Aziz Şah – Suat Günsel’in Kıbrıs Cumhuriyeti pasaport kuyruğundaki fotoğrafı çok ses getirdi.
Dünyanın en zenginleri ve Türkiye’nin ilk 10 zengini arasına giren bir Kıbrıslıdır Günsel. En son baktığımda Türkiye’nin ilk beş zengini arasına giriyordu (6. sıradaydı) ama KKTC vergi listesinde 432. sırada idi!
Dünya zenginleri arasına giren ama Kıbrıs’ın işgal bölgesinde vergi listelerinde adını bulamadığınız bir Kıbrıslı neden Türkiye’nin zenginleri ile listelenir?
Türkiye bir Kıbrıslıyı neden kendi zenginleri arasına sıralar?
Devlet nedir?
Bir sınıfın diğer sınıf üstündeki hakimiyet aracıdır. “Devlet”in özü budur, “burjuvazinin işçi sınıfı üzerindeki sopası”dır, ancak sadece “sopa” değildir. Devleti “sopa”dan ibaret görürseniz “faşist diktatörlüğü” tanımlamış olursunuz. Faşist diktatörlük ise onlarca devlet biçiminden sadece biridir.
Sömürge halkları içinse konu daha başkadır: Esir halklar ne zaman kendi kaderini tayin ederek kendi devletine sahip olmak istese, muhakkak solcu bir sömürgeci ya da ezen ulus liberali çıkıp akıl verir:
-Devlet egemenlerin şiddet aracıdır. Devlet sahibi olup ne yapacaksınız?
-Olân, bostan korkuluğu!
Dünyadaki bütün halkların devlet sahibi olmaya hakkı var. Hatta o devletlerin gidip başka ülkeleri sömürgeleştirmeye hakkı var. Ama işgal edilmiş o ülkelerdeki halklar kendi kendilerini yönetmek istediklerinde devlet “kötü” ve kendi kaderini tayin hakkı “milliyetçilik” oluverir!
-Olân, bostan korkuluğu, git karga kovala!
Devleti sadece sömürge halkları talep ettiğinde kötüdür; devlet sahibi olmanın bir sömürge halkı için “kendi kendini yönetmek” olduğunu bilirsiniz ama ezen ulus şovenizmi ile sömürgelerin kendi kaderini tayin etmesine tahammülünüz yoktur.
1960 Kıbrıs Cumhuriyeti böyle bir devlettir, Kıbrıs’ın Kıbrıslılar tarafından yönetilmesinin birinci koşuludur.
İsmail Beşikçi bir konferansında şöyle diyor:
-“Devletiniz yoksa mezarlıklarınıza dahi sahip çıkamazsınız”…
Ezen bir ulusun mensubu bir sömürgeci bu cümleyi hiçbir zaman anlayamaz. Ezen bir ulusun mezarlığı hiçbir zaman bombalanmaz, yağmalanmaz, yılanlara terk edilmez…
Beşikçi’nin bu sözünü duyduğumda üzerine TC Sömürge Valilik binası yapılan Girne Kapısı Mezarlığı geldi aklıma. Sonra da Kıbrıs’ın işgal bölgesinde kalan Rum mezarlıkları…
Ve Spiros Hacıgrigoriou geldi aklıma. Ömrü Kıbrıs’ta barış mücadelesinde geçen Spiros “Doğduğum yerde yaşayamadım, bari bırakın doğduğum yerde gömüleyim” demişti. Vasiyeti, Kıbrıs’ın işgal bölgesinde kalan Yerolakko’da köyüne gömülmekti. TC’li General müsaade etmedi, “toprak tavizi” saydı Spiros’un son isteğini.
Bir Kıbrıslı Türk dilerse Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Rumlar tarafından yönetilen özgür bölgelerine gömülebilir, bir Kıbrıslı Rum ise Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Türkiye tarafından işgal edilmiş bölgesine gömülemez.
Beşikçi’nin dediği gibi, ”Devletiniz olmazsa ölülerinizi gömeceğiniz yer de olmaz”…
Kıbrıs’ın üzerinde tek bir devlet var: Kıbrıs Cumhuriyeti Devleti. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yaşanan dekolonizasyon sürecinde Kıbrıs halkının payına düşen devlet. 1974’ten beridir topraklarının %36’sı Türkiye’nin işgali altındadır…
İşte bu yüzden, Kıbrıslı Dolar milyarderi de olsanız gidip Kıbrıs Cumhuriyeti Pasaport Dairesi’nde kuyruğa girersiniz. Çünkü başka devletiniz yok!
Sorumuzu tekrar edelim:
-Kıbrıslı bir Dolar milyarderini Türkiye otoriteleri neden kendi zenginleri ile listeler?
Halil Falyalı’nın öldürülmesinden 6 ay sonra Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Falyalı’nın malvarlıkları ile banka ve kripto para borsalarındaki hesaplarına el kondu. Mesela Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı İtalya’da bir mafya babasına aynısını yapabilir mi? Hayır, İtalyan babaya ne yapılacaksa İtalyan Devleti yapar.
Kıbrıs’ın işgal bölgesinde TC sömürge idaresi olduğu için Falyalı’nın mallarına tedbiri de Ankara koyar. Bu hukuksuzluğa kim itiraz edebilir, KKTC mi?
Devlet yalnızca “sopa” değildir. Dolar milyarderi olabilirsiniz, vergiden muaf olabilirsiniz, hukuk tanımaz olabilirsiniz ancak paranızı “garanti altına alan” bir devletiniz yoksa bir hiçsiniz.
(6 Mayıs 2023 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)