Ayrımcı ve ayrılıkçı kışkırtma ve kaşımalar

Aziz Şah – 9/5/2024

Çoğunluğa yabancı olan “apartheid” sözcüğünü sık sık duyuyorsunuz son zamanlarda.

Türkiye’nin imzalamayı reddettiği insanlığın ortak kazanımı olan BM Genel Kurulu’nca 30 Kasım 1973’te kabul edilen Apartheid Suçunun Önlenmesine ve Cezalandırılmasına İlişkin Uluslararası Sözleşme ile tanımlanıyor apartheid.

2000’den beridir de uluslararası ceza hukukunda “insanlık suçu” olarak tanımlanır.

***

Hal böyleyken biz Annan Planı’ndan bahsederken “apartheid” diyoruz…

“İki bölgeli iki toplumlu federasyon”dan bahsederken ırkçı bir apartheid diyoruz.

Kıbrıs’ın işgal bölgesindeki rejim bir “apartheid”dir diyoruz.

Kıbrıs’ta Apartheid’in tarihini İngiliz’in Lefkoşa’ya çektiği ilk dikenli tele ve ayrı bir Lefkoşa Türk Belediyesi’nin kurulmasına kadar götürebiliriz. Ya da 1955’te Kıbrıs Futbol Federasyonu’nu terk ederek kurduğumuz ayrı bir Türk futbol federasyonuna kadar…

O kadar uzun süre maruz kalık ki Türkçü Apartheid ideolojisine, kendisini ilerici zannedenler ırkçı bir ezberle konuşur.

Çocuğumun bir Alevi ile evlenmesine müsaadem yoktur diyen mezhepçi bir Sünni gibi, “Çocuğumun bir Rumla evlenmesini istemem” der Mehmet Ali Talat. 

Apartheid içimize işlemiş öz-Türkçe bir sözcüktür!

İnsanları etnik, mezhepsel ve ırksal kriterlere göre ayırma fikridir.

Kıbrıs’ta 1958’den beridir yaşadığımız “ayrılıkçılığın” karşılığıdır Apartheid. Böyle bir zehre bu kadar uzun süre maruz kalınca beynin sorgulama ünitesi kendini imha eder.

“Etnik kotalara dayalı ırkçı bir apartheid” diyoruz BM’nin önümüze koyduğu “planlara”…

BM’nin “Kıbrıs planları” BM’nin kendi sözleşmelerine aykırıdır; aynı zamanda AB müktesebatının parçası olan “Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı”na da aykırıdır:

Madde 21. – Ayrımcılık yasağı

“1. Cinsiyet, ırk, renk, etnik veya sosyal köken, kalıtımsal özellikler, dil, din veya inanç, siyasi veya başka herhangi bir görüş, bir ulusal azınlığın üyesi olma, hususiyet, doğum, maluliyet, yaş veya cinsel eğilim gibi herhangi bir nedenle ayrımcılık yapılması yasaktır.

2. Avrupa Topluluğunu kuran Antlaşma ve Avrupa Birliği Antlaşmasının uygulanması kapsamı çerçevesinde ve sözkonusu Antlaşmaların özel hükümleri saklı kalmak üzere milliyet nedeniyle her türlü ayrımcılık yasaktır”.

Kimsenin dolaşım ve ikamet, oy kullanma ve aday olma hakkını yasaklayamazsınız.

Ancak “iki bölgeli iki toplumlu federasyon” adı altında ortaya konan bütün planlarda yasaklanamayan bu haklar yasaktır!

Uluslararası sözleşmelerde ve hukukta “insanlığa karşı işlenmiş suç” olarak tanımladıkları ırkçı apartheid’i Kıbrıslılara “çözüm” olarak sunarlar.

1965 tarihli Her Türlü Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Uluslararası Sözleşme’de şöyle tanımlanır sorun: “Dünyanın bazı bölgelerinde hala görülmekte olan ırk ayrımcılığının tezahürlerinden ve apartheid, ayrımcılık ve ayırma politikaları gibi ırksal üstünlük veya nefrete dayalı hükümet politikaları”…

Irk ve ulus kavramlarını duyduğunda Kıbrıs’ta “ilerici” insanları kaşıntı tuttuğunu biliyorum.

“Apartheid” dendiğinde Güney Afrika, “ırk” deyince de akla siyah ve beyaz gelir. Ancak insanlığın ortak kazanımı olan Uluslararası Sözleşmelerde “ırk” geniş ve değişken bir anlama sahiptir. Renk, dinsel, dilsel, soy veya etnik kökeni kapsayan geniş anlamlarda kullanılır.

Kıbrıs’ta “ilericileri” kaşındıran ulus/millet kavramı da “anayasal yurttaşlık” temelinde tanımlanır. Kıbrıs’ta tarihin lokomotifi birkaç yüzyıl geç kaldığı için Kıbrıslılar anlamsız tartışmalar içinde kayboluyor…

İşte bu yüzden uluslararası hukukta “insanlığa karşı suç sayılan” ayrımcılık ve ayırma politikaları, Kıbrıs’ta “iki bölgeli iki toplumlu federasyon” olarak çıkar karşımıza.

1958’den beridir maruz kaldığımız ayırma ve ayrımcılık politikaları benliğimize öyle bir işlemiştir ki beynimiz felç olmuş vaziyettedir!

Son zamanlarda “Kıbrıslı Türklerin insan hakları” adı altında Niyazi Kızılyürek’in kaşıdığı ve kışkırttığı etnik bencillik apartheid politikalarının “insan hakları” sosuna batırılmış halidir. Bu ayrımcı ve ayrılıkçı politika Niyazi’ye Türkiyeli yerleşimcilerin akrabalarından oy getirir ancak Kıbrıs’taki ırkçı apartheid’i betonlaştırır.

Çalarak toprak sahibi olabilirsiniz ama etrafı dikenli tellerle çevrili olmak zorundadır…

Ama başkalarının insan haklarını çalarak onun insan haklarının “sahibi” olamazsınız!

(9 Mayıs 2024 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author