Hatay Peşaver olmaktan, Kıbrıs Hatay olmaktan korkar…

Aziz Şah – Hatay Peşaver olmaktan korkuyor…

Kıbrıs Hatay olmaktan korkuyor…

Türkiye Kıbrıs’ı böldü, tarumar etti, parçaladı ama Türkiye Kıbrıs olmaktan korkuyor…

Türkiye sabah kalkıyor bölünme korkusuyla akşam yatıyor bölünme korkusuyla…

Türkiye bölünme korkusuyla Irak’ı ve Suriye’yi bölüp topraklarını ilhak etmek istiyor…

Kıbrıs’ın bölünmesine isyan edenlere Türkiye bölünme korkusuyla “bölücüler” diyor; nereyi bölmüş Kıbrıs’ı birleştirmek isteyenler?

Türkiye başkalarına yaptıklarının kendi başına gelmesinden çok korkuyor…

Korkmadan Suriye’deki cihatçılara tırlarca silah gönderdiler…

Gönderdikleri silahların karşılığında gelen mültecilerden korktular…

Tam bir korkak kahraman edasıyla gel-gitler sürüp gidiyor…

Türkiye Kıbrıs’ı Hatay yapmak (ilhak etmek) istiyor…

Suriye’nin Hatay’ı gündeme getirmesine ise tahammül edemiyor…

Türkiye Misak-ı Milli sınırlarını genişletmek istiyor.

Suriye ve Irak toprağında gözü olduğunu gizleyemiyor…

O kadar dik bakıyor ki elalemin toprağına, gizleyemiyor…

Suriye ise buna karşı Hatay’ı geri isteyince yer yerinden oynuyor…

Başa dönersek, Hatay ise Peşaver olmaktan korkuyor!

Herkes ötekinden korkuyor berikine özeniyor…

2011’de Suriye’de savaş başlayınca Hatay Peşaver olmaktan korkuyordu, korktuğu başına geldi…

Hatay’ı Peşaverleştirdi AKP rejim unsurları çoktan…

Herkes olduğu yerde dursun, üzerine bastığı toprak herkese yeter diyeceğim de herkese yetmiyor işte!

AKP rejim güçleri sürekli savaşta ısrarcı…

Bugün ateşkes, yarın yeniden taarruz, sonra ricat (ordunun geri çekilmesi), arkasından güvenli bölge, koridor, ileri karakol, boru hattı, petrol vanası, mültecilere konut…

Sürekli savaş ve ilhak politikaları bir süre daha bol reklamlı bir şekilde devam edecek…

Musul-Kerkük ve İdlib-Afrin mücadelesine paralel Kırım’ı da daha sık duyacağız önümüzdeki günlerde…

İdlib’te ateşkes olunca da Libya’da illa ki ateş harlanır…

Türkiye-Rusya arasındaki İdlib ateşkesinden bir gece önce TRT Haber’de Ukrayna’nın komedyen başkanı Zelensky vardı.

Rusya ile ilişkiler her bozulduğunda Türk televizyon kanallarında bu tür özel programlar ve anti-Sovyet Amerikan filmleri olur…

Türkiye Rusya’dan talepte bulunduğunda ise başka hiç film yokmuş gibi Türk kanalları mütemadiyen “Sivastopol” filmini gösterir. Film İkinci Dünya Savaşı’nın en ünlü keskin nişancısı “Bayan Ölüm” lakaplı Pavlişenko’yu anlatır…

Türk-Rus ilişkileri bozulduğunda Rus mezalimi derler Pavlişenko’nun Nazileri öldürmesine, ilişkiler düzeldiğinde kahraman Pavlişenko derler…

İdlib ateşkesinden önce de Rus düşmanlığı revaçta olduğu için Zelensky’yi devlet televizyonuna çıkardılar. Ukrayna devlet başkanı Zelensky’ye ısrarla Kırım’ın ilhakını sordu TRT…

Zelensky diplomatik cümleler kurdu, “Kırım’da apartman dairesi aldım, döşeyemedim bile” dedi; ama “işgalci Rusları Karadeniz’e dökeceğiz” falan demedi, TRT dedirtmek istedi…

Bir Ukraynalı siyasetçiden daha çok düşünüyor TRT Ukrayna’nın “toprak bütünlüğü”nü…

Türkiye ısrarla Kırım meselesini gündemde tutunca Rus basını da karşılığında Hatay’ı sürdü masaya…

Hobbala!

Rusya Kırım üstüne atıp tutan hiçbir Türk gazeteciye bugüne kadar dokunmazken, Türkiye Hatay hakkında Moskova’da haber yapılması üzerine Sputnik’te çalışan ve konu ile alakası olmayan 4 Türkü gözaltına aldı, sonra bıraktı…

Türk basını gece gündüz Kırım’daki Rus işgali diyor, Sputnik’te “Çalıntı eyalet: Hatay 80 yıl önce neden Fransa tarafından Türkiye’ye verildi?” diye Moskova merkezinden haber yapılınca ise İstanbul’da büroyu polis, Ankara’da gazetecilerin evlerini sivil faşistler bastı…

Türkiye herkesin yarasına dokunabilir, ama Türkiye’ye kendi yarası hatırlatıldığında Ankara aklını kaçırır!

