“Kıbrıs Türk solu”nun mastürbasyon videosu

Aziz Şah – Din nüfustan çıkar. Kültür nüfustan çıkar. Politika nüfustan çıkar. Seçime müdahale de nüfusla yapılır. “Seçim vaatleri” de nüfustan çıkar…

Ağzına kamuoyu önünde “işgal” kelimesini almayan siyasi partilerimiz “merkez komite” toplantılarında ne konuşur bilir misiniz?

-Şu mahalledeki Türkiyeliler Türkiye’nin falanca yöresinden geldi, öteki mahalledeki Türkiyeliler ise Türkiye’nin filanca yöresinden geldi… X mahalledekiler çok muhafazakârdır kesinlikle oy alamayık oradan o yüzden enerjimizi Y mahallesine harcayalım…

Bizzat kulaklarımla duydum! Hangi partiler olduğunu yazmayacağım, çünkü Kıbrıs’ın kuzeyinde TC işgaline karşı mücadele etmek yerine, işgalin gerçek adı olan yerleşimci nüfusa hizmet etmek için “vaat belirleyen” bütün partiler aynıdır…

Özker Özgür’ün vaadini hatırlayın 1990’da: “Biz kazanırsak size tahsis edilen evlerin, toprakların tapusunu vereceyik”…

O günlerde Türkiye basınına kadar çıkmıştı yerleşimcilerin “tapu isyanı”!

Cumhuriyet Gazetesi’ne konuşan Trabzonlu Ahmet Akyüz, kendilerine tahsis edilen evlerin kötülüğünden, tapularının olmayışından ve her daim Ada’dan atılma korkusu yaşadıklarından bahsetmişti. Buna kızan kim oldu sizce?

Tabii ki Baba Denktaş!

Rauf Denktaş da bunun üzerine şöyle demişti: “Biz dünyaya Trabzon’dan göçmen getirdik demiyoruz, demediğimiz halde bunlar böyle konuştuğundan, gazeteciler de bunları habermiş gibi yazdıklarından, Rumlara mütemadiyen propaganda malzemesi çıkıyor”…

(Aktaran M. İnanç Özekmekçi, KKTC’de Türkiyeli göçmenler ve siyaset, s. 85-86)

Rauf Denktaş Cenevre Konvansiyonu’na aykırı olarak işledikleri savaş suçunun farkındaydı. İllegal yerleşimci nüfusun Kıbrıs’ın kuzeyine taşınmasını elinden geldiğince gizliyordu. Özker Özgür gibiler ise, işlenen savaş suçunu katmerlendirerek, ikinci bir savaş suçunu “seçim vaadi” olarak sunuyordu!

Evlerinden silah zoruyla kovulan Rumların yerine yerleştirilen savaş suçu nüfusa evlerinden kovulan insanların evlerinin tapusu 1990’da Özker Özgür’ün, CTP’nin ve DMP çatısı altında TKP’nin vaadi idi! 

1990 seçimlerinden beridir Kıbrıs’ın işgal bölgesinde “sol”un gündemi budur: “Yerleşimci nüfusa özel seçim vaatleri”…

Bir partinin toplantısında “yerleşimcilere özel vaatler” ile ilgili konuşulanları dinledim. Aklıma Ersan Saner’in mastürbasyon videosu geldi. Mastürbasyondan daha rezil bir durum “Kıbrıs Türk solu”nun durumu!

Türkiyeli yerleşimci nüfusun “talepleri”ne göre siyasetlerini şekillendiriyorlar.

“Colon” Fransızcada işgal edilen ülkeye yerleşen sömürgeci nüfusa ve çocuklarına verilen isimdir. “Koloni” ise yerleşilen bölge demektir. Türkçeye “sömürgecilik” olarak çevrilen “kolonyalizm”in tam manası nüfus aracılığı ile bir ülkenin işgal edilmesidir.

Kıbrıs’ta yerleşimci sömürgeci nüfus gerçeğini senelerdir yazarım. Bu benim takıntım değildir, Kıbrıs’ın işgal bölgesinin gerçeğidir. Ses kaydında şöyle diyor bir “solcumuz”: “İşgal ya da adı her ne ise”…

Evet, işgalin gerçek adı yerleşimci nüfustur, adı budur!

1974’ten bugüne TC işgali altında 100-120 bin kişilik Kıbrıslı Türk toplumu eriye eriye 50-60 bin kişi kalmış. Ama hâlâ işgali inkâr ederek varolabileceğinizi mi zannediyorsunuz?

Kıbrıs’ta işgalin gerçek adı YERLEŞİMCİ NÜFUS’tur. Bir ordu bir toprağı işgal eder, emir gelir geri çekilir. Ama yerleşimci nüfus öyle değildir. İşgal ordusu çekilse de “nüfus işgali”ni sonlandırmak neredeyse imkânsızdır…

Türk ordusu Kıbrıs toprağını işgal etti, toprakların sahibi olan Rumları evlerinden attı. Onların yerine Türkiye’den savaş suçu yerleşimci nüfus taşıdı. Bülent Ecevit 20 Ocak 1989’da geldiğinde “Türkiye’de işsizlik vardır, KKTC’de işgücü açığı vardır” dedi. Ecevit yerleşimci nüfus sömürgeciliğine bu kılıfı geçirdi…

O kadar çok nüfus taşıdılar ki, 200.000 Rumdan geriye boş ev kalmadı! Zeytinlikleri, ormanlık arazileri, birinci sınıf tarım arazilerini yerleşime açtılar. Yetmedi! Ekilecek tarımsal arazi kalmayıncaya kadar beton döktüler… 

Şimdi ise oturmuş “Kıbrıs Türk solu”, Dostoyevski’nin Ecinniler romanındaki gibi yerleşimcilere ne vadetsek diye tartışıyor!

Memleketi verdiniz daha ne vereceksiniz?

(7 Mayıs 2023 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author