Kavazoğlu çağımızın aklı, şerefi ve vicdanıdır!

Aziz Şah – Sovyetler Birliği’nde devasa binaların üzerinde şöyle yazardı:

“Parti çağımızın aklı, şerefi ve vicdanıdır!”

1 Mayıs alanında dolanırken bu söz düştü bilincime…

Trampet çalan çocuklara baktım…

Onlar için parti trampettir.

Parti flaması taşıyan çifte kumru sevgililere baktım…

Onlar için parti aşktır.

Ama parti uygun görmezse sevgililerinden ayrılmak zorunda kalabilirler. Çok parti gördüm böyle, kimin kiminle birlikte olması gerektiğine veya olmaması gerektiğine karar veren.

Protokole baktım sonra…

“1 Mayıs’ta protokol olur mu?” dedim kendi kendime. Vardı ama…

En çok trampet çalan çocuklar dokundu, dokunur bana.

Yıllar önce yazdığım şiirlerden birini hatırlattı trampet çalan çocuklar:

“Patlak trampetin zafer mevsimi”

Patlak bir trampetle zafer şarkıları çalarak yürüyoruz…

Trampetten ses çıkmıyor!

Kulakları kesilerek ipe dizilen savaş kurbanlarının kulaklarındaki sessizlik gibi…

Patlak trampetin sessizliği uğulduyor kulaklarımızda!

“Parti” çağın sessizliği, dilsizliği, vicdansızlığıdır diyorum patlak trampetin çalamadığı şarkıları düşündükçe…

Trampet “parti”nin boynunda. Peki tokmak kimin elinde?

Lurucinalı Hasan Gazi ile dolanıyoruz 1 Mayıs alanında…

Gazi Rumcasıyla ahalinin nabzını yokluyor…

Sorular soruyor cevaplar arıyor…

Nabız atmıyor!

Gazi’nin ses tonundan anlıyorum daha yolun çok başında olduğumuzu…

Kimsenin tarihle bir alıp veremediği yok…

Soru soran yok, cevap arayan yok!

Patlak trampetin zafer marşlarının sarhoşluğunda “an”ın tadını çıkarıyorlar… 

Geçmiş ya da geleceği düşünmelerine gerek yok. Ne de olsa parti onların yerine düşünüyor…

Çünkü “Parti çağımızın aklı, şerefi ve vicdanıdır!”

“Parti” bizim yerimize düşünür, bize kararlara uymak düşer.

Olur da partinin akılsız, şerefsiz ve vicdansız Enosis kararına partinin Genel Sekreteri bile karşı çıkarsa, partiden ihraç edilir.

AKEL Genel Sekreteri Plutis Servas gibi…

Sonra da resimleri duvarlardan indirilir…

Enosis’e karşı bayrak açan Plutis Servas, Adamos Adamantos, Vasos Vasiliu, Miltiadis Hristodulu ve Kostas Partasidis gibi isimleri parti tarihinden kazınır…

İroniktir: AKEL’in Genel Sekreteri Plutis Servas’ın başına gelenler ile Yunanistan Komünist Partisi Genel Sekreteri Pantelis Pulyopulos’un başına gelenler çok benziyor birbirine…

Yunanistan’da Marksizmin kurucularındandır Pulyopulos. Marx’ın Kapital’ini Yunancaya çevirdi, Türk-Yunan savaşında Yunanistan’ın Anadolu’da haksız bir savaş yürüttüğünü söyleyerek cephede bozgunculuk yaptı; kurşunlar yağarken savaşın içinde milliyetçilikle mücadele etti. Kısa ömrüne büyük işler sığdırdı. İtalyan faşistler tarafından kurşuna dizilerek öldürüldü…

Nasıl kurşuna dizildiği ise başlı başına bir efsanedir…

İtalyan idam mangası diğer devrimci Marksistlerle birlikte Pulyopulos’u kurşuna dizmek için hücresinden çıkarır. Komutan Pulyopulos’a sorar: Son isteğin ne? Pulyopulos cevap verir: Askerlere konuşma yapmak istiyorum! Pulyopulos sigara içmek, en çok sevdiği şarkıyı son kez dinlemek veya mektup yazmak istemez. İtalyan idam mangasına konuşma yapmak ister… İtalyan askerlere İtalyanca konuşma yapar Pulyopulos. Pulyopulos’un kaç dil bildiği bir muammadır. Savaşın gerçek taraflarını, işçi sınıfı ile burjuvazi arasındaki savaşı anlatır Pulyopulos İtalyan askerlerine… Sonra sıra komutana gelir: Nişan al! İtalyan askerlerden hiçbiri silahlarını Pulyopulos’a doğrultmazlar. Komutan tekrar ve tekrar bağırır. İtalyan askerler emre itaat etmezler. Komutan mecburen kendi işini kendi görür…

Pantelis Pulyopulos…

İşte böyle bir lideri vardı Yunanistan Komünist Partisi’nin. Stalin’e itaat etmediği, milliyetçiliğe boyun eğmediği ve sosyalist devrimden taviz vermediği için Yunanistan Komünist Partisi’nin tarihinden adı silindi. AKEL’in Plutis Servas’ı tarihten sildiği gibi Yunanistan Komünist Partisi de Pantelis Pulyopulos’u tarihten sildi…

Pulyopulos’un yazdığı çoğu kitap arşivlerde unutuldu. Kitaplarının birçoğu 2000’li yıllarda keşfedilip yayınlandı!

