16 Ağustos’tan 1 Ekim’e Kıbrıs Cumhuriyeti

Aziz Şah – 59 sene önce terk ederek kendimizi dünyadan izole ettiğimiz Kıbrıs Cumhuriyeti’nin 63’üncü yaşı kutlu olsun!

Kıbrıs Cumhuriyeti üniter ve konsesyonal bir devlettir. Konsesyonal devlet modeli o günün koşullarında Kıbrıs için seçilebilecek en iyi modeldi. Büyük koalisyon, nüfusa oranla temsiliyet ile veto veya çifte çoğunluk temeline dayanan konsesyonalizm çok parçalı toplumlara demokrasiyi öğretmek için üretilmiş bir modeldir. Konsesyonalizm bir “geçiş rejimi”dir.

Bebekler doğar doğmaz koşmaz. Emeklemeye başlar, sonra ayağa kalkar, düşer, tekrar kalkar, ayakta durmayı öğrenir ve yürür. Düşmeden yürümeyi öğrenince de koşmaya başlar…

İşte konsesyonalizm Kıbrıslılara bir arada yaşamayı öğretmek için seçildi. Kıbrıs konsesyonalizmin başarısız olduğu “ender” vakalardandır. Çünkü bir etnik grup devleti yıkmakta kararlıysa, o etnik grubun liderliği uzlaşmaz ise, hiçbir anayasal formül çare olmaz…

Burnumuzun dibinde Lübnan’da da konsesyonal bir devlet var. 1943’te Fransa’dan bağımsızlığını kazandığında Lübnan anayasasının 95’inci maddesine yukarıda belirttiğim “geçiş rejimi” vurgusunu yazdılar: “Bir geçiş dönemi önlemi olarak ve adaletin, uyumun sağlanması adına, cemaatler devlet kademelerinde ve bakanlıklarda, devletin çıkarlarına zarar vermeyecek şekilde eşit düzeyde temsil edilecektir”…

Lübnan’da 18 cemaat var. Altı büyük cemaat olan Maruniler, Grek Ortodokslar, Grek Katolikler, Sünniler, Şiiler ve Dürziler arasında Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki gibi nüfusa oranla temsiliyet sistemi kuruldu. 1943’ten beridir aynı sistem var. 1975-90 arasında Kıbrıs’taki “toplumlararası çatışma” ile kıyaslanamayacak bir iç savaş yaşadılar. Sonra da barışıp, üniter ve konsesyonal Lübnan’da yaşamaya devam ettiler. Son ekonomik krizde devlet iflas ettiğinde bile parçalanmadılar.

Lübnan’da çalışan sistem Kıbrıs’ta çalışmadı. Çünkü orda kimse devleti terk etmedi… 

Konsesyonalizm konusu ve Lübnan örneği başka yazılara kalsın, dönelim Kıbrıs’a. Herşeyiyle biriciktir Kıbrıs Cumhuriyeti!

Bağımsızlığını kazandığı tarihte “hava sıcak” ya da devlet erkanı tatilde olduğu için kutlamaları daha serin bir tarihe alan başka bir ülke var mıdır dünya üzerinde?

16 Ağustos’ta hava sıcak diye kutlamalar 1 Ekim’e alındı…

Tek gerekçe “hava sıcaklığı” değildi, anlamlı bir gerekçeleri de vardı bu kararı alırlarken: Yeni kurulan ortak cumhuriyetin Kıbrıs halkı tarafından benimsenmesi için çocukların kutlamalara katılabileceği, okulların açık olduğu tarihte kutlanmasına karar verildi.

Muhtemelen 3 Türk 7 Rumdan oluşan Makarios’un başkanlığında, Dr. Küçük’ün yardımcılığında toplanan Kıbrıs Cumhuriyeti Bakanlar Kurulu’nun oy birliği ile kavgasız aldığı tek karar budur.

Yoksa devletin vergi toplamasını engellemek olsaydı mesele, devletin gelir kaynaklarını bloke etmek için Vergi Yasası’nı geçirmeyerek sonuna kadar direnirdi “Kıbrıs Türk liderliği”!

Kıbrıs Türk Liderliği’nin Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki makamları henüz terk etmediği 1963 yılında ortak cumhuriyette alınan ortak kararla kutlamalar 1 Ekim’e alındı.

1 Ekim 1963 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel de Cumhurbaşkanı Muavini Dr. Fazıl Küçük’e “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bağımsızlık günü münasebetiyle” telgraf gönderir…

Ancak hayatta dert edecek bir meselesi olmayan Türk ayrılıkçıları, hemen hemen her sene Kıbrıs Cumhuriyeti kutlamalarının 1 Ekim’de yapılmasını “Helenizm”e bağlar!

Cemal Gürsel’in Dr. Küçük’e telgraf göndererek bağımsızlığını kutladığı, İsmet İnönü’nün Dr. Küçük’e mektup göndererek “makamlarınıza geri dönün” dediği Kıbrıs Cumhuriyeti’ni terk ederek devletsiz kaldık…

Ersin Tatar mevzu kendi pasaportu olduğunda, “O pasaportlar Rum pasaportu değil. Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportlarıdır” der… Mevzu 1 Ekim’de kutlanan Cumhuriyet olduğunda ise, “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Rum devletine dönüştüğünün bir diğer göstergesidir” der…

Kıbrıs Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis ise geçenlerde “Vatandaşım” diye hitap etti Tatar’a…

Cumhuriyetin 63’üncü yılında bu vatandaşlığı Tatar’a borçluyuz. Anastasiadis’e “Ben senin vatandaşın değilim” demeseydi, Hristodulidis hiç kendisine “Vatandaşım” der miydi? 

(2 Ekim 2023 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author