Aziz Şah – Halil Karapaşaoğlu’yla yürüyoruz Külliye inşaat alanına doğru. Birkaç gün üst üste aynı saatte geçtiğimizi gören bir adam el etti, ‘nereye gidiyorsunuz bu saatte’ diye…
Sabahın körü ama sanki de ciğer yemiş gibi har har ediyor…
Sormadan hayat hikâyesini anlatanlar var ya, onlardan. Banka evini haczetmiş, adalete, dünyanın düzenine, yöneticilere girip çıkıyor. Bileşik Faiz Yasası mağdurlarından…
-Siz nereye böyle, deyince bizim muhabbeti seven Halil, ‘‘İşte külliye yapılıyor da ona karşı…’’ derken sözünü kesiyor, ‘‘Parasını vermiş adam yapıyor, Türkiye’ye karşı çıkmak size mi kaldı’’…
-Yörü Halil, yörü da yerleşimciye laf anladaman, dedim.
Bunca zamandır yazdığım bütün yazılarda bunu anlattım. Yerleşimci sömürgeciliğine karşı tutarlı/ilkeli bir programla, ayrı bir hatta mücadele etmek gerekir. Arada bir yerleşiklerden, taşıma nüfustan bahsederek, işine geldiğinde KKTC’yi meşrulaştıran söylemlere sarılarak, nüfus politikasını ‘seçime müdahale’ye indirgeyerek, programatik bir çerçeve ve uluslararası bir perspektif koymadan yerleşimci sömürgeciliği ile mücadeleden bahsedemezsiniz.
Bileşik Faiz mağduru bile olsa, elleri nasırlı, ayakkabısı delik bile olsa, buraya Türkiye işgalinin bir sonucu olarak taşınmış nüfusa laf anlatamazsınız. 22 Ocak linçine (Özker Özgür’ün ‘elleri nasırlı’ diye normalleştirmeye çalıştığı) yerleşimci de katıldı, milyonlarca Sterline Rum mallarını satıp parasını Türkiye’ye aktaran yerleşimci de!
Çünkü yerleşimci sömürgeciliği bir imha (yok etme) ve inşa sürecidir. Coğrafyanın yerli kültürünü yok ederken olağanüstü hâl ilan edilir. En okumuşla en eğitimsizin, en zenginle en fakirin, İslamcı ile Kemalistin Kıbrıs hakkındaki söylem birliği 1974’te ilan edilen olağanüstü hâlin sonucudur.
Tayyip Erdoğan’ın 19 Temmuz 2021’de yapılacağını ilan ettiği ve 1 aydan fazladır inşaatı süren Külliye’ye karşı siyasi partilerin ve örgütlerin sesini çıkarmamasının sebebi ciğer yemiş gibi har har ederek yolumuzu kesen yerleşimcidir. Ondan onbinlerce var. Yerleşimci nüfus işgal bölgesinin çoğunluğunu oluşturur. Onlara şirin görünmek isteyen Ankara’ya karşı çıkamaz…
Siz bu işgal rejimini ‘normal’ kabul edip seçime giren bir parti iseniz, o çoğunluktan oy almak zorundasınız. ‘‘Parasını vermiş adam yapıyor, Türkiye’ye karşı çıkmak size mi kaldı’’ diyen yerleşimciden oy almak zorundasınız…
Bir ayı aşkındır sürüyor Külliye inşaatı, herkes başka tarafa bakıyordu. Sanki böyle bir rejim inşası yokmuş gibi… Ne zaman ki biz beş arkadaş CTP’den izin almadan pankart açıp Külliye inşaatını hatırlattık ‘‘Külliyeye Hayır Platformu’’ kuruldu.
Bu Memleket Bizim Platformu’ndan beridir kurulan 41’inci platformdur bu! Aynı şeyleri yapıp farklı sonuç beklemeyin…
Kıbrıs’taki Bu Memleket Bizim Platformu’yla aynı yaşlarda bir ‘platform’ var Arjantin’de. BMBP’nin helvasını yedik. Sendikal, Toplumsal Varoluş, Demokrasi ve İrade ile Toplumsal Yokoluşa Hayır platformları kuruldu ve dağıldı. Şimdi de ‘Külliyeye Hayır Platformu’ huzurlarınızda…
Kıbrıs’ta bunca platform kurulup dağılırken Arjantin’de Bu Memleket Bizim Platformu ile akran olan ‘‘İŞÇİLERİN VE EMEKÇİLERİN CEPHESİ’’ [FİT] dağılmadı. Her seçimde oylarını artırdılar, Arjantin’in gecekondu mahallelerini zapt ettiler, merkezi parlamentoya girdiler ve dağ köylerinin belediye meclislerini ele geçirdiler. İlginç bir şey söyleyeyim size: Bu süre zarfında cephenin en büyük partisi Partido Obrero (İşçi Partisi) bölündü, partinin yarım asırlık lideri Altamira partiden ayrıldı. Cephenin ikinci büyük partisi PTS (Sosyalist İşçi Partisi) her fırsatta PO ile polemik yapar. Ama FİT büyüdükçe büyüdü…
Bu sürede Kıbrıs’ta onlarca platform kuruldu ve dağıldı. FİT neden dağılmadı?
FİT’i kurarken ilkeleri yazdılar ve programatik bir çerçeve oluşturdular. O ilkeler hem seçim hem mücadele çerçevesini oluşturdu. Kimse bu ilkelere ihanet etmedi…
Size tamamen yabancıdır ‘ilkeli olmak’ ve ‘program doğrultusunda mücadele’… O yüzden ahalinin ağzına sokun bir platform emziği da tamamdır!
(4 Kasım 2022 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)