Pezevenkler yolumuzu aydınlatıyor!

Aziz Şah – Elektrik her kesildiğinde dağdaki bayrak yanıp yanıp söndükçe filmlerdeki işkence sahnelerinde cızırdayan floresan gelir aklıma…

Cızırdar, tuhaf bir ses çıkarır, çalışıp çalışmamak arasında kararsızdır, ara sıra kararır da gene, “Kıbrıs Türkü” gibi gel-gitli kimlik bunalımı bitmez Bay Floresan’ın!

Floresan bir sönüyor bir yanıyor…

Bayrak bir sönüyor bir yanıyor…

Karanlık bir odada dağdaki bayrağı izlerken sorgu odasında gibi hissediyorum kendimi.

Bizi sorguya almalarına da gerek yok. Herşeyi gazetede yazıyoruz mezar taşımıza…

Gazetenin salonunda oturuyoruz karanlıkta dağdaki bayrak yanıp yanıp sönüyor… 

Asyalı komünist dostumun hali geliyor gözümün önüne. Kıbrıs’taki işgali ve sömürge durumunu yerinde görmek için kalktı Kıbrıs’a geldi… 

Larnaka havalimanından Lefkoşa’ya gelirken arabada yanıp yanıp sönen bayrağı gördüğü andan itibaren transa geçti. Asyalı bir devrimci, anti-kolonyal mücadele, iç savaş, diktatörlük, sürgün herşeyi görmüş, ama Türk işgalinden sonra dağa çizilip aydınlatılan bayrak aklını aldı…

Asyalı diktatörler dağa bayrak çizip aydınlatmayı akıl edememiş demek ki!

Bir yabancının Kıbrıs’taki durumu anlaması için dağdaki bayrağın ışıkları yetti…

Bayraklar, mevziler, dikenli teller, güvenlik kameraları, “Avrupa” gazetesinin kapısındaki kurşun delikleri…

Bizimki bir de bilse işgal bölgesi zifiri karanlığa gömüldüğünde sadece bayrağın ışıklarının yandığını, aklını kaçırır…

Gece karanlığında Omorfo’dan Lefkoşa’ya doğru arabayı sürerken Alayköy civarına geldiğinizde yol bir anda aydınlanır. Kerhanelerin neon ışıkları yolu aydınlatır…

-Pezevenkler yolumuzu aydınlatıyor, derim bu manzarayı her gördüğümde.

Tutti Frutti’nin, Playboy’un, Lipstick’in, Harem’in, Rio’nun, White Horse’un, Hanedan’ın, Mexico’nun, Freedom’un, İmparator’un ve bilcümle köle pazarının ışığıyla yolumuz aydınlanır.

Yolumuz devrim yolu değil kerhaneler yoludur, Sovyetler’deki karşı-devrimin esiri köle kadınların pazarıdır…

Aklıma Pavlişenko gelir. İkinci Dünya Savaşı’nın en ünlü keskin nişancısı “Bayan Ölüm” lakaplı Pavlişenko…

ABD Başkanı Roosevelt’in karısı Elenaor kendisine “Kaç insan öldürdünüz?” diye sorduğunda “İnsan değil, faşist” demişti…

Pavlişenko’nun hemşerisi kadınlar Alayköy kerhanelerinde ayaklanıp pezevenkleri öldürseler mesela…

Mahkemede yargıç sorsa:

-Kaç insan öldürdünüz?

-İnsan değil pezevenk, diye cevap verseler…

-Neden öldürdünüz?

-Biraz da erkekler ölsün, deseler…

Yargıç hafifletici nedenleri göz önünde bulundurarak kravat taktıkları gerekçesi ile beraat ettirse Pavlişenko’nun hemşerisi kadınları…

Kıbrıs’ın işgal bölgesinin en karanlık noktasının en aydınlık olması tam da içinde bulunduğumuz bataklığın özetidir.

Sinekler ışığa uçar, erkekler neon ışıklarına…

Leş gibi mazot kokuyor Lefkoşa, zenginlerin jeneratörleri tankın asfaltta dönen paletleri gibi gürültü çıkarıyor…

Her yer karanlık ama dağdaki bayrak ışıl ışıl, camilerden de ezan sesi yükseliyor. Ve TC Sömürge Valiliği Lefkoşa’nın ortasında gaz lambası gibi şeheri aydınlatıyor.

Bakıyorum manzaraya…

Bana elektrik kesildiğinde nerelerin aydınlık olduğunu söyle, sana rejimin karakterini söyleyeyim!

Dağdaki bayrağın ışıkları yanıyor…

TC Sömürge Valiliği’nin ışıkları yanıyor…

Camiler karanlığa ezan okuyor, megafonları çalışıyor, ışıkları yanıyor…

Pavlişenko’nun hemşerisi kadınların köle olarak satıldığı kerhanelerin ışıkları yanıyor…

Ve Susurluk’tan sonra Türkiye’den Kıbrıs’ın işgal bölgesine taşınan kumarhanelerin ışıkları yanıyor…

Aklıma Ersin Tatar’ın lafı geliyor!

Kıbrıs Elektrik İdaresi’nin (AİK), 1964’ten 2012’ye kadar Kıbrıslı Türklere elektrik sağladığı, buna karşılık faizleriyle birlikte 1 milyar 18 milyon Euro alacak biriktiğini açıklaması üzerine 23 Nisan 2013’te “Maliye Bakanı” olarak Ersin Tatar patlatmıştı demeci:

-“Güneydeki elektrik santrallerinin %30’u Kıbrıslı Türklere ait”!

Aynen böyle demişti Tatar…

-Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bütün zenginliklerinin %30’una ortağız!

Bir tek Cumhuriyet’e siyasi olarak ortak değiliz. Kıbrıslı Rumların vergileriyle yapılan bütün alt ve üstyapıya ve enerji kaynakları ile pasaportuna ortağız. Ama ortak olduğumuz “şirket”e beş kuruş yatırım yapmayız, “yönetim kurulu” toplantılarına katılmayız, üstüne de “şirket”in arazisinin %36’sını naylon tapu ile yabancılara sattık…   

Neyse ki, kerhanelerin neon ışıkları yolumuzu aydınlatıyor!

(13 Nisan 2023 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author