İşgalden 3 yıl sonra Denktaş-Makarios diyaloğu

Şener Levent – 27 Ocak 1977’de yapılan Denktaş-Makarios görüşmesinin tutanakları geçti elimize…

Denktaş’ın kaleminden…

Ve bir dizi yazı olarak yayınlamaya başladık gazetemizde…

Basında ilk kez yayınlanıyor…

Bilirsiniz…

Bu görüşme Denktaş’ın talebi üzerine BM Genel Sekreteri Perez de Cuellar’ın gözetiminde yapılmıştı…

Denktaş Makarios’u hiç sevmezdi…

Makarios da onu sevmezdi herhalde…

Böyle olmakla birlikte toplantı yerine Denktaş’tan önce giden Makarios, Denktaş’ın doğum gününü kutlamayı ihmal etmemişti…

İki saat elli dakika süren görüşmeden sonra ayrılırlarken Makarios Denktaş’a sordu:

“Beni doğum günü partisine davet etmiyor musun?”

Denktaş şöyle dedi:

“Parti vermiyorum, fakat Türk tarafına gelmek istiyorsanız derhal bir şey ayarlar ve gelmenizden memnun olurum”…

Bunun ardından Denktaş notlarına şunu ekliyor:

“Dişlerini gösterdi… Tebessümmüş!”

Makarios el sıkışırken “Ne yazık ki anlaştık diyemeyiz” demiş ona…

O da “İyi bir başlangıç olmasını dilemeliyiz… Mesele bu ilk adımları atmaktır” diye karşılık vermiş…

***

İşgalin henüz sıcak yıllarında gerçekleşen görüşme, izleri bugüne kadar taşınan bir görüşme oldu…

Harita…

Toprak…

Ve federasyon konuşuldu…

“Biz sizin federasyon derken iki ayrı devletten oluşan bir konfederasyon öngördüğünüzü zannediyoruz” diyen Makarios, federasyon olacaksa toprak oranın da belirlenmesini isteyerek şöyle dedi:

“Ben halkıma federasyonu (ve özellikle iki bölgeli federasyonu) kabul ettim derken, toprak konusunda da iki toplumun işgal edeceği toprak parçasının büyüklüğünü de söylemem gerekir”…

Denktaş soruyor:

“Çeşitli defalar bizim toprak mülkiyetimizi %10 ile %17 arasında takdim ediyorsunuz. Biz toprağımızın %32.8 olduğunu biliyoruz… Size göre bugün elimizdeki toprak ne kadardır?”

Makarios:

“%37,5 kadar”…

Denktaş:

“Olabilir, ben de %36.4 biliyorum”…

Makarios:

“Biz teklifimizde %20 dedik, daha doğrusu nüfus oranını teklif ettik, tabii burada biraz pazarlık marjı vardır”…

Daha sonra Makarios Denktaş’tan bir yüzdelik vermesini istiyor kendisine…

Denktaş da veriyor:

“Sizi rahatlatacaksa söyleyeyim. %32.8’den aşağı olmayan bir alan istiyoruz”…

Makarios:

“Fakat bu çoktur… Aramızdaki fark çok büyüktür”…

Denktaş:

“Bu son nokta oluyor”…

Makarios:

“Yani %36-37 işgal edilmiş topraktan bize tampon araziyi vereceksiniz”…

Denktaş:

“Ben bir şey söylemedim. Yüzdelik istediniz, onu verdim. Sonra biz ‘işgal edilmiş’ sözünü kullanmıyoruz. ‘Kurtarılmış’ diyoruz, gerçek de budur. Çünkü buraları kurtarmamış olsaydık şimdi buralarda neler olacaktı, siz ve biz ne olacaktık?”

***

Makarios yerleşme serbestisini sordu sonra…

Mülk edinme hakkını…

Denktaş kesin bir dille karşı çıkmadı bunlara, ama hepsinin önüne güvenliği koyarak diplomatik bir biçimde reddetti…

Makarios bu masada eşitliğin olmadığının farkındaydı…

Denktaş arkasını askeri güce dayayarak konuşuyordu…

Ancak işgalden dolayı Türkiye’nin başına çorap örülmemesine özen gösteriyordu…

Bir ara Makarios toprak konusunda %32 ile %20 arasındaki fark kapatılır gibi değildir. %25 demiş olsaydınız ümit olurdu” deyince, Denktaş ona bir İngiliz gazetesine verdiği demeçte %30’un altına da razı olduklarını söylediğini hatırlatmış…

Bunun üzerine Makarios, Denktaş’ın ifadesiyle, bir sigara daha yakmış, yüzü en sevdiği arkadaşının cenaze merasimindeki kadar ciddileşmiş ve şöyle demiş:

“Ben öyle bir şey söylemedim”…

***

Ve önemli bir nokta daha…

Denktaş sordu:

“1968-1974 arasında o kadar az şey talep ettiğimiz halde niye anlaşmadınız?”

Şimdi dikkatle okuyun Makarios’un cevabını:

“Yunanistan’da askeri kanat enosis istiyordu. Anlaşma yapsam beni yok edeceklerdi. Grivas adadaydı. Toplum parçalanmıştı, kilise parçalanmıştı. Grivas’la görüştüm. Ne yapmak istediğini sordum. Tek taraflı enosis ilan edilir, Yunanistan kabullenir, Türkiye harekete geçemez diyordu. Ben bu görüşe katılmadım. ENOSİS ilan edildiği takdirde Türkiye’nin müdahalesi kaçınılmaz olurdu. Grivas da buna inanmıyordu. Türkiye’nin reaksiyonunu kaale almaksızın darbeyi nasıl planlayıp icra ettiler hala anlayamıyorum. Hayatta kalışım planlarını altüst etti herhalde. Belki de ölseydim, Türkler adaya çıkar çıkmaz, onlar da ‘kurtarıcı’ olarak gelecek ve ada taksim edilecekti”…

(19 Mayıs 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author