Türkiye Kırım’daki Rus işgali diyor; Kıbrıs’taki Türk işgali dediklerinde ise çıldırıyor…

Kırım’da bir Rus işgali de yok işin aslı, Kıbrıs’ta ise bir Türk işgali var işin aslı…

Kırım’ı Sovyetler Birliği Kiev’e Moskova’dan daha yakın olduğu için yönetmesi için devretti 20. yüzyılın ortasında; Kiev’de faşistler iktidara gelip Kırım’daki Rus nüfusu tehdit etmeye başlayınca 21. yüzyılın başında Rusya yönetmesi için Ukrayna’ya verdiği toprağı geri aldı…

Ortada ne Kırım’ın ilhakı ne de işgali var… 

Kırım’daki Rus varlığına esas karşı çıkan NATO’dur işin esasında, Kıbrıs’taki Türk askeri varlığını da destekleyen NATO’dur esasında…

Yani Batı’nın ve Türkiye’nin Kırım ve Kıbrıs’taki ikiyüzlülüğü bir NATO yüzsüzlüğüdür…

Kırım meselesini de dünyada gündemde tutan üç devlet var: ABD, Almanya ve Türkiye…

İngiltere, Fransa, İtalya ise Kırım meselesinde British Petroleum, TOTAL ve ENİ’nin çıkarlarından dolayı geri adım attı; Almanya ve Türkiye’deki Atlaktikçiler ile ABD Kırım’ı milli mesele yaptı…

Kırım meselesi NATO için Karadeniz’i muharebe alanına çevirme meselesidir özetle…

ABD’nin aklına estiğini yapamadığı tek deniz olan Karadeniz’i muharebe alanına çevirmek için Kırım’ı gündemde tutuyorlar…

Türkiye açısından ise; Kırım meselesini sürekli gündeme getirirsen bugün Hatay’ı, yarın kuzey Kıbrıs’ı yüzüne vururlar…

Diğer taraftan Türkiye Hatay’ın konu edilmesine bile tahammül edemezken, Anadolu Ajansı haber yapıp Ayn-el Arap, Telebyad, Rakka, Deyrizor, Hasek, Afrin, Halep, İdlib, Musul-Süleymaniye, Kerkük gibi yerleşim yerlerinin 1918-22 arası Misak-ı Milli mücadelesinin parçası olduğunu yazıp dünyaya ilan etti…

Yani büyük oranda bugün Türk ordusunun ABD adına vekalet savaşı yürüttüğü toprakların vakti zamanında ata toprağı olduğunu yazıyor Anadolu Ajansı…

Buna karşı Arap Haber Ajansı SANA Hatay’ın Suriye toprağı olduğunu yazsa bunu savaş sebebi sayıyor Türkiye; Rus Sputnik yazınca ajansta çalışan gazetecilerin evi basılıyor sivil faşistler tarafından…

Hatay’ın konu edilmesine tahammül edemezler ama kuzey Irak ve Suriye topraklarında hak iddia ettiklerini devletin resmi haber ajansı duyurur sözde “tarih haberi” adı altında…

Mustafa Kemal’in 3 Kasım 1918 tarihli emrinde Misak-ı Milli için “Suriye Vilayeti’nin kuzey hududu, Lazikiye’nin kuzeyinden ve Han Şeyhun’un güneyinden geçerek doğuya doğru (Deyrizor’un güneyine) uzayıp gitmektedir” dediği aktarılıyor Anadolu Ajansı’nın haberinde…

Ayrıca Ocak 1920’de Misak-ı Milli’nin Atatürk tarafından “Lazikiye’nin kuzeyinden başlayıp Harim ve Tel-Rıfat’ın güneyinden geçerek Sacur Nehri’ne ulaşarak oradan da yine Deyrizor’un güneyinden geçerek Musul-Kerkük ve Süleymaniye’nin güneyine ulaşmıştır” şeklinde tanımladığının altı çiziliyor… 

İşine geldiğinde Abdülhamid’çi, işine geldiğinde Atatürkçü olan AKP rejim unsurları Mustafa Kemal’in o günün koşullarında söylediği sözleri ilhak bahanesi olarak göstermeye hazır…

Aynı Atatürk Hatay için “Ben bir sancak için Türkiye’yi harp tehlikesine sokmam” (Falih Rıfkı Atay, Çankaya kitabında aktarıyor) demiştir…

Hatay dün Türkiye’ye bağlandı, tamam…

Hatay bugün Peşaver olmaktan korkar…

Peşaver Pakistan’da Taliban’ın üslendiği yerdi…

Peşaver’de yaşayanların Hatay diye bir şehrin varlığından haberleri var mı acaba?

Peşaverliler neden korkar?

Hatay Peşaver olmaktan korkuyordu, oldu…

Peşaverliler Afganistan’dan korkar…

Hatay Peşaver olmaktan, Kıbrıs Hatay olmaktan…

Herkes kendi ötekisinden korkar…

Berikine de özenir!

