İncir ormanı

Aziz Şah – Her incir ağacının altında bir kayıp mezarı olma ihtimali olan bir diyardır burası…

Bir gün ‘İNCİR ORMANI’ adında bir roman yazacağım kayıpları anlatan. Bizde ‘incir efsanesi’ çoktur demişti bir dostum. O günden beridir ‘İNCİR ORMANI’nı düşünüyorum…

Sakın romanımın adını çalmayın ey ganimetçiler!

Siz, altında kayıp kemikleri olan ganimet Rum arazisi üstüne kurulmuş kumarhaneden vergi alarak General Başkanlığında bir ‘sosyalizm’ hayal ediyorsunuz. Kumarhanelerden vergi alarak bir refah düzeni kurabileceğini zanneden kumarbazlarsınız muhterem ‘devrimciler’. Ben de kumarhanenin altıdaki kemikleri diriltip rulet oynatacağım sizin General Başkanlığındaki ‘kumarhane sosyalizmi’nizin anıtkabrinde.

Dünyada ganimet üzerinde sosyalizm kurmayı ilk hayal eden ‘devrimciler’ bu diyardadır. Dünyada hayaletten korkan ilk ‘devrimciler’ sizsiniz. Bütün dünya komünistleri hayaletleri sever, siz sevmezsiniz. Bütün dünya komünistleri hayaletleri sever, çünkü ‘‘Avrupa’nın üzerinde bir hayalet dolaşıyor’’ der Manifesto.

Manifesto’da bahsedilen hayalet komünizmin hayaletidir, sizin korktuğunuz hayalet ise mezarını ganimet arsa yaptığınız Eleni’nin hayaletidir.

Başkalarının mezarlarını ezerek hayal kurarsanız, hayaletlerden korkarsınız işte böyle.

‘İncir efsanesi’ demişti dostum, ‘bizde çoktur’… Her incir ağacının altında bir kayıp mezarı olma ihtimali vardır. Bir gün savaş çıkarsa ben de incir yiyeceğim savaş boyunca, öldürdüklerinde midemde incir ağacı çıksın, kolay bulsun beni arkeologlar.

Binaların ortasında etrafı tellerle çevrili bir arsa, mahallenin ortasında bir kafesin içinde bir fil gibi, ‘görün beni’ dercesine duruyor orda. Müteahhitler dokunamıyor arsaya. Bu diyarın kralı müteahhitler! Bir kıvılcım parlıyor müteahhidin içinde, karaparanın karasıdır bu, aklanır betonmikseri döndükçe…

İncir efsanelerini anlatan dostum, ‘hayal et’ diyor, bir sürü bina yapılmış arsanın etrafına… Ama bütün binaların ortasında tellerle çevrili bir arsa, ‘kafeste bir fil gibi’… 

Söylenti çıkıyor, kayıp kemikleri var diye arsada, bu yüzden dokunamıyormuş müteahhitler, bir kıvılcım parlasa da gözlerinde…

Birinci, ikinci ve üçüncü derece askeri bölgelerden oluşan bir yerdir Kıbrıs’ın kuzeyi. Her incir ağacının altında bir kayıp mezarı olma ihtimali vardır.

Bir işgal 2 sene sürdüğünde başkadır, 4 sene sürdüğünden başka, 8’inci senede farklı bir hâl alır, ancak 48’inci senede bambaşkadır. Yahudi sosyalist tarihçi Ilan Pappe, YERLEŞİMCİ SÖMÜRGECİLİĞİni anlatırken, 50 yıl süren bir işgali anlatmak için başka bir kavrama ihtiyacımız vardır der: ‘‘Bu kadar uzun bir süreden sonra ‘işgal’  terimi bir şekilde gereksiz ve ilişkisiz bir hale gelir. Zaten Filistinlilerin iki kuşağı bu rejim altında yaşadı. Her ne kadar onlar bunu işgal olarak adlandırsa da, onların deneyimledikleri şeyin kökleri, yenilgiye uğratması ya da değiştirilmesi çok daha zor olan başka bir şeyde –sömürgecilikte- yatmaktadır. Sömürgecilik terimi günümüze kolayca uygulanamaz… Bu nedenle yakın geçmişteki ve heyecan verici araştırmalar sayesinde, İsrail üzerine yazan akademisyenler bir başka terimi –YERLEŞİMCİ SÖMÜRGECİLİĞİ- daha sık bir biçimde kullanır hale geldi’’…

Haydut İsrail’in korkulu rüyası Ilan Pappe’nin söylediği doğrudur. Yarım yüzyıl süren bir işgali ‘işgal’ kelimesi bile anlatmakta güçlük çeker. Çünkü incir ağacı gibi kök salmıştır o işgal…

İncir ağacı belki de ‘işgal’i sembolize eden en doğru ağaçtır. Kayıpların midesinden fışkırır, kayıpları araştıran arkeologlar için işaret fişeğidir; ama aynı zamanda incir ağacı erken çürür ve çöker. Zeytin ne kadar sonsuz ise, incir o kadar sonludur.

İncir çürür ve çöker zaman içinde. Bir savaş esirinin midesinden fışkırsa bile bir ömrü vardır incirin. Bu ganimet arazide yarım yüzyılda bir düzen kurulamaması da incirin kanunudur. İncir çürüdü ve çöktü. Sizse incirin etrafında hayalet kovalıyorsunuz, ev sahibi evine geri dönemesin diye…

(21 Haziran 2022 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author