Çetinkaya şampiyon: ‘NEFSİMİZ DAHA FAZLA İNCİNMESİN’

Aziz Şah – Kıbrıs’ta 1950-51 liginin son iki maçı: AEL-Anortosis ile Çetinkaya-Apoel…

AEL yenilirse Anortosis şampiyon olur, AEL yenerse Çetinkaya şampiyon olur.

Bardak, Ali Denizer, Veysi Cam ve Defteralı Lefkoşa’dan Leymosun’a gider, AEL’in antrenörü Yunanlı Kavallaris’i ziyaret ederler.

Defteralı şöyle der: ‘‘Biz buraya içmeye gelmedik. AEL’in ‘Yenilelim de Türkler şampiyon olmasın’ dediğini duyduk’’…

Kavallaris şöyle cevaplar Defteralı’yı: ‘‘Ben futbolda milliyetçilik tanımam’’…

Maç sonunda AEL Anortosis’i 2-1 döver ve Çetinkaya şampiyon olur. Sonraki maçta Çetinkaya Apoel’e 4-2 yenilmesine karşın artık şampiyondur…

Çetinkaya’nın şampiyon olmasından altı ay önce Dr. Küçük, aynı Kıbrıs Cumhuriyeti’ni terk edip altın tepside Rumlara hediye ettiğimiz gibi, futbol liginden çekilmeyi önerir.

1950’de başaramazlar bunu ama 1955’te başarırlar Özel Harp sopasıyla! Hem de İstanbul’daki 6-7 Eylül 1955 linçinden iki ay sonra 30 Ekim’de.

1955’te Kıbrıs Futbol Federasyonu’ndan çekilip ayrı Kıbrıs Türk Spor Teşkilatı Kongresi yapmak, 1963-64’teki anayasal krizde Kıbrıs Cumhuriyeti’ni terk etmemizin ayak sesleridir. Evrodoluğumuz orada başlar!

Ayrı amele birliklerinden, ayrı belediyelere, ayrı futbol ligine uzanan taleplerin her biri taksim edilmiş Kıbrıs içindi. 1974’ün yoluna döşenen taşlardı her biri. Bu sebeptendir 5 Kasım 2013’te Zürich’te -Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ilanı gibi- FİFA ve UEFA başkanları Blatter ile Platini’nin öncülüğünde Kıbrıs Futbol Federasyonu başkanı Kutsokumnis ile KTFF başkanı Hasan Sertoğlu’nun anlaşma imzalaması tarihi tersine çevirme çabasıydı.

Ne tuhaftır, bizim tarihimiz geriye giderek ilerliyor. Kozmopolittik etnik olarak homojenleştirildik, kozmopolit olduğumuz zamanları yeniden inşa etmektir gailemiz. Tek futbol federasyonumuz vardı, ayrıldık, dünyadan izole ettik kendi kendimizi. Şimdi gerisin geri 1955 öncesine nasıl döneriz diye düşünüyoruz kara kara… Ortak Cumhuriyet’imiz vardı, terk ettik, zamanla anayasası değişti, olağanüstü hukuk rejimi kuruldu; şimdi ise herkesin ağzında ‘‘Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ortağıyız, toplumsal ve bireysel haklarımız var’’ lafı… Yıkmak kolay, yeniden kurmak zor değil mi? Hem de ganimetçiliğe ve etnik bencilliğe-şovenizme saplanmadan!

Ne tuhaftır… Ahalinin aklına devletsizliğimiz en çok spor müsabakalarında, göndere bayrak çekilince gelir!

1983’te Denktaş’ın darbe ile KKTC’yi ilanından beridir, göndere çekildikçe Kıbrıs Cumhuriyeti bayrağı bizim ahalinin öfkesi depreşiyor. Hele ki Tatar’ın Kıbrıslı Türklerin katılamadığı İslam Oyunları’nın açılış törenine gitmesine patlayan patlayana! Kıbrıs’ta futbolu birleştirmeye çabalayanlardan Sertoğlu da patladı Tatar’a…

Son olarak 1980’de İzmir’de Kıbrıs Türk Federe Devleti olarak katıldığımız, ama KKTC ile 1983’ten sonra bir daha katılamadığımız İslam Ülkeleri Spor Oyunları için Hasan Sertoğlu diyor ki: ‘‘Ülke sporcusu ve ülke federasyonlarının hiçbirinin davet edilmediği İslam Oyunları’na Tatar davet aldığını ve gideceğini açıkladı… Biz Futbol Federasyonu’nu temsil etmesini reddediyoruz. Konya’da olmayı tercih etmesi ülke sporuna ve sporcusuna yapılmış bir saygısızlıktır’’. 

Bugün geldiğimiz yere, 22 Aralık 1950’de Dr. Küçük’ün Halkın Sesi’nde ‘Rum hakemler taraflı davranıyor, o zaman biz de oynamayalım’  diyerek sporda ayrılıkçılığı ortaya atmasıyla geldik. Tersine gideceksek bunu bilmek gerekir:

‘‘O halde şimdi düşünülecek bir mesele ortaya çıkıyor. Acaba Rumlarla oyuna devam edip her defasında uğrayacağımız haksızlığa sükutle mukabele mi etmek veyahut NEFSİMİZİN DAHA FAZLA İNCİNMESİne nihayet vermek için oyundan mı çekilmek!  Bunun cevabını umum efkara bırakıyoruz’’…

Hatırlatayım bir daha: Bu satırların yazılmasından altı ay sonra AEL sayesinde Çetinkaya şampiyon oldu.

NEFSİMİZ DAHA FAZLA İNCİNMESİN diye terk ettik Cumhuriyet’i. Yeniden kurmak isteyenlerin aklında olsun. Ticarette, işçi örgütlerinde, belediyelerde, sporda ve bütün toplumsal alanlarda ayrılıkçılık ile biz kendi kendimizin ‘top’unu kestik! Evrodoluğumuz buradan gelir…

(9 Ağustos 2022 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author