İşgal sizinle ilgilenecektir, Bay Hristodulidis!

Aziz Şah – 1/4/2024

Crans Montana’dan sonra fısıltı halinde kulaktan kulağa yayılan bir fikir Kıbrıslı Rum siyasi partilerin içine bir ur gibi yerleşti…

“Hain” ilan edilmekten korktukları için dile getirmeseler bile halkın gündelik hayatı ve siyasi partilerin gündemlerinde görülüyor:

-Kıbrıs’ın yarısını kaybettik, bari elimizde olan yarısını muhafaza edelim.

Bunu düşünenlere sorarım:

-Kanser tümörü ile birlikte yaşayabilir misiniz?

***

Kıbrıs sorunu ya da işgal, özgür bölgede yaşayan halkın sadece pencereden baktığında gördüğü dağdaki bayrakla aklına gelen bir durum haline geldi.

Hatta dağdaki bayrak da normalleşti. Onlarca sene maruz kaldığınız propagandaya bir süre sonra tepki vermezsiniz…

İşgal rejimi senelerce “Rumlar gelip Girne’ye bayrak dikecek” diye propaganda yaptı. DİSİ’nin ikinci adamı Harris Georgiades ise Girne’den nasıl vazgeçeriz diye Kathimerini gazetesinde manifesto yayınladı!

***

İki tarafta da gerçeklikten kopmuş durumdayız…

Kuzeyde Türkiye’nin gasp ettiği ve sahte tapu ile dağıttığı ganimetleri “kendisinin” zanneden bir kesim var. Uluslararası hukukta sahte olan tapu, Türkiye için de sahtedir. Sadece Kıbrıslıları suç ortağı yapmak için herkesin eline bir sahte tapu vererek ganimetleri emanet etti.

Kıbrıslı Türkler kendilerine emanet edilen ganimeti kendilerinin zannediyor!

Güneyde ise işgal edilmiş topraklardan feragat edebilir miyiz, edersek nasıl olur, bize bulaşmalarından kurtulur muyuz diye bir ses var kafaların içinde…

Evlerinden kovulan mülteci kuşağı çıkarın dışarıya, çoğunluk böyle düşünüyor, kimisi utanarak dile getiriyor bunu, kimisinin gözlerinden anlıyorsunuz…

50 sene çok uzun bir süredir! 

Geçinmek için 3 tane işte çalışan genç, atasının Trikomo’da, Girne’de, Karpaz’da, Omorfo’da yağmalanmış malı için ne yapabilir?

-Geçmişimizi kaybettik bari geleceğimizi muhafaza edelim, diye düşünür…

***

Bire bir konuştuğumda çok iyi anlıyorum bu insanları. Onların anlamadığı ise şudur:

-Siz işgali görmezden gelseniz de işgal eninde sonunda sizinle ilgilenecektir!

ELAM yetkilileri ile görüşeceğini söyleyen bir tanıdığa, “Sor!” dedim:

-“Neden işgal ve Rum malları yağması konusunda hiç konuşmuyorlar?”

ELAM’ın verdiği cevap: “Bizim gündemimiz mülteciler”…

Rum malları üzerinde inşaat yapanların temsilcisi Müteahhitler Birliği Başkanı Cafer Gürcafer’in basın açıklamasını okurken aklıma ELAM’ın verdiği bu cevap geldi.

ELAM “Biz işgalle ilgilenmiyoruz, bizim gündemimiz mültecilerdir” dedi…

Müteahhit Gürcafer ise,

-Purnara Mülteci Kampı’ndaki kişilerin büyük çoğunluğu kuzeye getirilen işçilerden oluşuyor, dedi.

Peki, CTP vekili Sami Özuslu ne dedi?

-Kıbrıs’ın kuzeyine getirilen yabancı işçilerin 12 bini kayıp, öğrencilerin ise 30 bini kayıp!

Müteahhit Gürcafer ile CTP’li Özuslu’nun söyledikleri örtüşüyor. Peki, bu 42 bin kayıp nerede? Hepsi olmasa da bir kısmı güneye geçti!

Ne diyor Müteahhit Gürcafer bu konuda?

-“Yabancı ve yerli kişilerin ortaklığında yurtdışından işçi getiren firmaların ‘içerisine sızan çeteler’ getirdikleri kişileri güneye kaçırmayı teklif ediyor”…

Gürcafer’e göre “çeteler” yapıyor bunu, yabancı işçi getiren “firmalar” değil.

Burada konunun iki muhatabı var: Kıbrıs Cumhuriyeti ve Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri ile Güvenlik Kuvvetleri Komutanlıkları.

Türk ordusunun tuttuğu Yeşil Hat’tan aleni bir şekilde Kıbrıs Cumhuriyeti hükümetinin yönetimindeki bölgeye insan kaçakçılığı yapıldığını söylüyor Gürcafer!

-Purnara Mülteci Kampı’ndaki kişilerin büyük çoğunluğu kuzeye getirilen işçilerden oluşuyor, diyor Müteahhitler Birliği Başkanı Gürcafer!

***

Fikir jimnastiği yapıyor Kıbrıs Cumhuriyeti liderliği “iki devletli çözüm” için. Bütün siyasi partilerde fısıltı şeklinde “kuzeyi verelim kurtulalım” diye konuşuyorlar.

Geçinmek için 3 işte birden çalışan gencin bunları düşünmeye fırsatı yoktur. Ama Bay Hristodulidis, kuzeyi verseniz de kurtulamazsınız…

-Siz işgali görmezden gelseniz de işgal sizinle ilgilenecektir!

İşgal hiçbir şey yapmasa, kapınıza mülteci yığar. Yoksa “Çin Seddi” mi inşa etmeyi planlıyorsunuz?

(1 Nisan 2024 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author