Aziz Şah – Ajda Pekkan’ın Eurovision’a katıldığı “Aman petrol” şarkısını bilmeyeniniz var mı?
Bizim de “Aman hidrokarbon, canım doğalgaz” diye ağıt yakmamızın vaktidir…
Bizi bu saatten sonra ağıt anlatır ancak…
Bizim bu saatten sonra tragedyamız yazılır, komedya olarak oynanır…
Açarız bir pankart ada üzerindeki bütün hava ve deniz üslerinde “Godot gelmedin mi daha?”…
Çok imzalar atıldı bu adada, daha çok imza atılacak ama hiçbiri 2010’dan itibaren atılan imzalar gibi olmayacak…
İleride arkeologlar Akdeniz’de bir ada vardı, adı Kıbrıs’tı diye başlayan bir kitap yazacaklar…
Nasıl ki antik çağları topraktan çıkardıkları “çömlekler” ile tahlil ediyorlarsa, ileride biz “çömlek” olduğumuzda Kıbrıs’ın mezar taşını da “belgeler” üzerinden yazacaklar…
Atılan ve atılamayan imzalar alt alta dizilecek…
Nice işgaller, istilalar, fatihler, fetihler gördü tarihle yaşıt bu zeytin…
“Aman hidrokarbon, canım doğalgaz” adayı tamamen yok eder mi bilmem ama adalıların açgözlülüğü adanın sonunu getirecek…
Arkeologlar sıralayacak ileride: Enosis plebisiti, Kıbrıs’ı istirdat projesi, Macmillan, Acheson, Güvenlik ve Garantiler, Annan derken…
1964 yılında TC’nin Makarios hükümetini Kıbrıs’ın tek temsilcisi olarak tanıması…
1983 KKTC’nin ilanı, Kıbrıslı Türklerin intiharı…
1995 TC-AB Gümrük Birliği anlaşması ile Kıbrıslı Rumların tek başlarına 2004’te AB’ye girmesi…
Sonra da 2004’ten itibaren “Türkler evet dedi, Rumlar hayır” zırlaması var…
Federalistlerden, konfederalistlerden, bütün konfetilerden, işgalcilerden, istilacılardan, işbirlikçilerden duydukça “Biz Annan planına evet dedik, onlar hayır” sözünü, öfkeme hakim olamıyorum…
Türkiye Cumhuriyeti devleti ve onun papağanları “Annan planı sırasında AB verdiği sözleri tutmadı” dedikçe; “biz Annan planına evet dedik Rumlar hayır dedi” diye ısrar ettikçe…
Çıldırıyorum!
1995 yılında Türkiye AB ile bir Gümrük Birliği anlaşması imzaladı.
Hani, Deniz Gezmiş kuşağı “Onlar ortak biz pazar” derdi, o ortak pazar bu “Gümrük Birliği”dir…
O anlaşma ile Kıbrıs’ın Türkiye ve Yunanistan’ın üye olmadığı bir kuruluşa üye olmasının önü açıldı. Kıbrıs’ın AB’ye girişi Annan planı ile değil, 1995 TC-AB Gümrük Birliği anlaşması ile mümkün oldu…
Kıbrıs tarihinde Kıbrıs’ın imza koymadığı ama Kıbrıs’ın kaderini değiştiren bir anlaşmadır o…
Rum Kıbrıslıların tek başlarına Kıbrıs’ı temsilen AB’ye girmelerinin önünü Tansu Çiller Türkiye’si 1995’te açtı.
Vazgeçin “Annan planına biz evet dedik, onlar hayır dedi, verdiğiniz sözleri tutun” martavalından…
Kendi kendinize yalan söyledikçe haklı çıkmıyorsunuz!
1995’te düğüm atıldı, 2010’dan itibaren ise Kıbrıs tarihi yeni bir evreye girdi…
“Aman hidrokarbon, canım doğalgaz” evresi…
*
Sen gelmeden önce her yer karanlık
Dünya ıssız dünya durgundu bilmem niçin
Her yerde aradım tatlı bir ışık
Bir ateş bul gönlümü ısıtmak için
*
Sen gelince sanki bir güneş doğdu
Aydınlık günüm gecem artık çok güzel hayat
Sanki herşey birden bambaşka oldu
Sensiz ne kadar zormuş meğer ne güçmüş
hayat
*
Aman petrol, canım petrol
Artık sana sana muhtacım petrol
Elinde petrol, sonunda petrol
Artık dizginlerim senin elinde petrol
*
Öyle gururlusun giremem yanına
Girmişsin kimbilir kaç aşığın kanına
Dolardan marktan başka laf çıkmaz dilinden
Neler neler çekiyorum senin elinden
*
Nice zengin dilber düşmüş ardına
Düş başka gerçek başka yar olmazsın sen
bana
Belki gideceksin bir gün gerçekten
İşte senin ardından ağlıyorum şimdiden
*
“Aman hidrokarbon, canım doğalgaz” evresine girmiş bulunduk…
1982-2010 arası Kıbrıs Cumhuriyeti uluslararası deniz hukuku, münhasır ekonomik bölge ilanı ve bölge ülkeleri ile sınır anlaşmazlıklarını halletti…
Kıbrıs’ı bitirecek imzalar 2010’dan sonra atıldı…
ENİ-Kıbrıs…
Total-Kıbrıs…
ExxonMobile-Qatar Petroleum-Kıbrıs…
Noble-Shell-Delek-Kıbrıs…
Bu imzalar bugüne kadar Kıbrıs’ta atılmış en ölümcül imzalardır!