Evet, “Parti çağımızın aklı, şerefi ve vicdanıdır!”

Pulyopulos’un ve Plutis Servas’ın partisi çağımızın, aklı, şerefi ve vicdanıdır…

1941’den beridir hataları ve ihanetleri sorgulanmadan hükümdarlığını sürdüren AKEL’e baktıkça “Hangi parti çağımızın aklı, şerefi ve vicdanıdır?” diye soruyorum…

Hangi “parti”?

Bolşevik Partisi’nin bir tane tarihi yoktur, tek bir programı yoktur; programı sürekli güncellenmiştir. 1900’den 1917’ye bir tarihi var. 1917’den 1921’e başka bir tarih. 1921’den 1926’ya başka bir tarih. Sonrası ise katıksız bir Stalin hükümdarlığıdır…

Alman, Amerikan, İtalyan, Portekiz, Fransız hiç fark etmez. Hangi komünist partinin tarihine bakarsanız bakın, hiçbirinin tek bir tarihi yoktur.

Tarih çünkü düz bir çizgide ilerlemez.

AKEL’in ise tek bir tarihi var.

AKEL’in bu anlamda dünyada eşi benzeri yoktur. 1941’den 1974’e kadar Enosis, 1974’ten 2019’a federasyon diyen düz bir tarih çizgisi…

Nisan 1944 ve Temmuz 1945 kongreleri, 1948’de Yunanistan Komünist Partisi’nden alınan talimat, Mart 1962 ve Temmuz 1964’deki Enosis kararları…

Dümdüz bir çizgide Enosis yolunda yürüdü “çağın aklı, şerefi ve vicdanı” olan parti…

11 Nisan 1965’te Kavazoğlu’nun öldürülmesinden sonra da bu çizgi değişmedi 1974’e kadar…

Derviş Ali Kavazoğlu’nun yoldaşı Hristakis Venezos aralarında geçen konuşmaları aktarıyor Galeri Kültür Yayınları’ndan çıkan “Derviş Ali Kavazoğlu 11 Nisan 1965 Lefkoşa-Larnaka Yolu” kitabında.

Kavazoğlu konuşuyor:

“Siyasi birleşmeyi sağlayacak tek güç AKEL, genel olarak soldur. Emperyalizmin, özellikle de Amerikan emperyalizminin müdahalelerini hafife almıyor ve görmezden gelmiyorum. Maalesef AKEL Kıbrıs Türkleri için yapmak zorunda olduklarını yapmadı. Daha da kötüsü, Enosis hattını, güya taktiksel nedenlerden dolayı, partiden bazılarının bana söylediği gibi, sağdan gelen tecridi uzaklaştırmak için takip etti.”  

Kiriakos Cambazis de “Bir Efsanenin Açığa Çıkması” kitabında şöyle diyor:

“AKEL yönetimi aşırılık yanlısı Kıbrıslı Rumlar tarafından hayatları tehlikeye atılan Kıbrıslı Türk vatandaşları savunup, denetimsiz zorbalıkları cezalandıracağına; engellerin önünde duracağına, Kıbrıs Türk toplumunu Kıbrıs halkından ihraç etmeyi çabalıyor. O zamanlar papazlar, askerler ve nihayetinde iki toplumu kesin bir bölünmeye iten, Kıbrıslı Türkleri yok etme planları düzenleyen sağın farklı milliyetçi unsurlarıyla oluşan solun birliğinden dolayı da övünüyor.”   

Kiriakos Cambazis Galeri Kültür Yayınları’ndan çıkan “Kıbrıs Devleti Üzerine” kitabında şöyle diyor: “Doğrusunu söylemek gerekirse olayın tek sorumluları Makarios ve yandaşları da değil. Olayın içinde, gözleri önünde işlenen bu cinayetleri siyaseten örtbas eden ve bunları bilinçli bir şekilde saklayan devrin AKEL yönetimi de var…

Kavazoğlu’nun ölüm yıldönümünde, Nisan ayında mezarı başında toplandıklarında ne diyecekler acaba?”

Hristakis Vanezos Kavazoğlu’na soruyor:

“Şimdi bu trajik durumdan kurtulmak için partimiz AKEL’in ne yapmasını bekliyorsun? Sen ne yapmayı düşünüyorsun?”

