Aziz Şah – ‘Sınırüstü Bakımevi ile ilgili kurulan komitede neden TC Elçiliği temsilcisi yer alıyor?’ sorusuna cevap vermeye cesaret ettiğinizde ‘Mış gibi’ yapmayı bırakacaksınız…
Kıbrıs’ın kuzeyi Üst Koordinasyon Kurulu tarafından yönetilmektedir diye boşuna demeyiz…
Dünyanın neresinde bir ‘bakımevi komitesi’nde yabancı bir ülkenin Elçiliği de bulunur?
Çünkü Elçilik elçilik değildir…
Sınırüstü Bakımevi meselesini ilk duyduğumda kendi kendime söylediğim ilk şey ‘Gene bunun altından bir protokol çıkacak’ oldu. Keza öyle oldu…
Herşey konuşuldu bakımevi meselesinde; kimisi ‘sosyal devlet nerede?’, kimisi ‘hantal devlet yüzünden bu hale gelindi’, kimi de ‘ilgisiz ve vefasız evlatlar yüzünden’ dedi…
Yaşlı Hakları ve Ruh Sağlığı Derneği Başkanı Prof. Hatice Jenkins ise açık açık Elçilik-Yardım Heyeti-Evkaf üçgeninden bahsediyor…
Açıklamaları mı okumadınız, yoksa okuduğunuzu anlamak işinize mi gelmiyor?
15 yıl önce TC Elçiliği Yardım Heyeti, bugünkü adıyla Kalkınma ve Ekonomik İşbirliği Ofisi-KEİ 40 dönüm kamu arazisine Sınırüstü Bakımevi’ni inşa edip, özel bir vakfa devrediyor. KKTC’ye değil, özel bir vakfa devrediyor. Aynı Türkiye’de kamu kaynaklarıyla yapılıp tarikatlara ve özel vakıflara devredilen öğrenci yurtları gibi. Uygulama aynı…
Sonuçta TC Elçiliği’nin kurup devrettiği bakımevi yasal zemini olmadan, kurumsallaşmadan, denetimsiz, yönetim kurulsuz, aile işletmesi gibi yönetilerek bu noktaya geliyor.
Prof. Hatice Jenkins’ten dinleyelim:
-“On beş yıl önce, TC Yardım Heyeti tarafından 40 dönümlük bir devlet arazisi üstüne inşa edilen Sınırüstü Bakımevi, özel bir vakıf olan Halk Vakfı’na bağışlanmıştı…
Bu bina bakımsızlık, denetimsizlik ve ilgisizlikten 15 yıl içinde bugünkü yıkılma aşamasına gelmiştir. Yanlış yasal zeminde hayata geçen her kurum ve kuruluş toplumda herkesi meşgul eder, kavga ettirir ve kimseye de hayrı olmaz…
Sınırüstü Bakımevi’ni hayata geçiren devlet, EVKAF ve TC Elçiliği, bu yatırımı sürdürülebilir yasal bir zeminde yapmadıkları, kurumsallaşamayan, yönetim kurulu olmayan, şeffaf ve hesap verebilirlikten uzak özel bir vakfa devredip bu kurumun geleceğini ta başında tehlikeye atmışlardı…”
Jenkins Sınırüstü Bakımevi için bir komite kurulmasını sağlıyor…
Gene Prof. Jenkins’ten dinleyelim:
-‘‘Sınırüsü Bakımevi bir gecede bu duruma gelmedi, adım adım geldi. Her kötü gidişte yetkilileri uyardık. Bizi ciddiye alan olmadı. Tüm bakanlıklar, TC Elçiliği ve EVKAF tarafından usulsüzlüklere göz yumuldu, ordaki anormallikler normalleştirildi.
Kasım 2019’da Sınırüstü Bakımevi yine dibe vurmuş kimsesiz ve bakımsızdı, tavanı akıtıyordu. Devlet ve Evkafı harekete geçirememiştim. (…) Büyük uğraşlarla o zamanın Başbakan’ına komite kurdurmuştuk sonunda. Suat Yeldener’i görevlendirmişti konuya bakması için.
Bu komite Sağlık Bakanlığı, Çalışma Bakanlığı, TC Elçiliği, Evkaf ve benim de olduğum bir komite idi.
Fakat bu Komite sadece 2 kez toplandı ve birisi düğmeye bastı. Bize hiçbir açıklama yapılmadan tüm randevular iptal edildi. Suat Yeldener telefonlarıma aylarca cevap vermedi ve konu kapatıldı. İste sonuçlarını şimdi görüyorsunuz’’…
İnsan bu açıklamaları okuduktan sonra merak eder, ‘Bir bakımevi için kurulan komitede TC Elçiliği temsilcisinin ne işi var?’ diye…
‘Mış gibi’ yapmadan!
Kıbrıs’ın kuzeyi GKK ve KTBK komutanları ile TC Elçisi’nden oluşan Üst Koordinasyon Kurulu tarafından yönetilmektedir.
Bir bakımevinin bile yönetiminin kurumsallaşması ve ‘KKTC devleti’ne devri mesele olmaktadır. Çünkü yasal zemin ve kurumsallaşma için hukuk devleti gerekir; sömürgeci yönetim ise keyfi idaredir.
Yerli işbirlikçilerin ‘yetki karmaşası’ dediği, Üst Koordinasyon Kurulu karşısındaki yetkisizliklerinin yarattığı hiçliktir.
(2 Şubat 2022 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)