve cahilcedir’’…

Bugün olsa, TC’nin asimilasyon ve ilhak politikalarına karşı Kıbrıslı kimliğini savunanlara ‘ırkçı’ derdi herhalde ‘VALİ’ bey!

(22 Mayıs 2022 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author