Liberal ile faşistin ortak tezi: ‘‘Kıbrıs meselesi 1974’te sona ermiştir’’ (2)

Aziz Şah – Erdoğan’ın Kapalı Maraş açılımından beridir Kıbrıs’ta yürüttüğü politika CHP-İYİ Parti’nin etrafında kümelenmiş emekli diplomatların politikasıdır.

Kaldı ki AKP’nin bugünkü Kapalı Maraş politikasının temeli 1990’larda Mümtaz Soysal’ın yürüttüğü izolasyoncu politikadır. Soysal’dan sonra bu politikayı Türkiye Barolar Birliği Başkanı olarak Metin Feyzioğlu devralarak Erdoğan’ın Maraş şovunda yerini aldı.

Feyzioğlu’na dönek diyorlar, Erdoğan’ın çizgisine gelmiş. Kapalı Maraş’tan beridir Erdoğan’ın politikası Mümtaz Soysal’ın politikasıdır. Ortada dönek yok: TC Devleti’nin Kemalisti ile İslamcısı aynı politikayı güdüyor, söylem konjonktürel olarak değişiyor.

Kıbrıs Cumhuriyeti topraklarını işgal edip, üzerinde itfaiye teşkilatı bile olmayan kaçak bir gecekondu rejimi kurdu Türkiye. Buna da ‘devlet’ dedi…

Bülent Ecevit de, Turan Güneş de, Necmettin Erbakan da, İsmail Cem de, Mümtaz Soysal da, Tayyip Erdoğan da bu ‘sahte devlet’ etrafında ‘iki bölgeci-iki devletçi’ bir siyaset kurdular. Erdoğan’ın bir dönem ‘çözümsüzlük çözüm değildir’ demesi, yarım gram aklı olanları akılsız bıraktı sadece.

İsmail Cem, Türk-Yunan kardeşliğinin sembol isimlerinden biri olarak geçti tarihe. Tayyip Erdoğan ise muhtemelen ‘‘Bir gece ansızın gelebilirim’’ şarkısıyla Türk-Yunan düşmanlığının sembolü olarak geçecek tarihe. Ama ‘iki devlet’ siyasetinde ikisi de aynı noktada duruyor…

Bugünkü ABD Başkanı Biden senatör iken TC Dışişleri Bakanı İsmail Cem şöyle dedi ona: ‘‘Hiçbir yere varamazsak varamayız… ABD ve Türkiye iki yakın müttefiktir. Ancak hassasiyetimiz olan konuları maksatlı olarak başka yönlere çekmek kabul edilemez. Şunu iyi bilin ki senatör, Kıbrıs’ta iki ayrı devlet vardır. Hiçbir dış baskı bizim sesimizi ve görüşümüzü değiştiremez. Kıbrıs meselesi 1974’te sona ermiştir’’…

Kimin söylediğini yazmadan, bu sözler kime ait diye sorsaydım, muhtemelen aklınıza ilk Erdoğan gelirdi, sonra Çavuşoğlu…

Kıbrıslının aklının ermediği işte budur, söylem ile gerçek. Denktaş masada ‘iki ayrı devlet’ tezini görüştü her zaman. Turan Güneş’in 1974’te Cenevre’deki tutumundan beridir ‘‘İki Bölge’’ kavramsallaştırması ‘‘İki Devlet’’ demektir.

Biz bu sebepten ‘iki bölgeli-iki toplumlu’ söylemine karşıyız. Tek devlet, tek halk, tek bayrak, tek vatan diyoruz. Çünkü ‘iki bölge’ kavramı Taksim tezinin diğer adıdır.

Kıbrıs Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Nikos Rolandis, Denktaş’ın görüşme masasında kendilerine neler söylediğini, 7 Ocak 1980’de aktarıyor:

‘‘İki-bölgeli kelimesi, sınır ve konfederasyon demektir. Görüşme masasına gelmeden önce, kelimenin bu manasını, yani sınırları ve konfederasyonu kabul etmek zorundasınız. Aksi halde hiçbir şeyi görüşmeyeceğim. Benim iki-bölgelilik kelimesine verdiğim anlamı önceden ve tartışmasız olarak kabul etmek zorundasınız. Ancak o zaman konuşur görüşme yaparız’’…

Bugün Kıbrıs’ta çözümün ‘‘değişmez kanunu’’ zannettiğiniz ‘iki bölgeli’ kavramı budur. Çözümsüzlüğün temelidir. Kıbrıs Cumhuriyeti topraklarının yüzde 40’a yakınını işgal eden Türkiye’nin işgaline, işgal yerine ‘bölge’ adını koymaktır.

Türkiye’ye önerin bakalım: ‘‘Türkiye Cumhuriyeti ‘iki bölge’li bir devlet olsun’’… Ya da ‘‘İki bölgeli-iki toplumlu siyasi eşitliğe dayalı Türkiye Federal Cumhuriyeti’’ olsun…

Ankara’nın vereceği karşılık ne ise Kıbrıs Cumhuriyeti de onu söylüyor!

Hiçbir devlet işgal altında olsa bile topraklarının kendi rızası ile bölünmesini kabul etmez. Bu yüzden Kıbrıs Cumhuriyeti üniter bir devlettir diyoruz; etnik kotaları ve temsilciler ile cemaat meclisleri olan konsesyonal bir devlet. İki ayrı cemaat parlamentosu vardır ama iki parlamento yetmedi size, ‘iki bölgecilik’e sarıldınız…

Ersin Tatar, ‘‘iki devlet tezi’’ni ilk ben masaya koydum diyor. Hurra atlıyorsunuz üstüne, ‘‘Tatar bizi Sarayönü’ne hapsetti’’ diye!

İki Devlet tezini 1988’de Denktaş Vasiliu’nun önüne koydu…

‘‘Barış güvercini’’ İsmail Cem de ‘‘Kıbrıs’ta iki ayrı devlet vardır. Kıbrıs meselesi 1974’te sona ermiştir’’ diyordu…

İki cemaat meclisi ile yetinmeyip ‘‘iki bölge’’ dediğiniz sürece kendi kendinizi yok edeceksiniz!

(7 Kasım 2022 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author