Aziz Şah – Yargıçlar, sendikacılar, öğretmenler, hatta işgal işbirlikçisi şarlatan politikacılar ve dahi elit tabakadan Türkiyeli yerleşimciler bile şikayetçi TC Devleti’nin Kıbrıs’ın kuzeyinde yürüttüğü demografi mühendisliğinden…
-“Bu kadar da olmaz” diyor, silah zoruyla Girne’deki zeytinliklerinden sürülmüş Rumların toprakları üzerine yapılmış villada oturan Kemalist yerleşimci teyze…
Rumların Bülent Ecevit tarafından topraklarından sürülmesi “normal”di, ama Afrikalıların, Pakistanlıların ve diğer şarklıların Kemalist teyzenin göz zevkini bozması “bu kadar da olmaz” dedirtiyor…
Yargıçların gündemi çocuk istismarcıları, öğretmenlerin derdi Türkçe bilmeyen öğrenciler, hekimler nüfus patlamasıyla ortaya çıkan kan hastalıklarıyla nasıl baş edeceklerini düşünüyor…
4-5 sene önce yabancılara kotayı artırıp “3 konut hakkı” veren sözde “başbakan” Tufan Erhürman ise şimdilerde Rusların, İranlıların ve Ukraynalıların emlak piyasasını ele geçirmesinden şikayetçi!
İşte demografi böyle can alıcı bir meseledir…
TC’li yerleşimcilerin gerçekleştirdiği 22 Ocak linçinden sonraki 5 senede linç edilenlere karşı “ırkçı” yaftası o kadar çok kullanıldı ki içi boşaltıldı. Ama bu 5 senede önümüzdeki 50 senenin demografisi şekillendi. Kıbrıslılar birbirlerine “ırkçı” diye saldırırken…
Esas ırkçılığı ise 1974’te silah zoruyla evlerinden kovulan Rumlara yaptığınızın hâlâ farkında değilsiniz!
Şu an yaşadığımız “nüfus patlaması” yeni bir aşamadır.
Ev temizliğinin bir kuralı vardır: Önce evi dağıtırsınız, sonra toplarsınız…
Eşyaları önce dağıtırsınız, sonra toparlarsınız, bu da şeylerin kimliklendirilmesidir. Şeylerin cemaatleşmesidir. Şeylerin kulağına ezan okunmasıdır.
Türkiye tarihinde sayısız defa etnik grupları sürgünle, pogromla, kırımla, etnik temizlikle, mübadeleyle, mülksüzleştirmeyle, iskânla, ıslahatla, şehirleşmeyle, sanayileşmeyle, proleterleşmeyle, gecekondulaşmayla, kentsel dönüşümle, depremle, yangınla, selle ve daha nice yöntemle yerinden etti devlet.
6 Şubat Maraş depremini bile özellikle Antakya’nın demografisini tamamen dönüştürmek için kullanıyorlar şu anda…
Sermayenin hareket yasalarıyla, doğa yasalarıyla ve tarih yasalarıyla etnik gruplar üzerinde demografi mühendisliği yapar devlet.
Hem asileri hem İsa’ları ortadan kaldırırsınız nüfus mühendisliğiyle: Kendinize uysal ve inancı kırılmış tebaalar yaratırsınız.
Şu an Türkiye üzerinden Kıbrıs’a akan aşırı nüfus “evin dağıtılması”dır. Kıbrıs’ın işgal bölgesindeki aşırı nüfus Hindistan’da pencerelerinden insanların sarktığı trenlere benzer. İnsan canının hiçbir değerinin olmadığı, balık istifi gibi üst üste birbirini ezen, hiçbir şekilde dayanışmanın olmadığı bir kalabalık. Ortak değerleri, duyguları, bağları olmayan bir güruh. Linç histerisi ile hareket eden taraftar grupları gibi…
Zaten Orta Eğitim Öğretmenler Sendikası eski başkanı Ozan Elmalı da okullarda yaptıkları araştırma ile ilgili tam da bunu söyledi:
-“Bu yeni bir sorun değil ama gittikçe büyüyen bir sorun. Türkçe ve İngilizce bilmeyen ortaokul öğrencileri var. Bu çocuklar sınıfa giriyor ama anladıkları bir şey yok, ayrıca kendilerini ifade edemiyor, sosyalleşemiyorlar. Bu durum, onları yaramazlığa, haylazlığa sevk ediyor. Bu ciddi bir sıkıntı. İlkokulda adaptasyon bir tık daha kolay atlatılabilir ama ortaokul ya da liseye geldiğine ve kendini ifade edemediğinde sadece oturup kalırsın. Örneğin Bekirpaşa Lisesi’nin nüfusu 800, Türkçe ya da İngilizce bilmeyen öğrenci sayısı 300. Bu rakam her geçen gün artıyor… Bekirpaşa’da çeteleşmeler başladı. İranlılar ayrı, Kazaklar ayrı, Ruslar ayrı, Ukraynalılar ayrı çardaklarda oturuyor. Her biri farklı bir dil konuşuyor. Anlaşamıyorlar. Sayılar da arttıkça gruplaşma çoğalıyor”…
Şu an öyle distopik bir halde ki Kıbrıs’ın işgal bölgesi…
Yargıçlarımız, öğretmenlerimiz, sendikacılarımız ve dahi işgal işbirlikçisi politikacılar yaşanan yeni dalga “nüfus patlaması” için “çözüm önerileri” sunuyorlar. Ama kime?
Kimdir sorumlusu bu nüfus patlamasının?
Kıbrıs’ın işgal bölgesine nüfus sadece Türkiye üzerinden gelir. “Kendiliğinden” ya da “kontrol dışı” gelmez nüfus…
Toparlamak için “ev dağıtılır” dedim. Türkiye’nin Kıbrıs’ın işgal bölgesinde yaptığı “dağıtma”dır.
Ağır ceza yargıçları “çocuk istismarı artık ülkenin gerçeği oldu” diyor. Peki, hangi ülkenin gerçeği?
(1 Temmuz 2023 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)