Libya ve Çeçenistan da vakti zamanında Kuveyt’e özenirdi…

Muammer Kaddafi’nin oğlu Seyfülislam 2006’da Libya için “Akdeniz’de Kuveyt olmak” hedefini koydu…

Bunun için programı neo-liberalizmdi. Eğitimi, sağlığı, konut hakkını özelleştirecekti. Okuyan kız çocuklarına para vermeyince Libya kalkınacaktı Seyfülislam’a göre…

Akdeniz’in Kuveyt’i olmak için Libya’nın sosyal devlet yapısını ortadan kaldırarak uluslararası finans kapitale kapıları sonuna kadar açacaktı…

Kuveyt olacağım derken Libya kendini aşiretler arası savaşta buldu…

Biraz daha eskiye gidince 1991’de Çeçenistan’da Cohar Dudayev de halkına “Kafkaslar’ın Kuveyt’i” olma sözü verdi. Her evde “altın musluklar” olacaktı…

Yıllardır düşünürüm bu “altın musluk” işini…

Altın musluktan akınca su daha mı tatlıdır?

Kuveyt olacağım derken Rusya dümdüz etti Çeçenistan’ı…

Bir tane Kuveyt yeterdi, ikincisine gerek yoktu…

Akdeniz’de ve Kafkaslar’da ikinci ve üçüncü Kuveytler olmaya karar veren bu rejimler hava geçirmeyecek şekilde mühürlenmiş bir tabutta özenle korunmuş bir mumya açık havayla temas edince nasıl parçalanıyorsa öyle parçalandılar…

Kimisi Kuveyt olmak ister…

Kimisi Peşaver olmaktan korkar…

Ötekinden korkar, berikine özeniriz!

Peşaver Pakistan’ın kuzeyinde Suudi finansmanında, ABD desteği ve Pakistan istihbaratı eliyle örgütlenen Taliban’ın ana karargahıydı.

Pakistan Afganistan savaşı için Peşaver’i üsse çevirdi…

Türkiye de Pakistan’ın yaptığını yaptı; Suudi-Körfez emirlikleri finansmanıyla, Türk istihbaratı eliyle Suriye savaşına karşı cihatçıları Hatay’da topladı…

Daha savaşın en başında Hatay Peşaver oldu…

Savaş uzadıkça Peşaverleşme genişledi. Bütün Türkiye Peşaver oldu…

Pakistan’da Taliban Peşaver’le yetinmedi yayıldı bütün ülkeye, Türkiye’de Hatay’la başlayan Peşaverleşme’nin sonuçlarını ileride göreceğiz…

AKP rejim unsurları iktidardan gitse bile bu Peşaverleşme belasını bütün Akdeniz nesiller boyunca yaşayacak…

Peşaver geldiğimiz noktada bumerang demektir. Atarsınız ve size geri döner…

Cihatçıların Suriye Arap Cumhuriyeti’ne karşı silahlandırılmasının faturası Türkiye’ye ve bütün Akdeniz’e çıkacak…

Namlular silahı verene döndü hep Peşaver’deki Taliban’dan bu yana…

Afganistan savaşında parayı Suudi Arabistan verdi Pakistan istihbaratı cihatçıları örgütledi. Bütün Orta Asya’yı terörize ettiler…

Suriye savaşında parayı Suudi Arabistan verdi Türk istihbaratı cihatçıları örgütledi. Bütün Orta Doğu terörize oldu…

Bu duruma Peşaverleşme deniyor…

Pakistan Senatosu Savunma Komitesi Başkanı Müşahid Hüseyin TC Başbakanı Ahmet Davutoğlu İslamabad’a gittiğinde kendisini uyardı:

“Ahmet Davutoğlu buraya geldiğinde görüşmüştüm. O zaman kendisini uyardım. ‘Bizim Afganistan’da yaptığımız hataları siz Suriye’de tekrarlıyorsunuz. Desteklediğiniz örgütler size geri döner’ dedim. Pakistan’ın Afganistan’daki savaşa müdahil olması yanlıştı, sonradan Taliban’ın desteklenmesi de yanlıştı. Bunların bedelini ödüyoruz”…

Peşaverleşme budur işte…

Türkiye’yi yöneten AKP rejim unsurları birçok hatayı bilerek yaptı “büyük devlet” olmanın gereği olarak…

Kendi içindeki beyinler bir yana, Pakistan’dan da uyarıldılar, umursamadılar…    

Kırım’dan Kıbrıs’a, Peşaver’den Hatay’a, Balkanlar’dan Kafkaslar’a, Tuna, Fırat, Nil’den Hazar, Akdeniz, Karadeniz’e, Kuzey Afrika’dan Kuzey Atlantik Paktı’na daha nice büyük devlet salvolarına tanık olacağız…

Bütün dünya Peşaverleşti, hepimiz Peşaverliyiz, yoktur Peşaver’den başka gidecek yerimiz…

(8 Mart 2020 tarihinde Afrika gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author