Sömürge Valisi Ali Murat Başçeri neden görevden alındı? (2)

Sayın Kaya Türkmen’in gidişi…

Aziz Şah – 1974’ten sonra atanan ‘büyükelçiler’ içerisinde Kaya Türkmen haricinde hepsi ‘sömürge valisi’ oldu.

Türkmen ‘sömürge valisi’ olmayı kabul etmedi, bu sebepten Kıbrıs’ta en kısa süre ‘elçilik’ yapan diplomat oldu.

TC Devleti’nin Kıbrıslı Türk toplumuna bakışını özetler Türkmen’in başına gelenler. Türkmen’den dinleyin yaşadıklarını:

‘‘-Ben Lefkoşa’da en kısa süre Büyükelçilik yapmış kişiyim. 1 Ağustos 2010’da Ercan’a indim. 18 Mart 2011’de ayrıldım. Yedi buçuk ay. Geri çekilen Büyükelçiye verilmesi kanunen zorunlu mühlet buna dahil…

-Ankara’nın benim Büyükelçi değil, vali olmamı istediğini geç anladım aptal gibi. Düşünüyorum da, iyi ki de aptalmışım…

-Bir gün kendisine (Cemil Çiçek’e) ‘Sayın Bakanım, siz buraya geliyorsunuz, esip gürlüyorsunuz, sonra uçağınıza atlayıp gidiyorsunuz. Ben buradayım ve her gün Kıbrıslı dostlarımla göz gözeyim. Siz kötü polis olun isterseniz. Ama izninizle ben iyi polis olacağım’ dedim. Pek hoşlanmadı bu işten… Bu yaklaşım ve üslup farkı nedeniyle yıldızımız hiç barışmadı Bakanla. Sonra da ipimi çekti zaten”…

Türkmen ‘sömürge valisi’ olmayı reddetmekle kalmadı, Kıbrıslıları uyardı da…

-‘Ankara’nın suyuna gidersek, iyi çocuk olursak sırtımız yere gelmez’ düşüncesi Kıbrıs Türk halkına zarar verir, dedi.

Bunu bir Türk diplomatı söylüyor. Türkiye’nin karşısında onurunuzu koruyun, ‘kötü çocuk’ olun diyor, başkaldıran ve boyun eğmeyen ‘kötü çocuklar’…

İşgal bölgesindeki Kıbrıslılar ise ‘‘Türkiye düşmanı’’ olmadıklarını ispat etmek için kılıktan kılığa giriyor. Kaya Türkmen ise diyor ki, Ankara’nın suyuna gidip iyi çocuk olmak Kıbrıslılara zarar verir…

İşgalcisinin karşısında bu kadar eğilip bükülen, mahcup ve korkak olan başka bir ahali yoktur. Bu yüzden yok olmaya mahkumdur…

Kaya Türkmen sömürge valisi olmayı reddederek Kıbrıslılara ‘eşiti olarak’ muamele ettiği için görevden alındı. Bugün görevden alınan Başçeri ise öyle değil…

Ali Murat Başçeri iyi bir sömürge valisi oldu. Yerine atanan Metin Feyzioğlu’nun ‘sansasyonel’ isminin gölgesinde kaldı Başçeri’nin görevden alınması…

Feyzioğlu’nun Kıbrıs’ta yargıyı hizaya çekeceği konusunda genel kabul var. Hâlbuki Ali Murat Başçeri Elçilik-Polis-Başsavcılık mengenesine aldı yargıyı. Bulut Akacan vakasında bu açıkça görülüyor…

Bakmazsanız görmezsiniz… Akacan’ı hazetmediğiniz için ona yapılan hukuksuzluklar umurunuzda olmadı. Ama itiraz edilmeyen hukuksuzluk kural olur. O hukuksuzluk size uygulanır. Anlamadığınız işte budur…

‘Son kale yargı’ diyerek kendi uydurduğunuz yalanlara inandığınız için görmezsiniz… 22 Ocak’tan sonra Kıdemli Yargıç yüksek yerlerden tehdit edilirken, polis komutanına komplo kurulurken, 22 Ocak’ta linççilere direnen polisler teker teker cezalandırılırken, düşürülmemesi gereken davalar düşürülür, açılması gereken davalar hasıraltı edilirken, sizin kumdan kale yıkılmış da haberiniz olmamış…

22 Ocak linçinden sonra yargıda ve poliste yaşananları Avrupa-Afrika gazetesinden başka dile getiren olmadı. 22 Ocak linçinden sonra yargıda yaşananlar 22 Ocak’tan sonra GENEL KURAL oldu. Sessiz kaldığınız hukuksuzluk, eninde sonunda size uygulanır.

Kaya Türkmen’in dediği gibi ‘‘Ankara’nın suyuna giderek iyi çocuk olma’’ya çalışırken körleştiniz…

Doğrudan Ankara yönetiyor Kıbrıs’ın kuzeyini, içişlerine müdahale etmiyor. Bu yüzden 30 Aralık 2019’da TC İçişleri Bakanı Süleyman Soylu “Kıbrıs’ta 50 milyarı yöneten bir bahis mafyası var, bu konuda ciddi ataklar yaptık” demişti; ‘‘KKTC İçişleri Bakanı’’ da bunu basından öğrenmişti…

Türkiye’deki bet operasyonunun buraya taşınması, Akacan’ın karıştığı darp olayına tarihimizde verilen en büyük ceza olan 2 yıl hapislik ve Bulut Akacan’ın babasının TC Büyükelçisi Ali Murat Başçeri’nin köylüsü Ulucanlar tarafından kurşunlanması sadece Bulut Akacan’ın meselesi değildi, toplumun meselesiydi.

Bulut Akacan’ın kendisini ve ailesini tehdit eden, 1 Milyon Sterlin ‘kan parası’ isteyen, sonra da babasını vuran TC mafyasını gidip TC Büyükelçiliğine şikayet etmesi öyle hafife alınır bir mesele değildir…

İşgalin fotoğrafıdır!

(Devam edecek)

(13 Ekim 2022 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author