Parrhesia için ölen Cumhuriyetçiler

Aziz Şah – 23/4/2024

Kıbrıs’ta mezarlıkların giriş kapısının yanındadır öldürülen yurtseverlerin mezarları.

Neden bilir misiniz? Çünkü tarih orada başlar.

Modern tarihimizde kurulan ilk mezarlıkların ilk ölüleri onlardır. Kapıdan girince sol kolunuzun üstündedir Cumhuriyetçilerin mezarları…

Kıbrıslı yurtseverlerin üzerine yağmur gibi kurşun yağan bir aydır Nisan.

Bu yüzden T. S. Eliot’un dizeleri geçer aklımdan:

“Ayların en zalimi Nisan’dır

Ölü topraktan leylaklar fışkırır”

Katilleri kovalarız senelerdir, vakti geçti öldürülenlerin fikirlerinin izleğinden gitmenin… 

Kıbrıs’ta söz söyleme özgürlüğü Derviş Ali Kavazoğlu, Ahmet Muzaffer Gürkan ve Ayhan Hikmet’in inadıdır:

Isegoria ve Parrhesia onlarda vücut bulur!

“İfade özgürlüğü” önce özgür ve yurttaş olmakla ilgilidir.

Isegoria, halk meclislerinde yurttaşlar arasında “söz söylemede eşitlik” ilkesidir.

Parrhesia ise, yurttaş olmanın bedeli olarak ölümü göze alarak hakikati söylemektir.

Her yurttaşın bilinçli ve sürekli olarak “uyanık olduğu” bir kamusal yaşam biçimidir Cumhuriyet. Cumhuriyetçiler için sandığa indirgenemeyecek bir konudur demokrasi…

Cumhuriyet Gazetesi’nden sonra Kıbrıs Türk Halk Partisi’ni kurarken Gürkan şöyle der:

-“Bir cemaatın bünyesinde radikal esaslara dayanan, devrimci ve aynı zamanda yapıcı ve iyi teşkilatlı bir murakabe müessesesi, yani halk deyimiyle- muhalefet olmazsa o toplumda hürriyet ve demokrasi gelişemez ve ilerleme olamaz. Demokratik müesseselerden ve hürriyetten mahrum olan bir cemaat iktisadi, içtimai, manevi ve ilmi alanlarda kalkınamaz ve asla refaha ve mutluluğa kavuşamaz”…

1960’ta Kıbrıs’ta çağın çok ötesindeydiler… 2020’lerdeki Kıbrıs’ın da ötesindedir Nisan’da öldürülen Cumhuriyetçiler!

Yeni kurulan Cumhuriyet’in Kıbrıslılara ne vadettiğini çok içten ve basit bir dille anlatan yazılar yazan Haşmet Muzaffer Gürkan şöyle der:

-“Anayasanın 18. maddesinin 1. fıkrası ‘her şahıs, düşünme, vicdan ve din hürriyetine sahiptir’ diyor. Anayasa bu hükümle yeni bir şey söylemiyor, ancak insanlığın yüzyıllarca uğrunda kan döktüğü, çeşitli acılara katlandığı bir yüce duyguya, özgürlük duygusuna saygıyı bir kere daha tekrarlıyor”…  

İnsan haklarının insan derisine yazıldığı tarihin bilincindeydiler…

Günümüzde ilerici geçinenlerden “Hep muhalefet etmeyin” lafını sık sık duyarsınız, Gürkan ise 1960’ta,

-“Muhalefet olmazsa o toplumda hürriyet ve demokrasi gelişemez ve ilerleme olamaz” diye yazıyordu…

4 Ağustos 1960’ta Lefkoşa’da Çağlayan Bar’da “Bağımsız Kıbrıs Türk Münevverleri” adına basın toplantısı düzenleyen Avukat Ahmet Muzaffer Gürkan şöyle diyordu:

-“Cumhuriyet’in kuruluşuna müteakip bir Türk muhalefet partisi kurulacak… Zürih ve Londra Anlaşmalarından gayrı bütün meselelerde Dr. Küçük’e muhalefet edeceğiz… Evkaf ve cemaat işlerinde halka hesap verilmesini isteyeceğiz… Biz Kıbrıs’ta birlik ve beraberliğimizin muhalefet partisinin kurulmasıyla zedelenmeyeceğine inanıyoruz”…

Dr. İhsan Ali de şöyle yazıyordu Cumhuriyet’te:

-“Muhalefetsiz demokrasi olmaz. Muhalefet olmayan yerde diktatörlük hüküm sürer. İşte bu gerçeğe inandığımız içindir ki bu memlekette Cumhuriyet kurulduktan sonra bir muhalefet partisinin vücuda getirilmesini sağlamak amacıyladır ki ‘Cumhuriyet’ gazetesi teessüs etmiş bulunuyor”…  

Gerçek bir demokrasi olan bir Cumhuriyet’te “muhalefet”in ve “ifade özgürlüğü”nün işlevini çok iyi kavramış Cumhuriyetçilerdi onlar…

Peki, Dr. Küçük ne diyordu?

Özker Yaşın’ın “Nevzat ve Ben” kitabından okuyalım. Gürkan’ın Londra’da Barrister-at-Law ünvanını alıp Kıbrıs’a döndüğünü öğrenen Dr. Küçük, Özker Yaşın’a şöyle der:

-“Bu puşt pezevenk Kıbrıs’tan gittiğinden beri kafamız dinlenmişti. Şimdi geriye döndü. Kimbilir tekrar hakkımda neler yazacak ve asabımı nasıl bozacak”…

Rauf Denktaş ise Gürkan ve Hikmet’in alçakça öldürülmesinden sonra “Mezara mektubunuz var” başlıklı yazıda şöyle diyordu:

-“Ailenize başsağlığı diledik, şimdi de cemaata ‘büyük bir tehlike atlatmışsın, geçmiş olsun, asil ruhlu, milli şuuru tam, temiz cemaatım’ diyoruz. Hepimize de geçmiş olsun”…

Milattan önce beşinci yüzyılda yazılan “Fenikeli Kadınlar” oyununda Polyneikes şöyle der:

“(Sürgünde) En kötüsü nedir bilir misin? Özgürce konuşma hakkından yoksundur insan. (en men megiston, ouk ekhei parrhesia”…

Nisan’da üzerlerine yağmur gibi kurşun yağan Cumhuriyetçiler “parrhesia” için öldüler…

(23 Nisan 2024 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author