Aziz Şah – 1996 Temmuz ve Ağustos’unda arka arkaya öldürüldü Kutlu Adalı, Tassos Isaak ve Solomos Solomou. Arka arkaya ve aynı güçler tarafından…
Komuta kademesinde aynı generaller vardı, TC Sömürge Valisi aynı kişiydi, Ankara’nın emrindeki Polis Genel Müdürü aynı kişiydi…
Kutlu Adalı’yı Türkiye’den öldürmeye gelenlerin Kıbrıs’a giriş yaptığı Ercan Havalimanı’nı da, Derinya’da Isaak ve Solomou’yu öldürmeye gidenlerin geçtiği kapıyı da aynı yerden emir alan askerler ve polisler tutuyordu.
Türkiyeli yerleşimcilerin, “KKTC” işgal rejimi polisinin ve paramiliterlerin demir sopalarla barbarca öldürdüğü Tassos Isaak ve Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri komutanı Korgeneral Hasan Kundakçı’nın “vur emri” ile öldürülen Solomos Solomou anlıyor Kıbrıs’ın güneyinde. Günlere ve hatta haftalara yayılmış bir şekilde “Isaak-Solomou Hafıza Girişimi” tarafından hafıza yaratırcasına anılıyorlar…
Bu iki ismi Kıbrıs’ın işgal bölgesinde bu gazete dışında anan yok. Herkesin otosansür uyguladığı konular arasındadır Isaak ve Solomou cinayetleri. Hatta AB ve ABD’nin finanse ettiği “barış gazeteciliği” zırvası ile işgale işgal demek yasak, katilleri değil kemikleri istemek serbest, savaş suçlarının yargılanmasını talep etmek konu dışı!
Kutlu Adalı, Tassos Isaak ve Solomos Solomou cinayetlerinden bir sene sonra yayın hayatına başlayan Avrupa-Afrika olmasa isimleri unutulurdu işgal bölgesinde. Bırakın Isaak ve Solomou’yu, Kutlu Adalı’nın adı bile unutulurdu. Kutlu Adalı’yı kendi yazdığı Yenidüzen gazetesi bu sene 6 Temmuz manşetinde anmayı bile unuttu…
Isaak ve Solomou’nun öldürülme sebepleri uluslararası hukukta garanti altına alınmış Mültecilerin Geri Dönüş Hakkı’nı talep etmeleridir.
Ekranı açtım, Kıbrıs haberleri okunuyor. Ekranda “Rum saldırganlığı vazgeçmedi, geri döneceğiz diyorlar” gibi bir söz…
Siz nereden bahsediyorsunuz? Mültecilerin Geriye Dönüş Hakkı İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve Dördüncü Cenevre Konvansiyonu’nca tanınmış bir haktır. İnsanları silah zoruyla evlerinden atıp, mallarına ganimet diye çökemezsiniz. Dönecekler!
Isaak BM’nin sözde güvenlik amacıyla çektiği dikenli tele takılarak yere düştü ve Türkiyeli yerleşimciler, “KKTC” polisi ve paramiliterler tarafından barbarca öldürüldü. BM’nin garanti altına aldığı “Mültecilerin Geri Dönüş Hakkı”nı talep ettiği için BM’nin çektiği dikenli tele takılarak öldürüldü Isaak…
BM kendisinin garanti altına aldığı Mültecilerin Geri Dönüş Hakkı’nın önüne dikenli tel çekti!
Solomou Kıbrıs’ın ortasına dikilmiş Türk bayrağına tırmanırken ağzında bir sigara vardı. Solomou’nun ağzındaki sigara bayrağa tırmanmasından daha çok rahatsız etti Türk demokratlarını. Bayrağa tırmanmasını değil, bayrağa tırmanırken ağzında sigara olmasını küstahça buldular.
Şöyle diyordu Aydın Engin:
“Bugün Kıbrıs’ta ağzında sigarası ile bayrak direğine tırmanıp Türk bayrağını indirmeye çalışan budala Rum milliyetçisinin kanının hesabını sormaya kalkanlar, önce, Yunanistan’dan Kıbrıs’a yığışıp, motosikletlerle sınır delme eylemine kalkışan, faşist sürülerini yönelten, yöneten, kışkırtan ve destekleyen Yunan gericiliğinin elebaşlarına yönelseler doğru iz üstünde olurlar.”
Eee, ne işi vardır Türk bayrağının Kıbrıs’ın ortasında?
Solomou sigaradan ölmedi. Solomou BM’nin garanti altına aldığı “Mültecilerin Geri Dönüş Hakkı”nı talep ettiği için BM’nin gözü ölünde Türk generali Hasan Kundakçı’nın “vur emri” ile öldürüldü.
İyi ki şu Sedat Peker çıkıp da Kutlu Adalı cinayeti ile ilgili itirafta bulundu, “Kardeşim Atilla Peker, Korkut Eken ile birlikte Adalı’yı öldürmek için Kıbrıs’a gitti” dedi… Peker’in bu itirafından sonra, Adalı cinayeti sırasında KTBK Komutanı olan Hasan Kundakçı da çıkıp konuşmak zorunda kaldı. Adalı cinayetini gündemden düşürmek için “Solomou’nun vur emrini ben verdim” dedi Sözcü Gazetesi’ne. Bu bile bir şeydir tarihin bu kadar hızlı, itirafların bu kadar yavaş aktığı bir coğrafyada.
En azından Solomou’nun “vur emri”ni vereni biliyoruz. Tetiği çekeni bilmiyoruz…
Isaak ve Solomou Derinya’da öldürüldü. Varoşa’nın kıyısında… Kıbrıslı mültecilerin en çok dönmek istedikleri “Kapalı Maraş”ın verandasında öldürüldü…
(16 Ağustos 2023 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)