Aziz Şah – Adli yıl kapanışında Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Fadıl Aksun tarihe not düşen bir konuşma yaptı.
Sayın Aksun’un altını çizdiği tek konu “çocuk istismarı” değil…
Konuşmanın her paragrafında 1974 istilasından sonra Türkiye tarafından Kıbrıs’ın kuzeyinde değiştirilen demografik yapıya ayna tuttu Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı.
-Ercan üzerinden gelen uyuşturucu…
-Çocuk istismarı…
-Kara para-kumarhane-emlak sektörü…
-Sahte üniversitelerden sonra sözde dil okullarını kullanarak buraya taşınan yabancılar…
-Sözde “düzensiz göçmen” meselesi…
-“Çocuk suçlular” ve ıslah evi ihtiyacı…
Bu sorunların tamamı, Türkiye’den ve Türkiye üzerinden taşınan nüfus aracılığıyla Kıbrıs’ın kuzeyine aktarılan “sosyal sorunlar”dır.
Kıbrıs Kıbrıslıların olsaydı ve Kıbrıs Kıbrıslılar tarafından yönetilseydi bu sorunların bazıları gene olacaktı. Ama çözüm iradesi bizde olacaktı o zaman!
Özker Özgür’ün dediği gibi, “Polis kendine bağlı olmadığı için Muhaceret Yasası’nı bile uygulayamayan” bir “KKTC devleti” bu sorunların hiçbirine çözüm üretemez.
Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı çocuk istismarcılarına daha ağır ceza ve kumarhanelerde kazanıldığı iddia edilen paraların bankaya yatırılması zorunluluğu gibi “çözüm önerileri” sunuyor.
Norveç gibi normal bir ülkede yaşasaydık ve önümüzde “çocuk istismarı” gibi bir sorun olsaydı bile, “hukuki indirgemecilik”le bu tür karmaşık sosyal sorunları çözmek için çok aşamalı mücadele programına ihtiyacımız olurdu. Bu tür sosyal sorunlarda “hukuki ve polisiye önlemler” çözüm değildir. Çünkü sorunun kökeni üretim-sermaye ilişkilerinde ve üstyapı kurumlarındadır (eğitim, kültür, aile, vesaire).
Kıbrıs’ın işgal bölgesinde ise “çocuk istismarı”, “ensest”, “kadına şiddet” gibi sorunlar sömürgeci anakara Türkiye’den nüfusla taşınıyor buraya. Sorunun kökeni Türkiye iken, Türkiye’den nüfus akışı sürdüğü müddet çocuk istismarcılarına “müebbet hapis” cezası verseniz bile sorun çözülmez.
Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Fadıl Aksun bu konuşmayı yaptıktan sonraki bir haftada yaşananlara bakın:
-Girne’de adamın biri misafirliğe gittiği evde 10 yaşında kız çocuğuna cinsel saldırıda bulundu. (Yenidüzen)
-Gönyeli’de başka adamın biri “denize gittikleri gerekçesiyle” eşini ve baldızını darp etti ve ikisini de bıçakla yaralayıp boğazlarını sıktı, mahkemede de “kasti bir şey yapmak isteseydim yapardım” da dedi. (Yenidüzen)
-Bir zamanlar İrfan Nadir’in adı “ıslah etmeye” çalıştığı bir köye verildi. Bu “Nadir köy”ün ismi sonradan Gayretköy olarak değiştirildi. 1974 istilasından sonra bu köye tamamen Türkiyeli yerleşimci nüfus iskân edildi. Bu haftanın haberlerinden biri de şuydu: Gayretköy’de adamın biri eşini tarlada çalışmaya gitmediği gerekçesiyle bıçak çekerek, “Seni öldürecem. Buradan ölün çıkacak” dedikten sonra ciddi şekilde darp etti. (Emine Uysal Çaluda’nın haberi, Kıbrıs gazetesi)
-Nasıl olmuşsa mahkemede bu defa TC vatandaşı olduğu belirtilen bir adam da, eşini kendisini telefonda annesine şikayet ettiği gerekçesiyle ciddi şekilde darp etti. (Emine Uysal Çaluda’nın haberi, Kıbrıs gazetesi)
Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı’nın konuşmasından sonraki birkaç günde oldu bunlar.
Kadına ve çocuğa yönelik birçok şiddet biçimine 2-3 günde tanık olduk. Ancak bu şiddet Türkiye’den taşınan nüfusla buraya aktarılan “sosyal sorunlar”dır.
Buradaki meselemiz şudur: Kıbrıs’ın işgal bölgesinde suç işleyen yabancıların (Nijerya, Ürdün, İran, Zimbabwe, Pakistan, Libya, Suriye, Kongo, Filistin, Mısır, Türkmenistan, Bangladeş, Kamerun, “Güney Kıbrıs Rum Yönetimi”, Rusya, Azerbaycan, Ukrayna, Vietnam, Kırgızistan, Özbekistan gibi) kökeni belirtilirken TC vatandaşlarının kökeni belirtilmez.
TC yerleşimci sömürgeciliğinin nüfus politikasının parçasıdır bu uyruk/kimlik üzerinden yürütülen manipülasyon.
Örneğin Türkiyeli yerleşimcilerin gerçekleştirdiği 22 Ocak 2018 linçinden sonra Kıdemli Yargıç Tacan Reynar’ın hapis cezası verdiği saldırganlardan birinin sadece TC vatandaşı olduğunu daha yeni öğrendik “GKK’nın 22 Ocak 2018 raporu”ndan…
Türkiyeli yerleşimciler suç işlediğinde neden tabiiyetleri gizli tutulur? Çünkü yerleşimcidirler.
Türkiye’den nüfus akışı sürdüğü müddet dünyanın en demokratik yasaları da fayda etmez Türkiye’nin işgali altında!
(3 Temmuz 2023 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)