Üç tane garantörümüz vardı, üç bela!
7 tane de enerji şirketi ile imza attı Kıbrıs…
7 düvel gibi 7 şirket…
7 kollu ahtapot!
2010’da Kıbrıs’ta bulunacak petrol ve doğalgazın başımıza bela açacağını yazıyorduk.
Liberallerimiz çok heyecanlıydı. Bulunacak hidrokarbon ile “çözümü finanse edecek”lerdi…
Bulunan doğalgaz daha çıkmadan savaşı finanse etmeye başladı bile…
2010’a kadar atılan imzalar emperyalizmin askeri varlığını koruma altına aldı, yabancı orduları Kıbrıs’ın egemenliğinin üstünde bir tahta oturttu…
Üsler, tesisler, antenler…
2010’dan sonra atılan imzalar ise emperyalizmin askeri varlığını tamamlayan sömürgeleştirme imzalarıdır…
Askerler enerji şirketleri için vardır. Askerler zaten yarım yüzyılı aşkındır buradaydı…
Şirketlerle Kıbrıs Cumhuriyeti’nin imzaladığı anlaşma ile yeni bir devir başladı…
Hükümet yıkıp, rejim değiştiren, iç savaş çıkaran, kendi paralı askerlerini ve kendi “barış aktivistleri”ni finanse eden enerji şirketlerinden bahsediyoruz…
2010’dan bugüne 10 senede enerji şirketleri Kıbrıs’ın alışık olmadığı kadar çok konferanslar, açık ve kapalı toplantılar düzenledi. Doğalgaz fiyatları Kıbrıslıların kardeşleşmesinin önüne geçti…
Kıbrıs sorunu enerji borsasına bildirildi!
Brüksel’den Washington’a ve Lefkoşa’da arabölgeye kadar enerji şirketlerinin konferans salonlarında “hidrokarbon aydınları” devşirildi, “hidrokarbon sivil toplumu” oluştu ve “hidrokarbon barışçıları” hep beraber cümbür cemaat “Aman hidrokarbon” şarkısı söyledi…
En sonunda da kırbacı kapan boru hattının üstüne çıkıp rodeoya başladı…
İtalyan enerji devi ENİ’yi devleştiren Enrico Mattei’dir. Mattei’nin hayatında gizlidir biraz da şu yaşadıklarımız.
Enrico Mattei emperyalistlere göre İtalya’nın gördüğü en büyük adamlardan biri, kimine göre en büyüğü…
Roma’nın merkezinin bulunduğu semte adı bile verilmiş. Yaşadığı dönemde Roma’daki Başbakan’dan ve Vatikan’daki Papa’dan önemli tutulurdu…
Mattei, ENİ’nin tartışmasız dünyanın en büyük enerji şirketlerinden olduğu dönemde başındaki adamdı…
Büyük oyunda büyük hamleler yaptı. Sovyetler Birliği ile uluslararası emperyalizm arasında sıkışmış bir dünyada tehlikeli hamleler…
Fransız emperyalizmine kafa tuttu kendi emperyalist çıkarları için…
Sovyetler ile girdiği ilişki yüzünden geçirdiği kaza Batılı istihbaratların işidir kimine göre…
Kuzey Afrika’da Fransızlara karşı verdiği mücadele yüzünden Fransız Gizli Ordu Teşkilatı tarafından öldürüldüğü de söylenir. Kimine göre de kötü havadır kazanın sebebi…
Mattei’nin parçalanan uçağının iklimine bakıyorum, dönüp Kıbrıs’a bakıyorum. Mattei’yi parçalayan fırtına bizimkinin yanında akşamüzeri serini…
Mattei’nin uçağını parçaladığı söylenen “kötü hava” soğuk savaştı. Kıbrıs’ı içine çeken savaş sarmalı ise sıcak savaş…
Yine de sıcak çatışma için hava fazla soğuk!
Cezayir savaşında Fransız sömürgeciliğine karşı Arap devrimcileri desteklemenin karşılığı olarak Enrico Mattei Kuzey Afrika-Güney Avrupa arasındaki en önemli boru hatlarından birinin temelini attı…
Trans-Akdeniz boru hattının sonradan adı Enrico Mattei Boru Hattı oldu. Adam öldürüldü gitti, adı boru hattına verildi…
Eğer Arap devrimciler Fransa’ya karşı bağımsızlık savaşını kaybetseydi gazı ENİ değil TOTAL çıkaracaktı…
Bugünkü Libya için çok ders var Mattei’nin hayatında…
Hidrokarbon aleminin efsanesi Enrico Mattei’nin adını taşıyan boru hattı Kuzey Afrika-Güney Avrupa arası kısacık bir mesafededir. Cezayir-Tunus’tan Sicilya’ya…
East-Med denilen boru hattı ise Akdeniz’i enine öyle bir kesiyor ki mübarek piton!
İsrail’den İtalya’ya, tabii Rus ayısı boru hattına pençesini geçirip başını dişlemezse…
Denize düşen yılana sarılırdı eskiden…
Akdeniz’e bir piton düştü…
O gün bugündür, Akdeniz’e düşen pitonun üstünde rodeo yapıyor…
(2 Şubat 2020 tarihinde Afrika gazetesinde yayınlanmıştır)