Kıbrıs’ta Lenin, Atatürk, İsmet Paşa, Turan Güneş

Aziz Şah – 22 Nisan’da Lenin’in doğum gününü kutluyor…

23 Nisan’da Türkiye’nin egemenlik bayramını kutlarken Ahmet Muzaffer Gürkan ve Ayhan Hikmet’in katledilmesinin yıldönümünü unutuyor…

24 Nisan’da geri ‘memleket’e dönüp ‘‘Ankara elini yakamızdan çek, bu memleket bizim’’ diyor…

Bu üç gün, ülkesinin neresi olduğunu bilmeyen ‘Kıbrıs Türk solu’nun ve neden bu halde olduğumuzun kısa özetidir.

Ne Lenin’i anlamış, ne kendini tanımış!

Sen seni bil sen seni, sen seni bilmez isen, işte böyle patlatır sömürgeci efendin enseni!

Sonra dönüp soruyor:

-TC ile imzalanan 2022 Mali Protokolü’nün içeriği açıklanmayacak mı?

Lenin’i az buçuk tanımış olsaydı, TC Devleti ile Kıbrıs’ın kuzeyindeki TC işgal rejiminin kendi arasında imzaladığı anlaşmaların maddelerine değil, ÖZ’üne bakardır. Kendisini sömürgeleştiren EZEN ULUS ile onun işgali altındaki SÖMÜRGE TOPLUMU eşit olmadığı için İMZALANAN BÜTÜN ANLAŞMALARIN SÖMÜRGECİ ULUS LEHİNDE olduğunu kavrardı. İmzalanan her anlaşmanın kendi ayağına vurulan bir pranga olduğunu fark ederdi!

Ezen ile ezilen eşit olmadığı içindir, eşit olmayanlar kardeş değildir; kardeşliğin önkoşulu eşitliktir. Kardeşleşmek isteniyorsa, ezen büyük ulusun ‘küçük’ün kendi kaderini tayin hakkının önünden çekilmesi gerekir.

Lenin, 31 Aralık 1922’de bunu şu şekilde formüle eder:

-‘‘Ezenler tarafından enternasyonalizm, yalnızca ulusların biçimsel eşitliğinin gözetilmesi değil, aynı zamanda gerçek hayatta zaten var olan eşitsizliğin, ezen büyük ulusun ALEYHİNE çevrilmesi olarak anlaşılmalıdır. Bunu anlamayan, ulusal soruna karşı gerçek proleter tavrını da kavramamış demektir’’…

22 Nisan’da Lenin’in doğum gününü kutlayan ‘Kıbrıs Türk solcusu’, 23 Nisan’da torununu ve/ya çocuğunu götürdüğü törenden gururla fotoğraflar paylaşır ‘‘Atam izindeyiz’’ diye…

‘‘Yurdumuzu kurtaran büyük Atatürk’’ diye konuşmalar yapılır çocuklara ve yurdunun neresi olduğunu bilmeyen solcu heyecanlanır…

Lozan Anlaşması’yla Kıbrıs’tan tamamen vazgeçen Türkiye’nin kurucu babası Atatürk’ün, bu törenlerde söylendiği gibi, –bizim yurdumuzu- Kıbrıs’ı nasıl kurtardığı bir muamma!

Çünkü Lozan’ın 20. Maddesi’ne göre, ‘‘Kıbrıs’ın Britanya hükümeti tarafından Kasım 1914’te ilan olunan ilhakını Türkiye tanıdığını beyan eder’’… 

Türkiye Cumhuriyeti’nin ‘ikinci adam’ı olan İsmet Paşa da, Dr. Küçük-Denktaş liderliğinin terk ederek Rumlara altın tepside hediye ettiği Kıbrıs Cumhuriyeti Devleti’ni 4 Mart 1964 tarihinde 186 sayılı BM kararına oy vererek Kıbrıs’ın tek resmi hükümeti olarak tanır.

Kıbrıs’ta 23 Nisan törenlerinde ‘yurdumuzu kurtaran büyük önder Atatürk’ dendiğinde aşikardır ki ‘yurt’ dediğiniz yer Türkiye’dir. Bu, sömürgeciliğin ezilenlerin bilincinde YURT GERÇEĞİni ortadan kaldırmasıdır.

23 Nisan ve 29 Ekim’in Türkiye için önemi su götürmez; Milli Mücadele ve Kurucu Meclis’in karakteri bizim konumuz değil. Bizim konumuz Türkiye’nin politikaları ile Kıbrıs’ın Akdeniz’de emperyalizmin uçak gemisi, Kıbrıslıların da TC’nin esiri olmasıdır.   

Bizim konumuz Kıbrıs’ın bağımsızlığıdır; elalemin cephaneliği ve kerhanesi olmamasıdır!

Bizim ülkemiz Kıbrıs’tır; solcularımız ülkesinin neresi olduğunu dahi bilmiyor, kafalarında Türkiye’ye ENOSİS’lenmişler, ilhak olmuşlar! TC’nin Kıbrıs’taki işgal rejiminin paravanı ‘KKTC’ye ülke diyerek ülke gerçekliklerini çoktan yitirmişler.

1974’te 20 Temmuz’dan önce kendisini Ankara’da ziyarete giden iki Kıbrıslı Türk aydınına ‘‘Orada benim valim var’’ diyerek Kıbrıs’taki Büyükelçisi’ni ‘VALİ’ olarak gördüğünü söyleyen; askeri harekâttan sonra da, “Hele biz Ada’nın yarısını alalım, oldubittiyi yapalım. 20 yılda sökemezler bizi oradan. Ondan sonrası da Allah kerim. Birbirini tanımayan, birbirinden farklı Türk ve Rum nesilleri artık birarada kimse yaşatamaz” diyen Turan Güneş’in solcuları oldunuz!  

Sömürgeciliğin yarattığı ülkesizlikte işgalcinin parçaladığı yaralı bilincinizle kendi çektiğiniz acıyı bile görmüyor körleşmiş gözleriniz…

(25 Nisan 2022 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author