İtiraz edilmeyen her hukuksuzluk kural olur

Aziz Şah – Kıbrıs’ın işgal bölgesindeki insan hakları örgütleri ‘jetonlu telefon’a benzer.

Jeton attığınız sürece telefon çalışır…

İşte, bizdeki insan hakları örgütleri ‘jeton’la çalışır. Onlarca çeşit hak ihlali olur, hukuk skandalı yaşanır, mağduriyetler kimi zaman manşetlere taşınır… Eğer bu örgütlerin AB ve ABD’ye yaptıkları projeye denk düşmüyorsa bu hak ihlalleri sesleri çıkmaz.

Kadının pasaportuna el konarak seks kölesi olarak çalıştırılır. Hamile kalır, düşük yapmak için hap içer, hapse atılır bu yüzden… ‘İnsan hakları dernekleri’ ve ‘feminist örgütler’den ses çıkmaz. Çünkü AB’den bu ‘mücadele’ için ‘jeton’ atılmadı kendilerine…

Ne kadar jeton, o kadar insanlık!

Ya da bir böbrek hastası Tatar’a hakaretten hapse atılır, diyalize girmesi engellenir, tedavisini güneyde gördüğü halde güneye geçiş yasağı konur, sağlık hakkı gasp edilir, insan hakları ve hasta hakları dernekleri kafasını kuma gömer çünkü o sırada AB’ye başka bir konuda proje yapmaktadırlar!

Veyahut son olarak Andreas Soutzi’nin başına gelenler gibi… Beş adet fotoğraf yüzünden 1 ay 1 hafta hapis yatar, 1974’te mülteci olarak terk ettiği köyüne geçişi yasaklanır… AB’nin ihaleye çıktığı ‘insan hakları projeleri’ndeki konulara uymadığı için Andreas’ın davası, ‘savaş zamanı’ kuyulara atılan siviller gibi bir başına kalır…

Normal ülkelerde ‘insan hakları dernekleri’ neden kurulur?

-Hem insan hakları ihlallerine karşı mücadele etmek hem de verilen bu mücadele aracılığıyla insanlara haklarını öğretmek için.

İki yönlüdür insan hakları mücadelesi: Birincisi hak mücadelesi, ikincisi ise insanları hakları konusunda bilinçlendirmek.

Baroların insan hakları konusundaki görevi de budur: İnsan hak ihlallerini takip ederek duyurmak ve yasalar konusunda bilgilendirme yapmak. İnsan haklarına aykırı yasalara karşı uyarmak ve uyandırmak.

Uyandırması gerekenler uyurmuş gibi yapıyor bizde…

Normal ülkelerde insan hakları örgütleri mücadele içindir, Kıbrıs’ın işgal bölgesinde bilcümle dernek TC’den, AB’den ve ABD’den fon almak için kurulur…

‘Jetonlu telefon’ metaforunu boşuna kullanmıyorum…

Kıbrıs’ın işgal bölgesinde bir insan hakları mücadelesi olmadığı için insan hakları konusunda bilinçlenme de yoktur.

İnsan haklarında bilinçlenme mücadelenin doğal sonucudur…

22 Ocak linçinden sonra tarihin motoru hızlandı… Tarihin motoru hızlandığında ya hak mücadeleleri hızlanır ya da hak ihlalleri. Hakkınızı bilmezseniz eğer, hakkınızın yendiğini de bilmezsiniz!

İşte, AB’den ve ABD’den ‘jeton’lu insan hakları örgütlerinin toplumumuza en büyük zararlarından biri budur. Para kazanmak için ‘proje’ karşılığı ‘insan hakları aktivizmi’ yaptıkları için gerçek hiçbir mücadele deneyimi yoktur toplumumuzun…

Gazetede düzenli çalışmaya başlayana kadar insan haklarını ‘tali mesele’ olarak görüyordum… Özellikle ‘insan hakları emperyalizmi’ dediğimiz, ‘insan hakları’ bahanesiyle Yugoslavya ve Irak’a açılan savaşların ‘insan hakları mücadelesi’nin küçümsenmesinde büyük etkisi vardır. Ve pek tabii ki ‘jeton’la çalışan sivil toplum örgütleri insan hakları mücadelesinin saygınlığına darbe vurdu…

Tecavüz ya da kadın cinayeti vakalarını izlerken ‘insan hakları’nın şeceresi ile karşılaşırsınız… X şahsın darp vakasına verilen ceza ile Y şahsın vakasına verilen cezayı kıyaslarken Orwell gelir aklınıza, ‘bazı hayvanlar daha eşittir’… Bazı suçlulara dava açmayı bile ‘unuttukları’nı görürsünüz… Mültecilere kurşun sıkan polisin madalya aldığını, 22 Ocak linççilerine barikat olan polislerin cezalandırıldığını görürsünüz. Savcılığın ‘hukuken’ kapatamayacağı davaları nasıl kapattığını görürsünüz…

Sonuçta şunu öğrenirsiniz: İtiraz edilmeyen her hukuksuzluk kural olur. Sonra da o hukuksuzluk size uygulanır!

Kıbrıs’ın işgal bölgesindeki insan hakları örgütleri gerçekten insan hakları mücadelesi verseydi hukuksuzluklar kural değil, yargının ve polisin alnında birer kara leke olacaktı.

Ankara’nın yargıya ayar çekmesi için yeni sömürge valisi olarak Metin Feyzioğlu’nu gönderdiğinde hemfikirsiniz…

‘Kural’ olan hukuksuzluklara itiraz etmeyerek yargıya kendi verdiğiniz zararın ise farkında bile değilsiniz!

(14 Ekim 2022 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author