‘Kutlu Adalı Bulvarı’nda bir garip harnıp ağacı

Aziz Şah – Omorfo’da bir bulvar, daha önce görmemiş olamam, Kutlu Adalı’nın ölüm yıldönümü olduğu için mi bilmem, gözüme batıyor ‘Kutlu Adalı Bulvarı’ tabelası…

Kutlu Adalı çok lâzımdı bize…

6 Temmuz 1996’da Türkiye’nin ‘güvenliği’ sağladığı bu topraklarda, Türkiye’den getirdikleri silahlarla, Türkiye’den gelen devlet görevlileri öldürdü onu.

Henüz bedeni toprakta çürümeden İstanbul’da yapılan bir anmada kızı,

-Babam yaşasa ‘Avrupa’ gazetesinde yazardı, demişti…

Çok lâzımdı bize Kutlu Adalı, bizim bugün yazdıklarımızı çeyrek asır önce yazdı.

Şener Levent bu gazeteyi başta Kutlu Adalı olmak üzere unutulmuş faili meçhul aydınlarımızı hatırlatmak için çıkardı. Faili meçhulü ‘faili meşhur’ yapmak için. Hafıza inşa etmek için…

Adalı öldürüldü, ertesi sene yayınlanmaya başladı bu gazete…

Kızının dediği gibi, benim yan sütunumda yazsaydı Adalı, sayfa komşum olsaydı, ‘‘Önceki gün Kutlu abinin dediği gibi’’ diye başlayabilseydim yazıya; ama işte ‘‘Önceki asırda Kutlu Adalı’nın yazdığı gibi’’ diyebiliyoruz ancak…

Türk Özel Harp Dairesi öldürdü onu… Gladio, kontrgerilla, derin devlet… Adına ne derseniz deyin. Aydınlarımızı öldüren Türk Devleti’nden alacaklıyız.

***

Yabani bir harnıp ağacı altında oturuyorum, Omorfo ovasında…

Önüm dağlar, arkam dağlar…

Güneş batarken ovanın ortasında benden başka insan evladı yok…

Yazacağım Kutlu Adalı yazısını düşünüyorum bir yandan, bir yandan da dağlara, güneşe ve göğe bakarak sinek kadar yer tutmadığımız şu cihanda,

-Hiçliğin ortasında piçiz ama kibrimizden geçilmez, diye mırıldanıyorum.

***

Kutlu Adalı Bulvarı’nın köşesinde bir kamyon…

Kamyonda karpuz, kamyonda kavun…

Köşede bir kamyon kayıp Uzi…

Omorfo’da Kutlu Adalı Bulvarı’nda durmuşum, bir bulvar tabelasına bakıyorum, bir kamyona, Cahit Külebi’nin İstanbul şiiri geliyor aklıma…

-“Kamyonlar kavun taşır ve ben

Boyuna onu düşünürdüm”

Uzun zamandır Kutlu Adalı’yı düşündüğüm doğrudur, çok uzun zamandır.

Lâzımdı bize çok Kutlu Adalı…

Adalı bugün yaşasaydı, senede bir gün onu ‘Kutlu Adalı ölmedi’ diye ananlar, ona düşman olurdu; Adalı’nın 1990’larda yazdıklarını 2020’lerde yazdığımız için bize düşman oldukları gibi!

Kutlu Adalı yaşasa da öldü, ölse de öldü.

Bedenen onu öldüren TC Devleti’dir, fikren onu öldüren TC’nin yürüttüğü yerleşimci nüfus sömürgeciliğine boyun eğen ve çanak tutanlardır.

Kutlu Adalı cinayetinden sonra toplumumuzu temsil eden 57 örgüt yayınladığı bildiride, Adalı’nın TC’nin nüfus taşıyarak Kıbrıslı Türklere karşı yürüttüğü demografi mühendisliğine karşı ‘savaş verdiği’ için ‘katledildiği’ni söylüyordu:

-‘‘Kutlu Adalı, Kıbrıs Türk halkının nüfus yapısının, sosyal varlığının kültürel ve fiziksel anlamda ortadan kaldırılmak istendiğinin bilincindeydi. O, bu anlayışa karşı savaş verdiği için katledildi’’…

20 sendikamız da cinayetten sonra işgal bölgesinin genelinde, genel grev ve kepenk kapatma eylemi için çağrı yaparken ‘‘Kıbrıslı kimliğinin yok olmaması kavgası veren Kutlu Adalı’’ diyordu.

Kutlu Adalı’nın bedeni sıcakken örgüt ve sendikalarımız tarafından yapılan bu tespitler dedektifçilik oyunlarına kapılmadan gözümüzün önünde duran gerçektir.

Kutlu Adalı, Kıbrıs’ın işgal bölgesinde Türkiye’nin Kıbrıslılara karşı yürüttüğü kansız soykırıma karşı çıktığı için öldürüldü. Adalı’nın cesedi ortadayken bu gerçeği haykıran 57 örgüt, bugün bunu söyleyemez. İşte Kutlu Adalı’yı öldüren budur…

***

Öldürüldüğünde 9 yaşındaydım, köpeği ile oynadığımı, dizinde oturduğumu hatırlarım. Karşısına oturup kadeh tokuşturmak isterdim…

Bir Kutlu Adalı bir de Fikret Demirağ’la aynı masada oturmak isterdim. Alacaklıyız ‘anılarımız’ı alanlardan. İkisini beraber anmak istedim. Adalı’yı kontrgerilla öldürdü, Demirağ’ı da Kıbrıs’ın kahrı…

Sırrı Dökülmüş Kökayna’da Kutlu Adalı Bulvarı’ndan geçer bir garip harnıp…

(6 Temmuz 2022 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author