Aziz Şah – Kıbrıs’ta Annan Planı ile Filistin’de Oslo Anlaşması’nın işlevi aynıdır…
Bugün Hamas’ı bahane ederek İsrail’in 1948’den beridir sürdürdüğü işgal, etnik temizlik ve yerleşimci sömürgeciliği görmezden geliniyorsa ve haydut İsrail, Batı emperyalizminin şımarık çocuğu rolünü oynuyorsa Oslo Anlaşması sayesindedir…
Bugün 1974’ten beridir Kıbrıs’ı işgal altında tutan Türkiye “Annan Planı’na evet dedik” diyerek yarım asırdır sürdürdüğü işgal, etnik temizlik ve yerleşimci sömürgeciliğine rağmen Batı emperyalizminin şımarık çocuğu olarak Kıbrıs’ta “mağdur”u oynuyorsa Annan Planı sayesindedir.
Oslo Anlaşması ile Annan Planı’nı kıyaslamayı başka yazılara bırakıyorum. Sadece bir yönüne bakalım…
Oslo Anlaşması ile Annan Planı’nın mantığı tamamen aynıdır: Kıbrıs’ın işgalcisi Türkiye ile Filistin’in işgalcisi İsrail imzaladığı bu anlaşmayı kendisi isterse uygular…
Bu gazetede ne söyledik Annan Planı ile ilgili?
-Annan Planı’na “iki evet” çıksaydı bile, Türkiye bu anlaşmayı isterse uygulardı. Ancak anlaşma kabul edildiğinde Kıbrıs Cumhuriyeti feshedilmiş, yani ortadan kalkmış olacaktı… Türkiye’yi anlaşmada üzerine düşeni yapmaya zorlayacak hiçbir güç yoktu!
Garanti Anlaşması’ndan tutun da Cenevre Konvansiyonu’na, AİHM kararlarından İstanbul Sözleşmesine kadar altına imza koyduğu uluslararası anlaşmalara uymayan bir devlettir Türkiye Cumhuriyeti Devleti.
Kıbrıs’ta Garanti Anlaşması’na uymayan Türkiye, Annan Planı’na neden uysun ki?
Bizim Kıbrıs’ta 2004’te yaşadığımız “Annan Planı” deneyimini, Filistinliler 1993’te Oslo Anlaşması’nda yaşadı…
İki anlaşmanın mantığı tamamen aynıdır. Sonuçta İsrail anlaşmaya uymadı…
Filistin’in yaklaşık %94’ü Hristiyan ve Müslüman Filistinlilerin üzerine tapuludur, Yahudilerin ise bütün Filistin’de yaklaşık %6 tapulu malı var.
FKÖ lideri Yaser Arafat Oslo Anlaşması’nda yaklaşık %18 toprağa dayalı “belediye” düzeyinde Gazze ve Batı Şeria’da suyunu bile İsrail’in yönettiği bir devletçik kurmak üzere imza attı.
İsrail bu anlaşmaya bile uymadı, tavla teslim müzakere masasında esir almış Filistin liderliğini…
Çünkü Siyonistlerin amacı Filistinlileri tamamen imha etmek. Siz Gandi olabilirsiniz ama Hitler için bunun bir önemi yoktur!
Oslo Anlaşması’na göre 1999’da belediye düzeyindeki Filistin devletçiği kurulacaktı. Ama 1993’te Oslo Anlaşması imzalandıktan sonra İsrail yeni toprakları işgal ederek yerleşimci kolonizasyonunu hızlandırdı.
Kısacası bizim 2004’te Annan Planı’nda olacağını tahmin ettiğimiz şey oldu: İsrail askerini çekmedi ve yerleşimci nüfus kolonizasyonunu hızlandırdı. Filistinlilerin zeytin ağaçlarını söktü, su kaynaklarını gasp etti ve kanalizasyon atıklarını Filistin bölgelerine akıttı…
Sonuç mu?
İşgalci ile anlaşma imzalayan –Edward Said’in “Arafat A. Ş.” dediği- Yaser Arafat’ın temsil ettiği laik-elit Arap liderliğinin yerini Hamas aldı.
Sonuç mu?
2000 yılında ikinci İntifada, nam-ı değer “El Aksa İntifadası” gerçekleşti.
Sonuç mu?
2023 yılında “Aksa Tufanı Operasyonu”nu doğurdu.
Oslo Anlaşması’nın Filistinlilere sunduğu dandik bir belediye idaresi idi. Belediyeler bile suyu kendisi idare eder, bu dandik devletçikte “İsrail Savunma Gücü”ne bırakıldı suyun idaresi. Gerisini siz düşünün…
Filistinlilere belediyeden bile aşağı statüde bir “devletçiği” fazla gördü İsrail. Çünkü nihai amaçları yok etmektir…
Oslo’dan sonra tamamen ablukaya alındı Filistinliler. Oslo’dan önce İsrail yönetimi altında şehirlerarasında seyahat edebilirken, Oslo Anlaşması’yla Batı Şeria’da Filistin kentlerine giden yollara Siyonist işgalciler “kontrol noktası” kurdu. İsrailli yerleşimciler serbest seyahat edebilsin diye de Filistin kentlerinin etrafından dolaşan yollar yaptı.
Oslo Anlaşması’na uymayan İsrail’in ikiz kardeşi Türkiye, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni ortadan kaldıracak olan Annan Planı’na uyacak mıydı?
Çok şükür Kıbrıs halkının ezici çoğunluğu “hayır” dedi de, en azından elimizde bir Kıbrıs Cumhuriyeti Devleti, bir de kimlik var.
Kıbrıs Cumhuriyeti feshedilseydi, işte o zaman Filistinliler gibi vatansız, kimliksiz ve devletsiz olacaktık!
Hamas nereden mi çıktı? İşte bu Oslo ihanetinden…
(11 Ekim 2023 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)