Kavazoğlu cevap veriyor:

“Eğer AKEL, en büyük siyasi güç olarak, halka gerçeği, yani Kıbrıs Rum tarafının izlediği Enosis çizgisinin, Kıbrıs Türk liderliğinin izlediği Taksim politikasının güçlenmesine gerekçe oluşturduğunu söylemezse, işte o zaman birleşik bir devlet olarak Kıbrıs Cumhuriyeti’nin geleceği karanlık olur. Elbette farklılıklar arasında köprü kurmak ve güvenin yeniden inşa edilmesi gecikir, bu yöndeki asıl çaba başlamazsa, her iki toplumun ortak ülkede bir arada barış içinde yaşama umutları da boşa gider. Gerçeği şimdi böyle görüyorum. İşçi sınıfının ve solun lider gücü olarak bu rol AKEL’e aittir. AKEL her şeyden önce Kıbrıs Türk toplumunu geri püskürten sloganlardan kendini kurtarmalıdır.  Sonra Kıbrıs’ın kurtuluşuna giden yolu açmak ve ülkeyi bölünmeden kurtarmak için Kıbrıslı Türklere uzlaşma ve barış eli uzatmalıdır. Bana gelince, bugüne kadar mücadele ettiğim gibi yine mücadeleme devam edeceğim…

İşçi sınıfının büyük partisine, AKEL’e bağlı olduğum için gururluyum, ancak Kıbrıslı Türk olarak çabalarımın siyasi korunmadan yoksun olduğunu hissetmem gibi, bazı durumlarda yoğun siyasi baskı hissediyorum. AKEL’in Enosis politikası bana yardım etmiyor, tam tersi beni zor durumda bırakıyor. Bir öncü olarak iki toplum arasındaki Türk-Rum dostluğunu ve işbirliğini inşa etmeyi ne kadar başaracağım? Enosis çizgisini izleyen AKEL’in politikası için Kıbrıslı Türk çalışma arkadaşlarıma ne der, ne cevap veririm?”

Kavazoğlu’nun yoldaşı Hristakis Vanezos cinayeti sorguluyor:

“AKEL Merkez Kurulu’nun ihmalleri var mıydı? Olay, parti yönetiminin dikkatsizliği ve hatalarıyla mı gerçekleşti? Acaba onların izni olmadan kendi başına mı bu ilişkilere girişmişti? Hatta AKEL yönetiminin desteklediği Enosis politikası onu yavaş yavaş partiye yabancılaşmaya sürüklemiş ve onu, eylemlerini kendi kişisel ilişkilerinde temellendirmeye mi sevk etmişti?

Bu sorular hala daha boşlukta sallanıyor ve uzun bir süre de öyle kalacaklar. Yalnızca AKEL Merkez Kurulu bu sorulara tam bir şeffaflıkla yanıt verebilir. Bu da gerçek bir politik erdem gerektirir, böylece her iki kesimdeki, Kıbrıslılar da gerçeği öğrenmiş olur…”

“Çağın aklı, şerefi ve vicdanı olan parti” bu sorulara cevap vermek yerine, Kavazoğlu’nun içini boşaltıp, mezarını bir tapınağa ve dilek ağacına dönüştürdü. Bu sorular sorulmasın diye Kavazoğlu’nu tabulaştırıp, patlak trampetle mezarı başında zafer marşları çaldılar…

Kavazoğlu’nun ölümünden sonra yoldaşı Hristakis Vanezos AKEL Genel Sekreteri Ezekias Papayuannu tarafından sorgulandı. Sorgulama sırasında Vanezos şunu öğrendi: Partinin Genel Sekreteri, partinin en önemli Türk militanının faaliyetlerinden habersizdi.

Vanezos şöyle diyor: “Konuşmamızı bitirip giderken, Derviş’in çalışmaları hakkında Genel Sekreter’in hiçbir şey bilmemesi karşısında şaşkınlık içerisinde olduğumu itiraf ettim…”

Türk ve Rum toplumları arasında partinin köprüsü olan Türk üyesinin faaliyetlerinden partinin başının haberi yoktu. Bu da aslında “iki toplumlu faaliyetleri” ne kadar önemsediklerini gösteriyordu.   

AKEL’e yaranmak için kılıktan kılığa giren solcular düşünsün: Kavazoğlu’nun faaliyetlerinden bile haberdar olmayan “partinin başı” sizi başına taç yapar mı?

En azından bu konuda “birlik” olup Derviş Ali Kavazoğlu’nun hesabını birlikte soralım. Belki cevap alırız. Kavazoğlu iki toplum arasındaki köprünün adıdır çünkü…

Kavazoğlu’nun mezarı başında Avrupa Parlamentosu seçimleri için oy isteyenlerin “aklını, şerefini ve vicdanını” sorgulayın!

Kaç on yıl daha patlak trampetin zafer marşlarını dinleyeceğiz?

Bu yazının tek bir sonuç cümlesi vardır:

Kavazoğlu çağımızın aklı, şerefi ve vicdanıdır!

(5 Mayıs 2019 tarihinde Afrika gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author