Aziz Şah – 06/03/2024
Akan Kürşat’ın kimin şikayetiyle ve kimin emriyle tutuklandığını bile öğrenemedik. “Savcılığın tek tanığı öldü” denilerek aleyhindeki bütün davalar düşürüldü.
Kıbrıs Rum basınının 2 aylık suskunluğu, en keskin gazetecilerin bile tek bir yazı kaleme almaması, Yeşiller dışında hiçbir partinin Rum mallarının yağması konusu ile ilgilenmemesi düşmanın Saray’da olduğunu ispat etti.
Yeşiller dışında hiçbir siyasi parti ilgilenmedi Kürşat davasıyla, çünkü Hristodulidis’e borçlu değiller, hükümete bakan vermediler…
Bu süreçte, işgale karşı mücadelenin önündeki en büyük engelin Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlık Sarayı olduğunu kavradım.
Rasyonel bir cevabı yoktur,
-“Kıbrıs Cumhuriyeti liderliğinin işgalden ne çıkarı var?” sorusunun…
-Trikomo’nun yağmalanmasından Hristodulidis’in ne çıkarı var?
-Girne’nin yağmalanmasından Hristofyas’ın ne çıkarı vardı?
-Vokalida’nın yağmalanmasından Anastasiadis’in ne çıkarı vardı?
Altın Pasaport satmaya benzemez işgal altındaki toprakların yağmasına ortak olmak…
Parayla satılan altın pasaportu iptal edersiniz, üzerine yerleşim birimi inşa edilen bir köy ise haritadan, hafızadan ve hayatınızdan iptal olur gider…
Pasaport satmaya benzemez vatan topraklarının satılmasına ve geri dönüşü telafi edilemez şekilde üzerine beton dökülmesine göz yummak!
Anastasiadis’in altın pasaport rezaleti Hristodulidis’in “real estate” skandalının yanında masum kalır!
Ocak 2024 itibarıyla Kıbrıs’ın işgal bölgesinde 3 bin 918 satılık Rum arsası var. Akan Kürşat davasından sonra ferahlayan emlakçılar bunları satacak, müteahhitler de üzerlerine inşaat yapacak!
***
Kürşat’ın davalarını düşürmesi için Hristodulidis’in Saray’ına kadar gitti ve telefon açtı UBP’li ve CTP’liler.
Bir süredir Hristodulidis’e hakaret eden CTP’li ve UBP’li popülasyonunda ciddi bir azalma var. Neden?
Ne zaman televizyonda konuşan bir CTP’liye denk gelsem muhakkak başkanı, genel sekreteri, kadın örgütü başkanı olsun, fark etmez. Konuşmasının bir yerinde Hristodulidis’e iki tokat çekerek Türklüğünü ispat eder…
Televizyona her çıktığında,
-“Hristodulidis’e güvenmiyorum, Crans Montana’da da masayı o devirdi” diyen CTP’liler nereye kayboldu?
14 Maddelik paketi açıkladıktan sonra faşist ve federalist Kıbrıslı Türkler koro halinde Hristodulidis’e saldırı başlattı. Onlar da sustu…
Yani, Hristodulidis kendi imajını düzeltmek için mi tek tanık öldü ve dava düştü? Öyle mi Sayın Başsavcı?
CTP’liler ağızlarını her açtıklarında,
-“Crans Montana’da masayı Hristodulidis devirdi” yalanını Goebbels taktiğiyle o kadar çok tekrar etti ki!
Onlar bu yalanı ne kadar tekrar ettiyse, o kadar bunun yalan olduğunu yazdım.
Çünkü etnikçi temelde söylenen her yalan şovenizm üretir!
Makarios Druşotis, Crans Montana kitabının 333’üncü sayfasında 6 Temmuz 2017 tarihinde 21.15’te gerçekleşen görüşmenin tutanakları aktarır.
Görüşülen 6 başlıktan biri olan “güvenlik ve garantiler” konusunun “15 sene sonra” görüşülmesini talep eder TC Devleti. “Federal Kıbrıs” kurulacak, 15 sene sonra Türk askerinin durumu baştan müzakere edilecek…
Guterres kandırıldığını anlayarak şöyle der:
-“Bazı şeyleri yanlış anladığım net!”
-“Anlaşma için gerçekçi bir şans olmadığı ve çözümün gerekli unsurlarının başarılamadığı gerekçesiyle en doğrusu konferansı sona erdirmek olacak”…
Yani Crans Montana’da masayı federalistlerin dediği gibi Hristodulidis tekmelemedi.
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’e hiçbir şeyi “yazılı” olarak sunmayan, “sözlü taahhüt”te bulunan Türkiye garantörlük konusunda kandırdı Guterres’i!
Guterres de “son akşam yemeği”nde “bazı şeyleri yanlış anladım” diyerek Crans Montana’da görüşmeleri sonlandırdı!
***
Akan Kürşat için CTP’liler ve UBP’liler Hristodulidis’in kapısında sıraya girdi. Ama en çok UBP’liler şaşırtmış onu…
Hristodulidis bilmiyor olmalı UBP ve CTP’nin ikiz kardeş olduğunu!
Guterres Crans Montana’da TC Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu tarafından nasıl kandırıldıysa, Hristodulidis de Saray’ına giden ve arayan UBP’li ve CTP’liler tarafından kandırıldı…
Bay Hristodulidis, kısa süreliğine Türklerin gözündeki imajınızı düzelttiniz ama bu bize %37 toprağa mal oldu…
Şimdi ne vereceksiniz, şirin gözükmek için?
(6 Mart 2024 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)