Etnik bencillik hastalığı ile herşeyi istemek

Aziz Şah – Türkiye için ‘Dış-Türkler’ olarak tasnif edilen gruplar vardır. Suriye, Irak, Bulgaristan, Yunanistan, Kıbrıs, Balkanlar, Libya ve hatta Avrupa ülkelerinde yaşayan milyonlarca göçmen Türk ‘etnik bir aparat’tır. Yaşadıkları ülkelere nüfuz etmek için kullanılırlar…

Türkiye, ‘Dış-Türkler’e hükmetmek için Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA) ve Yunus Emre Vakfı gibi çeşitli İslamcı vakıflar başta olmak üzere çeşitli yapılar kullanır. Türkçü faşizmin geleneksel ülkücü ağları da kullanılır. Suriye’de Türkmenlere yardım gönderdiğini, ama bu yardımların cihatçılara gittiğini söyleyen Sedat Peker örneğinde olduğu gibi.

Türkiye, ‘Dış-Türk’ diye kategorize ettiği bu toplumların bulundukları ülkenin bir parçası olarak huzur içinde yaşamasını istemez. Huzursuz, ayrık ve kaşınmaya müsait bir ‘açık yara’ olarak kalmalarını ister.

Bu topluluklar yaşadıkları ülkelere nüfuz etmek için kullanılan bir anahtardır sadece. Kapı açıldıktan sonra Batı Trakyalının, Bulgar Türkünün, Irak ve Suriye Türkmeni ile Kıbrıslının bir önemi kalmaz.

Ayrıca, ‘Dış-Türkler’in kültürel-dinsel yapısı da TC’nin Türk-İslam Sentezi anlayışına uymadığı için ‘sorun’durlar.

Bulgaristan’da parti kurduruldu, Suriye savaşında Türkmenler araçsallaştırıldı ve cihatçılara kurban edildi, Libya savaşı çıktığında ‘Libyalı Türkler’ olduğu hatırlandı…

‘Türkmen’ adı bile vakti zamanında Gazne topraklarına iskân edildikten sonra Müslümanlaştırılan Oğuzlar’a verilen isimdir. İşin içinde hep bir iskân ideolojisi var…

***

1960’ta Kıbrıs Cumhuriyeti ile Türk ordusu 650 kişi ile adaya çıktı.

‘‘Abdülhamid’in Kıbrıs’ı kiralamasıyla son bulan Türk askeri varlığı, 1974’te baştan başladı’’ derler… O da yanlıştır: 1960’ta Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ilanı ile Türk askerinin Kıbrıs’a çıktığını ‘unutmak’ da bilinçli bir tercihtir.

Bu sebeptendir Kıbrıslı Türkler ‘Dış-Türk’ olarak TC Devletinin gözünde misyonlarını 1960’ta tamamladılar. 1974 teferruattır…

650 asker 40.000’e tamamlandı, Kıbrıs’taki varlığının meşruiyeti olan Türk ordusu işgalci oldu. 

1974’te misyonu tamamen sona eren Kıbrıslı Türklerin yerine ‘kaşınacak’ yeni bir ‘Dış-Türk’ nüfusu taşındı 1975’ten itibaren.

1975’te taşınan nüfusa kurdurulan faşist Yeni Doğuş Partisi’nin kuruluşunda yer alan Osman İmre, partiyi kurduran TC Büyükelçisi İnal Batu için şöyle diyor:

-‘‘Büyükelçi, ‘Asarım, keserim, Türkiye’ye gönderirim, sürerim’ gibi girdi konuya. Baktık adam ciddi. Hiç de lamı cimi yok. (Albay) ‘Aytaç da’ dedi, ‘Genel başkan’ olacak’’…

Türkiye nasıl ki Özel Harp Dairesi eliyle 1974’e kadar Kıbrıslı Türk toplumunu kaşıdı, 1975’ten beridir Kıbrıs’a taşıdığı yeni ‘Dış-Türkler’i de Kıbrıslı Türklere karşı kaşıyor.

TC Devleti’nin kaşıma politikası bitmez: Çünkü Vatandaş’ı Tebaa olarak görerek Cumhuriyet’i İmparatorluk gibi yönetmeye çalışıyorlar…

Kıbrıs’ta gerçek işgal ve onun esası ‘Yerleşimci Sömürgeciliği’dir. Bunu anlamadan veya anlayıp da anlamazdan gelerek hiçbir soruna çözüm üretemezsiniz.

Kıbrıs’ta iki gerçek var: Kıbrıs Cumhuriyeti ve onun topraklarında koloni rejimi kuran Türkiye Cumhuriyeti.

Türkiye sizin aracılığınızla Kıbrıs Cumhuriyeti’ni kaşır, bu kaşınmadan siz zarar görürsünüz.

Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki bireysel ve toplumsal haklarınızı mı istiyorsunuz?

Kaşınmayacaksınız, kaşısalar bile kaşınmayacaksınız!

Sizi kaşıdıkları için kendinizi ayrıcalıklı zannediyorsunuz. Bir Rum kadar hakkınız var ada üstünde, daha fazla yok. Önce ayrı futbol federasyonu istediniz, sonra ayrı belediyeler ve sendikalar. Ardından da ayrı devlet istediniz. Herşeyden iki tane olacak dediniz bir adanın üstünde. Şimdi hiçbir şeyiniz yok…

Çözümünüz bile ‘İki bölgeli-iki toplumlu’!

‘Bir şey’iniz olsun istiyorsanız kaşınmayacaksınız ve paylaşmayı öğreneceksiniz.

Bu etnik bencillikten kurtulursanız, işte ancak o zaman Türkiye milli takımı ile Kıbrıs Cumhuriyeti milli takımı karşılaştığında çocuklarınız beyaz bayrağın altında olur.

(30 Haziran 2022 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author