Kaymaklı’da yatağına silahla giren bir adamın anlattıkları

Aziz Şah – 7/4/2024

-Yatağımın kenarında bir tabanca var, diye söze girdi Kaymaklı’da oturan adam…

Aklıma bir elinde ele geçirdiği Türk bayrağı, diğer elinde tabancasını havaya kaldırarak Kaymaklı sokaklarından “Molon lave” diye geçen Nikos Samson geldi.

Samson’un Türkçe konuşan Kıbrıslı esirleri arkasına katarak yaptığı o gövde gösterisinden 60 sene sonra, Türkiye’nin işgali altında “yatağa silahla giriyorum” diyen bir Türkçe konuşan Kıbrıslı var karşımda.

-Eskiden silah saklıydı, çocuklar alır kurcalar diye…

-Apartmanda tek Kıbrıslı aile biz kaldık, silah başucumda, dedi…

Kaymaklı’da bir Kıbrıslı silahıyla uyuyor geceleri.

Mücahitlik sayılmaz mı bu da? Her gece tuttuğu nöbete “mücahit puanı” verilmez mi? Ganimet bitti diye mücahitlik de mi bitti?

Döndü, anneme bakarak, “biz son nesilik” dedi, “bizden sonrası yok”, “burası artık onların”…

Baf göçmeni bir adam. Emekli ama işlemeye devam ediyor. Çalıştığı iş yerinde tanıştık.

-Eskiden hanımla akşamları yürüyüş yapardık, şimdi dışarıdan gelen seslerden oturma odasında bile tetikteyiz, diyor.

-Uyuşturucu, içki her türlü pislik mahallede, hiçbir şey yapaman, gelir yerine park eder, “Çek” den, çekmez…

-Olabilsem Kıbrıs Cumhuriyeti’nden emekli olacaktım ama olmadı, güneye yerleşecektim, orada devlet var, düzen var… Hastalık çıktı, bırakmak zorunda kaldım güneydeki işi, dedi.

-Çok iddialı konuştum, artık emekliyim, keyfe bakacam dedim, çocuk işsiz kalınca onun borcunu üstüme almak zorunda kaldım…

-Patron asgari ücretin de altında veriyor, aradım Çalışma Dairesi’ni müfettiş göndersinler…

-Ne deseler beğenin?

-“Napalım? Gelip denetlersek seni işten atacaklar”…

Napacan! Napalım! Napsınlar!

Kapadın o zaman Çalışma Dairesi’ni, ne gerek var o kadar asalak beslemeye!

Devam ediyor bizim Baflı emekli işçi anlatmaya:

-Patron bana mecbur, ben ona mecbur, başkasını bulamadığı için beni atamayyor…

-İşçi da getirir yurtdışından, nedir o Pakistan’ın yanında bir ülke var… Haa, Bangladeş!

Ne çok duyduk değil mi Bangladeş’in adını son günlerde…

8 tane Bangladeşli işçi gitmiş polisin Özel Soruşturma Merkezine da Serdinç Maypa’dan şikayetçi olmuş…

-İnsanları Avrupa’ya gidiyorsunuz diye kandırırlar, evini barkını toprağını satar 3 bin Euro’yu toparlar…

-Geldikten sonra kaçağa düşer… Bu defa başlarlar şantaja. 2 bin Euro daha vermezsan seni polise ihbar edecem…

-Geçen gün bir tanesi geldi 1400 Euro getirdi, 600 Euro’su eksik…

-Yalvarır, “abi, abi” diye.

-Getirecen yoksa ihbar ederim, diye diretir patron.

-Adam oturdu sekiciğe ağlar hıçkıra hıçkıra, çocuğumun ayakkabısı yok, diye…

Merak edersanız söyleyim. Bu vakadaki köle taciri Türkiyelidir.

Bizim Kıbrıslı müteahhitler geri kalır mı, kalmaz.

Ne dedi Cafer Gürcafer?

-“5-10 bin kişi komisyon karşılığı işçi getiriyor, bunlardan biri benim oğlumdur. 1000-3000 Euro arası komisyon alıyorlar… Yerli ortaklı çeteler insan kaçakçılığı yapıyor… Purnara Mülteci Kampı’ndaki kişilerin büyük çoğunluğu, kuzeye getirilen işçilerden oluşuyor”…

-Hıçkırarak ağladı Bangladeşli işçi sekiciğe oturarak, “ya verecen ya da seni ihbar edecem” dedi patron, diyor Kaymaklı’da geceleri tabancasıyla uyuyan adam…

Samson “Molon lave” demişti, “Alabilirsen gel al”…

Samson’dan 60 sene sonra Kaymaklı’da yaşayan bir Bafidinin anlattıklarıdır bunlar. Anlattıklarının yarısını yazdım, diğer yarısı da başka sefere…

-Hiç çözüm ister mi bunlar, dedi…

İhtiyarın tek bir arzusu vardı kendi için, çocuğu için, Bangladeşli için: Devlet!

(7 Nisan 2024 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author